Amerika'daki yeni tartışma Türkiye'deki nükleer silahların geri alınması.
Amerika’daki yeni tartışma Türkiye’deki nükleer silahların geri alınması. “Güvenilmez” olduğumuz için silahlar geri çekilmeliymiş. Sanki silahlar bizim. Sanki Türk halkından gizli olarak yerleştirilmemiş gibi.
Gerçekten inanarak söylüyorlar. Türkiye topraklarında bulunan Amerikan nükleer silahlarının bizim yararımıza olduğunu. Bu kadar bencil bir miyopi ile dünyaya bakıyorlar işte. Aslında tam tersi. Topraklarımızda nükleer silah bulunduğu için nükleer silahların hedefi oluyoruz. Sanki babamızın hayrına o silahlar burada.
1962’de ünlü Küba krizi çıkıp Amerika ile Sovyetler Birliği dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirdiğinde ortaya çıkmıştı ki, Amerika Türkiye’ye gizlice nükleer füzeler yerleştirmişti. Bu halktan saklanmıştı. Sonradan ortaya çıktı ki Amerika 1959’da Türkiye ile anlaşmış, 1961’de ise Jüpiter füzelerini gizlice yerleştirmişti. Ünlü İncirlik Üssü’ne.
Anlaşmanın Menderes döneminde imzalanması, ancak askeri darbe döneminde uygulanması bu konunun iktidarda kimin olduğuyla bağlantısı bulunmadığını ortaya koyuyor. Anlayacağınız hepsi aynı.
İşte Küba krizini sonlandırmak için Sovyetlerin şartlarından biri o füzelerin Türkiye topraklarından çıkarılmasıydı. Karşılığında da Sovyetler, Küba’ya nükleer füze koymaktan vazgeçecekti. Gizli zannediliyordu ama sadece Türk halkından gizliydi. Yoksa Sovyetler biliyordu. Ve muhtemelen kendi nükleer füzelerinden bir bölümünü de bizim üzerimize çevirmişlerdi zaten. Yani onlar da hiç masum değildi anlayacağınız.
Önceki gün ünlü New York Times gazetesi editoryal baş yazısında ABD’ye Türkiye’de İncirlik’te bulunan nükleer silahları geri çekme çağrısında bulundu. Bir sürü kendince gerekçe sıraladıktan sonra, Trump yönetimine bir çağrı yaparak artık Türkiye’de bulunan ABD’nin nükleer silahlarını geri çekmek için ciddi ciddi düşünmesi gerektiğini savundu. Gazetenin yazısından öğrendik ki İncirlik’te taktik amaçlı kullanım için tam 50 nükleer silah bulunuyormuş. Yani Amerika’nın 50 nükleer silahı.
Güya uzmanlar buradaki silahların güvenliği konusunda endişeli imişler. Çünkü geçen yılki darbe girişimi sonrası İncirlik üssü 24 saat boyunca kapatılmış. Elektrikler kesilmiş. (Kendi halkını, Meclisini bombalayan uçaklara havada yakıt veren tanker uçaklar buradan havalandığı için olmasın sakın) Suriye’ye yakınmış. Üstelik bu silahlar sembolik olarak bizim topraklarımızdaymış. Kullanılmasını kimse beklemiyormuş.
Amerika, Yunanistan’daki nükleer silahlarını 2001 yılında sökmüş. Ama karşılığında, Atina’ya F-16 satmış. Türkiye’yi korumak ihtiyacı hasıl olursa, Amerika klasik silahlarla da savunabilirmiş.
İnanın bu bir başka ülkeyi sömürge olarak görme zihniyetinden artık midem bulanıyor. Silahlar Amerikan silahı. Kullanan veya kullanacak olanlar da Amerikalı. Sanki silahların kontrolü bizdeymiş gibi, sanki bizim yararımıza bir şeymiş gibi, sanki nükleer silahlar topraklarımızdan gittiğinde üzülecekmişiz gibi davranıyorlar. Diyeceğim o ki, “Amerika ne olur bizi cezalandır. Nükleer silahlarını geri çek.”
MEMLEKETTE HERKES AVCI
Dolaplarında sakladıkları av tüfeklerini omuzlarına koyup yola dizilseler milyonluk ordular kurulur. Öylesine çoklar. Herkes avcı bu memlekette. Kimisi ruhsatsız tabanca taşıyor, kimisi av tüfeği. İstanbul’da lise öğrencisi 17 yaşında bir genç kızı öldüren cani de bunu internetten alanlardan. İnternetten taksitle cinayet silahı. İşte tam günümüz fotoğrafı.
Max Weber, Meslek Olarak Siyaset eserinde devleti “Belirli bir coğrafya üzerinde şiddeti kullanma tekelini meşru biçimde elinde bulunduran insan topluluğu” olarak tanımlar. Yani bu tanımlamaya göre ne gerekiyormuş: Şiddet kullanma tekeli devletin elinde olacakmış ve bu tekel meşru bir biçimde kullanılacakmış. İşte devleti eşkıyalardan ve terör örgütlerinden ayıran temel unsur da bu zaten. Terörist veya eşkıya silahı olsa da meşru olmadığı için, meşru silah kullanma tekeli elinde olan devlet tarafından “Etkisiz hale getirilir.”
Türkiye’de ruhsatsız silah taşımak yasak. Beline tabanca takıp dolaşanlar yakalandığında cezai işlem görüyor. Hadi diyelim bu tamam. Ama halkımın büyük bir kısmı av tüfeği alarak bu yasaklardan sıyrılıyor. İsteyen birazcık bir çaba ile av ruhsatı ediniyor. Ama bunu da istemezse hiç sorun değil. Git istediğin tüfeği al. Ortalık tüfekten geçilmiyor. Her iki kişiden üçü avcı.
Av tüfeği deyip de öyle sadece kuş avlanabildiğini zannetmeyin. Fişeğin içine koyacağınız saçmanın büyüklüğü avın, yani maalesef bizim anlatımımızda kurbanın yaşama şansını belirtiyor. İnce saçma kullanırsanız belki “Bıldırcın avlamak istiyordum” diyebilirsiniz ama kalın saçma ile karşınızdakinin hiçbir şansı yok. Bundan insanlara ince saçma ile ateş edin anlamı çıkarmayın sakın. Hiç ateş etmeyin. Hatta tüfek edinmeyin. Şehirde oturan bir adam ne diye birdenbire avcı kesilir ki? Bunun cevabını çok iyi biliyoruz değil mi?
Av tüfeği satışlarının süratle ve çok iyi bir biçimde denetlenmesi gerekiyor. Yoksa Helin kızımızın başına gelen maalesef son olmayacak.