Son beş altı yıldır konsere gitmek benim için bir ızdırap oldu
Uzun zamandır sahnelerde ve hayranlarından uzak kalan Gökhan Özen sahnelere muhteşem bir dönüş yaparak popüler müzikte yaşanan erkek star eksikliğinde bir kez daha ‘ben buradayım’ dedi.
Son beş altı yıldır konsere gitmek benim için bir ızdırap oldu. Bunun en büyük nedeni konserlerdeki düşük müzikalite ve baştan savmalık. Sanatçılar son yıllarda konserlere çok angarya çıkıyor. Şarkılarını ardı ardına sıralayıp birkaç eller havaya yapıp hemen sahneden tüyüyor. Bazıları buna biraz da goy goy ve boş geyik muhabbeti ekleyip milleti gaza getirip sözde eğlendiriyor. Bunun adı Türkiye’de konser oldu.
Sıradan bir star olmadı
Geçen Cuma uzun zamandır Türkiye’den uzak kalan Gökhan Özen’in konserini izleme fırsatı buldum. Yıllar sonra 1 Eylül akşamı ilk kez sahne aldı. Kuruçeşme’deki bu konserde Gökhan Özen hem performansı ile hem de fanlarının geçen yıllara rağmen hiç dinmeyen Gökhan Özen aşkları beni çok şaşırttı.
Gökhan yetenekli bir müzisyen. İlk albümünden beri onu hem tanıyor hem de takip ediyorum. 2000 yılında “Aramazsan Arama” ile muazzam bir başarı yakalamıştı. Hiç unutmuyorum “Aramazsan Aramayı” programlarımda öylesine çok çalıyordum ki dinleyicilerle birlikte adeta kendimizden geçmiştik. O dönem yarım saatte bir çalıyordum şarkıyı programımda, dinleyicilerle gırgır şamata yapa yapa şarkının patlamasına ve Gökhan Özen’in star oluşuna şahit olmuştuk. Gökhan o albümden sonra yürüdü her albümünde harikalar yarattı ve ciddi bir star oldu. Ama bu sıradan bir pop starlık değildi, müziği bilen bir stardı. Şarkılarının düzenlemesinin demolarını hazırlayan, mix’inde şarkıda kullandığı bas frekanslarına kadar titizlik gösteren bir adamdı. Kaç kez onunla üst düzey müzik muhabbeti yaptığımızı hatırlamıyorum. Bu açıdan benim gözümde Gökhan Özen’in yeri farklıdır.
Talihsiz bir evlilik yaşasa da bu evlilik ona iki pırlanta gibi cici kız getirdi. Bir dönem çok yıprandı, elini eteğini çekti. Fakat yedi sene müzikten kopmadı. Konsere çıktığında yine fit, yakışıklı sporunu yapmış, bol kaslı dinamik, zinde bir Gökhan Özen gördü hayranları. Her şey geçmişteki gibiydi.
Bir şarkıcı konserde yenilikçi olmalı
Ben bir konserde bir şarkıcının müsamere çocuğu gibi şarkılarını söyleyip gitmesini istemem. Eğer öyle bir şey olacaksa o şarkıcıyı CD’den veya Spotify’dan dinlerim. Konsere gitmeme gerek bile kalmaz. Bir şarkıcı konserinde orkestrasıyla birlikte dansçıları ve diğer katkı sunan kişilerle birlikte çalışarak bir “yenilik” yaratmalıdır. Orkestra iyi olmalı. Şarkılara minik dokunuşlar yapılmalı ve onlara yeni lezzetler katmalı. Şarkıcıya eşlik eden dansçılar olmalı ve bir katkı sağlamalı. Sanatçı şarkılarını papağan gibi albümde okuyormuş gibi söylememeli. Bir ek nüans eklemeli, şarkılara bir yorum getirmeli. Bu bir nağme olabilir. Bir küçük kelime oyunu bile olabilir. Repertuvarında sürprizlere imza atmalı. Bütün bunlar Gökhan Özen’in Kuruçeşme konserinde vardı.
