Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü'ydü, Baş öğretmenimiz ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, eğitim öğretim yolunda şehit olmuş öğretmenlerimin, ülkemin her köşesinde en uzak bilinmeyen köylerde doktorlar, mühendisler, sanatçılar yetiştiren öğretmenlerimin, benim canım dedem Hüseyin Akdağ'ın, beni bu günlere getiren öğretmenlerimin ve bir inanç gölgesinde her sabah birlikte mesaiye başladığım öğretmen arkadaşlarımın bu güzel ve de özel gününü kutlarım.
Öğretmen olmak sadece ders öğretmek değil; sevmeyi, sevilmeyi, hayatı, geçmişi, geleceği öğretmektir. En önemlisi de sevgi. Bu kadar mutsuz bir toplumun öncelikle sevmeyi, değer vermeyi öğrenmesi en önemli eğitim şartı olmalıdır. Sevmeyi bilen insan, ailesine, çevresine, topluma ve ülkesine her daim faydalı olur.
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’un bir canlı yayın sohbetini izledim. Kendini ilk okulda silik, en arkada oturan, kimsenin görmediği bir öğrenci olduğunu anlatan Selçuk; aslında baktığımızda çok başarılı bir eğitim süreci yaşamamış gibi görünse de bir gün öğretmeninin onu fark etmesi ile bütün eğitim kariyerinin nasıl değiştiğini anlattı. Demek istediğim şudur ki bir fark ediş, belki de farklı bir dokunuş, bir çocuğun ileriye dönük bütün hayatını değiştiren en büyük faktör olabilir.
Bir öğretmen olarak anne babalara verebileceğim tavsiye, çocuklarınızı severken bencilce davranmayın. Öğretmenlerin, çocukların hayal dünyasını geliştiren, sizin kadar çocuklarınızı düşünen, çocuğunuzun sevincini üzüntüsünü kendi duyguları gibi paylaşan kişiler olduklarını unutmayın. Bir çocuğun gözlerinin içindeki sevinç bir öğretmeni mutlu eden en büyük etken. Eğitime gönül vermiş, emek harcayan bütün öğretmenlerimizin günü kutlu olsun. Sevgi dolu, çağdaş, laik bireyler bizler ayakta durdukça yetişecekler...
“Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder. M. Kemal Atatürk”
Sevgi ve müzik ile...