Bir taraftan yazımı yazarken, diğer taraftan Müslüm Gürses şarkıları dinliyorum.
Bir taraftan yazımı yazarken, diğer taraftan Müslüm Gürses şarkıları dinliyorum. Meğer Baba ne güzel şarkılar söylemiş. Şimdi böyle art arda dinleyince, bir kez daha anladım. Ve bir şeyi daha fark ettim! Hüsnü Şenlendirici’nin klarnetini de özlemişim. Sibel Can’ın cilveli cilveli şarkı söylemesini, Hakan Altun’u canlı canlı dinlemeyi de özlemişim. Şöyle güzel müzik, eğlence programlarına hasret kalmışız. Müziğin şifasına, sihrine inanan biri olarak, özellikle de şu zamanlarda az laf, çoook müzik lazım bize. Konuşması gerekenlere bırakalım kelamları. Bırakalım da Esra Erol, Müge Anlı konuşsun. İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Hakan Altun sadece şarkı söylesin, Hüsnü Şenlendirici klarnetini konuştursun. Nazarım değmez de böyle devam ederse… “Şarkılar Bizi Söyler” perşembe günleri keyifle izlenecek, dinlenecek bir müzik programı gibi görünüyor. Bu program da yine Poll Prodüksiyon yapımı. Polat Yağcı kanallardaki bu açığı doğru zamanda fark edip, el attı. Devamını ve devamlılığını umut ederim.
Yüksek enerji
Metin Hara’yı yakın bir gelecekte “tarikat lideri” diye duyarsam, hiç şaşırmam. Adamın ilk günden bu güne hiçbir hareketi normal gelmedi. Kitaplar, tuhaf tavırlar, Adrina yenge falan hep bir gariplik vardı. Ve nitekim 13 Temmuz 2017’de Metin Hara, BİMER’e şikayet edildi. Diplomasız hekimliğe soyunduğu için açılan davada, tanıklar dinlenmeye başlamış. Verilen ifadelerde göre Metin; sade ve sadece konuşuyormuş. Konuşarak enerji filan yükseltiyormuş. Fizik Tedavi Rehabilitasyon Yüksek Okulu mezunu, nasıl bir teknikle motivasyon arttırıyorsa artık? Amerikan filmlerindeki; tarikat liderlerinin kürsüye çıkıp, milletin beynini yıkadığı konuşmalar gözümün önüne geldi. Nevada da Groom Gölü yakınlarında gizli bir çiftlik, bir sürü çocuk, tuhaf kıyafetler… Bilirsiniz bu tarz filmlerin sonu hiç iyi bitmez. Töbee Bismillah, sanırım son zamanlarda çok gerilim filmi izledim. Hara’nın davası henüz sonuçlanmadı. Mahkeme kararı ve Metin Hara’nın yakın gelecekte yapacaklarını ise büyük bir merakla takipteyim.
Yuvaya dönüş!
Lağım faresini lağımdan çıkarabilirsiniz. Ama farenin içinden lağımı çıkaramazsınız. Onu; içgüdüleri hep oraya çekecek. O koku, ona her zaman cazip gelecek. Onun cenneti, hep orası olacak. En güzel yer diye düşlediği anlar, hep o foseptiğe ait olacak. Ne kadar isteseniz, çaba sarf etseniz de yapabileceklerinizin kudreti, bir yere kadar olacak. Bu çabanın ardından, olan “sadece” size olacak! Zamanınız, umutlarınız, emeğiniz heba olacak. O; bir macera yaşayıp, doğal yaşamına dönecek. Siz, yorulduğunuzla kalacaksınız. Olacak sandığınız olmadığında, umutları kırılan siz olacaksınız. Yıkılan hayaller sizinki olacak. Tekrar toparlanmaya çalışan siz olacaksınız. İşin aslını astarını anlamaya çalışıyorken, sürekli “neden” sorularını soran, yine siz olacaksınız. Yaşadığınız uzun soluklu, ağır bir dersin ana fikrini bulmaya çalışan, siz olacaksınız. Ve sonunda idrak edeceksiniz! Herkesin cennetinin başka olduğunu… Veee birini cennetinden çıkarmanın, ne büyük hadsizlik olduğunu!