Gökhan Amerika’da boş oturmamış. Ailevi sıkıntılarla bile uğraşırken müziğini ihmal etmedi. Bunu konserde anladım. Beş kişilik bir orkestra vardı. Bu aslında az gibi gelebilir. Ben bir konsere gittiğimde ilk orkestraya bakarım, hangi enstrümanlar var, kaç müzisyen var vs. Gökhan Özen konserine beş kişilik bir orkestra ile çıktı. İlk baktığımda herhalde standart bir şeyler çıkacak dedim ama adamlar çalmaya başlayınca o beş kişiden on beş kişilik sound çıktı desem abartı olmaz. Şarkıların nerdeyse hepsine yeni düzenlemeler yapılmış. Hepsi de güncel soundlar ve ritimlerle adeta yeniden doğmuş gibiydi. Şarkıları adeta yeniden yarattı diyebilirim. Dramatik bir ritim kurgusu yaratan orkestra tam uluslararası bir sound sundu. Çok samimi söylüyorum konserdeki sounda hayran kaldım. Şarkılara başarılı koreografilerle eşlik eden dört kadın dansçı ise dinletinin görsel yönünü zenginleştiren bir diğer artısı oldu.
Elton Gökhan
Gökhan Özen konserinde kendi şarkılarının yanı sıra başkalarına ait klasikler de seslendirdi. Ben ilk kez Gökhan’dan başka şarkı dinledim. Kayahan’ı anarak seslendirdiği “Sabahlar Uzak” şarkısına eklediği nağmeli yorum şarkıyı başka yere getirmiş. Piyanosunun başına oturdu ve kendi şarkılarının yanı sıra Cem Karaca’nın “Resimdeki Gözyaşları”, Sezen Aksu’nun “Seni Kimler Aldı” şarkılarını seslendirdi. Piyanoda dinlerken onu bir ara Elton John’a benzettim. İçime mi doğdu ne birkaç şarkı sonra “Sorry Seems to be the Hardest Word” u seslendirdi.
Konserinde Gipsy King klasiği “Bomboleo”yu da seslendiren Gökhan Özen yabancı şarkılarla konserine ayrı bir lezzet ekledi. Bütün bu saydıklarım bir sanatçının konserinde yapması gereken şeylerdir. Konser dediğin zevzeklik yapıp, albümde yer alan şarkıları daha kötü bir düzenleme ile papağan gibi seslendirmek olmamalı. Bunu yapamayanların konserlerinin benim gözümde beş para değeri yoktur. Maalesef bunu yapabilen çok az sanatçı var. Biri de Gökhan Özen oldu. Bu açıdan emsal bir konser oldu bu konser.
Son söz
Sosyal medya denen gevezelik çıktı çıkalı starlık kavramı da bitti. Çünkü ünlüler kendilerini sosyal medyada bitirdi. Hızlı tüketim devrinde starlık ve şöhret kavramı da tüketildi. Gökhan Özen’in hayranları beni çok şaşırttı. Yedi yıl onlardan uzak kalmasına rağmen binlerce genç kız konsere koştu. Çoğunun elinde Gökhan posterleri, onun için tezahüratlar yaptı, bağırdı çağırdı, çıldırdı.
Bir baktım konser arasında ve konser finalinde bodyguard’lar sahne önüne koşuyor. Bunlar ne ayak diye düşünürken anladım ki Gökhan’ın fanlarının olası bir izdihamını önlemek için pozisyon almışlar. Uzun zamandır böyle bir görüntüye denk gelmemiştim. Nitekim beklenen oldu ve konser bitiminde fanlar sahneye doğru koşmaya başladı. Bu görüntüyü özlemiştim desem yalan olmaz. Buradan bir kez daha anladım ki Türkiye’de starlık mertebesinde olan ve fanatik fanı olan çok az sayıda kişi kaldı bunlardan biri de Gökhan Özen. Gökhan’ın dönüşünü beğendim. Bu konserde Türkiye’ye bomba gibi bir dönüş yaptığını ve piyasaya hazır olduğunu gösterdi. Gerisi onun stratejik zekasına kaldı.