Ramazan ayının gelmesi, ona ulaşmamız için Recep ayından itibaren dualar ediliyor.
Ramazan ayının gelmesi, ona ulaşmamız için Recep ayından itibaren dualar ediliyor. “Recebi ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve Ramazan’a eriştir” diye iki aylık dua sonucunda Ramazana eriştiren Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Öğreti böyle olduğu için iki ay boyunca aklımıza geldikçe sık sık tekrarladık bu duayı. Hasretle beklenen bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin de içinde bulunduğu Oruç ayına eriştik. Özel olarak oruç ayıyla sınanmak, değerlendirilmek, istisnai bereketlerin, farklı ibadetlerin birleşip bu ayda birbirinin içine giren ve eksikleri tamamlayan, kusurları gösteren günlerin bereketi insanlığın üzerine sağanak sağanak inmiştir. Bunu idrak etse de insan etmese de rahmet ayı gönendirmiştir şehirleri, yurtları, insanları, müminleri.
Bakara suresi 184. Ve 185.ayetlerde şöyle ifade ediliyor: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
Bakara 187.ayette ise: “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, ayetlerini insanlara böylece açıklar.”
Yine aynı surenin 196. Ayetinde şöyle emrediliyor: “Haccı da, Umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.”
Görüldüğü üzere ayeti kerimeler oldukça net bir şekilde bizleri uyandırıyor, uyarıyor ve dikkatle adımlar atmamızı, ibadetlere yaklaşma yol ve yöntemlerini gösteriyor. Gök katından gönderilen muştuların bizleri sarıp sarmalaması için aylar öncesinden uyarılarak hazırlıklar yapılmasını ve ruhumuzun aydınlığa ulaşabilmesi için seçkin günler, övülmüş geceler ve sayılı günler olduğunu görüyoruz. Böylesi uyarılarla bizleri hakka ulaştırma yani Rabbimize olan kulluğun vaz geçilmez olduğunu anlıyoruz.
Bu Ramazanı şerife boynu bükük bir vaziyette girdik. 6 Şubatta yaşadığımız deprem felaketiyle sarsılan arzın şiddetiyle hırpalansak da her şeyin sahibi olan Allah’a olan inancımız, imanımız ve teslimiyetimizle birbirlerimizin eli, gözü, kulağı ve yüreği olmaya mecburuz. Sofralarımızı birleştirmeye, eksiklerimizi gidermeye, ekmeğimizi paylaşmaya, yaralarımızı sarmaya muhtacız. Ramazan ayının bereketi ömrümüze, evlerimize, şehirlerimize sirayet etmelidir. İkramda, infakta, iz’anda, ibadetlerde, merhamette, kucaklaşmada, birbirini affetmede, dargın olanı bağışlamada, kusurları örtmede gayretli olmalıyız. Çünkü Allah’ın vadi haktır. Ölüm gelmeden evvel ölüme hazır olmak icap ediyor. Kulluk bilincini gözden geçirmek icap ediyor. İbadetlerdeki aksaklıkları gidermeye mecburuz. Kardeşlerimizi arayıp sormaya, sıla-ı rahim yapmaya özen göstermeliyiz. Sofralarımıza fakirleri, yoksulları davet etmeliyiz. Yanımızda, çevremizde olanlarla ekmeğimizi, aşımızı, kazancımızı paylaşmaya, yediklerimizden yedirip içtiklerimizden içirmeye mecburuz. Garipleri, yolda kalmışları, talebeleri, depremde evsiz yuvasız kalmışlarımızı, sel felaketine maruz kalanlarımızı görmeye, ihtiyaçlarını gidermeye çaba harcamalıyız. Kazanç yalnızca dünya için kazanmak değildir. Asıl kazanç ahiret yurdunadır. Her halimizle, her eylemimizle, her ibadetimizle ahiret için yola çıkmaya, yüklerimizi ikmal etmeye hazır olmalıyız. Akıl sahipleri yolculuk için gerekli erzaklarını, gerekli yol ihtiyaçlarını hazırlayan insandır. Ramazan ayı, oruç ayı ve bütün ibadetlerimiz bizlere bu imkânları vermektedir. Kuran hatimleri yaparken mealleriyle birlikte hatimler yapmak, ayetlerin bizlere neler söylediğini, vaad ettiğini bilmek gerekiyor. Oruçlu olduğumuzda şefkatli olmalıyız. Sabırlı ve metanetli olmalı bir bardak suyla da olsa ikram edebilecek gayretimiz, çabamız, soframız olmalıdır. Sahurlar bulunmaz birer nimettir. Uyanık olmaya özen göstermeliyiz. İftarlar şefkati taşıyan, duayı avuçlarımıza koyan vakitlerdir. Unutulmamalı ki biz kardeşlerimiz için dualar edersek onlar da bizler için dualar eder. Verdikçe büyür, ikram ettikçe çoğalır katıklarımız. Kazançlarımızın helal olmasına helal lokma ile ibadet etmeye özen göstermeliyiz.
On bir ayın sultanı olan ramazanı şerifin on bir ay bekledikten sonra geldiğini unutmayalım. Gün gün tükenerek çekip gideceğini, gelecek Ramazan ömrümüzün yetip yetmeyeceğini bilmiyoruz. Bu anımızın, bu ayımızın, bu orucumuzun bu günümüzün, bu duamızın, bu namazımızın bu Kur’an okuyuşumuzun, bu bakışımızın, bu kalkışımızın, bu secdemizin son olduğunu aklımızda tutalım ki kazananlardan olalım.
Her günümüz ramazan olsun, oruç olsun, İftar vakti, sahur zamanı olsun. Mübarek olsun ibadetimiz, ömrümüz ve özümüz vesselam.