Biraz Ajda PEKKAN Türkçesi gibi oldu ama kusura bakmayın.
Biraz Ajda PEKKAN Türkçesi gibi oldu ama kusura bakmayın. İçinde bulunduğumuz durumu, bundan daha iyi anlatacak, daha keyifli bir başlık bulamadım.
“Neyin olabilitesi var?” derseniz, “soğuk ve yakın komşumuz Rusya’da yapılacak olan 2018 Dünya Kupası’na gitmemizin” derim.
Geçtiğimiz hafta Kharkiv’de dibi görüp hemen ardından Eskişehir’de Milli Duygularımız tavan yapınca sonuçtan bağımsız olarak hepimizde bir umut belirdi. Bu turnuvaya gidip gitmememiz elbette önemli olmakla beraber, Eskişehir’de sahaya çıkan Milli Futbolcular, kaybolmaya başlayan bir duyguyu yaşadı ve yaşattılar bize; bu takım -Türk Milletinin Takımı, -haydi bastır Türkiye!
Turnuva elemelerinde, altıncı maçlar sonunda eylül ayının başında bizim grubumuzda iki tane 13 puanlı takım, iki tane 11 puanlı takım iki tane de bir puanlı takım vardı. Hırvatlar ve “Buz”landalılar 13, biz ve Ukraynalılar 11 puandaydık. Az gittik uz gittik, dere-tepe düz gittikten sonra geldiğimiz noktada hemen hemen hiçbir şey değişmedi. Biz ve Ukrayna 14 puan, Hırvatlar ve “Buz”landa 16 puanda. “Evlad-ı Fatihan Kosovamızın” da grup sonunculuğu kesinleşti. (gitti mis gibi iki maçta aldığımız altı puan)
Ekim ayı başında oynanacak son iki maçta dananın kuyruğu kopacak. 6 Ekim’de Eskişehir’de İzlanda’yı ve peşinden deplasmanda 9 Ekim’de Finlandiya’yı yenerek altı puanı alırsak grup birincisi bile olabiliriz. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz bu sefer. İslambek KUAT’tan hayır yok bize.
Eskişehir’deki seyircinin coşkusunun futbolcularımıza sirayet etmesiyle ortaya konulan onurlu ve mücadeleci futbol hepimizde bazı duyguları harekete geçirdi. Milli Takım=Milli Bilinç denkleminin bozulmasına yol açan süreçte yapılan hatalar ve davranış bozukluklarını geride bırakmak için önümüzdeki iki maç oldukça önem taşıyor. Eğer biz sadece sahaya ve oynanacak oyuna konsantre olabilirsek, yensek de yenilsek de her maçımız üst düzey heyecan ve mücadele içinde geçer. Bundan hem oynayan hem de izleyenler olarak biz haz alır, mutlu oluruz.
Basketbol Milli Takımımızın ev sahibi olduğumuz bu turnuvanın Top 16 turlarında gösterdiği mücadele hepimizi gururlandırdı. Muhtemelen yarın akşam oynanacak İspanya maçı ile Turnuvaya veda edeceğiz ama hepsi pırıl pırıl Türk çocuklarının ellerinden gelenin en iyisini, azimle, gayretle nasıl verdiklerini, terlerinin son damlasına kadar nasıl çabaladıklarını görerek mutlu olduk. Futbol Milli Takımımızdan da bu gayreti ve coşkuyu görmek hepimizi mutlu edecektir.
Nuri ŞAHİN, Kaan AYHAN, Çağlar SÖYÜNCÜ, Oğuzhan ÖZYAKUP, Cenk TOSUN ve Hakan ÇALHANOĞLU’nun başını çektiği bu jenerasyonda ısrar etmemiz ve bu kadroyu çağdaş futbol altyapı eğitimi almış bireylerle (Cengiz ÜNDER, Yunus MALLI gibi) tahkim etmemiz mümkün olursa, hem kısa vadede önümüzdeki iki maçı hem de gelecek turnuvaları başarılı olarak geçebiliriz. (Emre MOR’u özellikle saymadım, onun önce bir Yaşam Koçu/Mentör’e ihtiyacı var.)
Eskiden okullarda (bütün sınavlar test olarak yapılmadan önceki yıllarda) aritmetik ve kimya derslerinde hocalarımız problemin sonucunu yanlış bulsak bile çözüm yolumuz doğru olduğunda puan verir bizi motive ederlerdi. Şimdi de aynısını biz Futbol ve Basketbol Milli Takımlarımız için yapmalıyız: çünkü çözüme giden yol, doğru görünüyor. İyi hafta sonları.
Başarılar gençler, Haydi Bastır Türkiye!