İstanbul'da Komedi Festivali varmış, varmış, diyorum hiç haberim yoktu, gazete haberinden okudum.
Komedi seyredecek halim yok, gülecek halim hiç yok, ondan besbelli bu haftadan komedisinden, gülmelerinden habersizim.
Hayat devam ediyor biliyorum, bu söylemin bazı dönemlerde ağzını yaya yaya söylenmesinden nefret ediyorum.
Kurtarıcı gibi, hayaaaatımmm hayat devam ediyor.
Kendini dertten endişeden, el alemin ne diyeceğinden kurtarır gibi bu cümleye sarılıyorlar.
Hayat devam etmesin be güzelim, olmaz mı, bu ara etmesin.
Sana yeme içme diyen yok, işine gideceksin, sorumluluklarını yerine getireceksin, birlik beraberlik duygusu taşıyacaksın ve dua edeceksin, endişen olacak bu kadar aslında.
Ülkem kritik dönemden geçiyor, askerim şehit oluyor, anaların gencecik çocukları ülkesi için operasyonda canını dişine katmış mücadele veriyor.
Gece gündüz, ayak tabanları patlamış, canı pahasına, sırtında onlarca kilo ağırlıkla teröristleri temizlemeye gitmiş.
Bunu anlamak, hissetmek bu kadar zor mu?
Al sana hayat devam ediyor ya komedi festivaline git katıla katıla gül.
Komedi Festivali iptal edilemez miydi?
Adi üstünde eğleneceksin yani.
Yılmaz Erdoğan ve arkadaşları tuğla üstüne tuğla koymuşlar, dördüncü yıla getirmişler bu festivali.
Yerli yabancı pek çok isim ve grup varmış festivalde, zenginleşmiş yani.
Gazeteci "henüz bir şey kaçırmış olmazsınız koşun komediler 2 Kasım’a kadar devam ediyor" diye yazmış.
Çok çalışmışlar çok, yıl boyu dünyadaki komedi festivallerini gitmişler, takip etmişler bizde de ona göre hazırlamışlar.
Ben de biliyorum ki, kültür sanat etkinliklerini, komedi oyunlarını seyretmek, gülmek ne kadar iyidir ne kadar güzeldir.
Ama bu festival zamansız.
Nereden bilebilirler diyebiliriz, haklısınız ama iptal edebilir veya ertelenebilirdi.
Üstelik bu festivallere kışın gitmek daha güzel olurdu.
Valla demem o ki benim gülecek halim hiç yok, asker çocuklarının analarının yerine koyuyorum kendimi.
Olmaz ki diyorum, ben evde endişe içinde dua edip beklerken bunlar katıla katıla ağzını aça aça nasıl gülüyor?
Birlik beraberlik lafta olmaz ki.
Demem o ki, gencecik adamlar ülkesini sırtında taşırken, kim bilir vatan aşkı ile nelere göğüs gererken festival falan anlamam dinlemem.
Ülkesinin kederine, kaderine ortak olmak çok önemlidir.
Bu ortaklık aslında çok kolaydır.
Vatan aşkı.
Ve merhamet yeterli.
Funda'nın aklındakiler…
... Can Yaman, yakışıklı genç adam, okumuş eğitimli, Erkenci Kuş dizisi ile ünlendi, ben dizideki oyunculuğunu çok beğendim.
İtalya'ya gitmiş, İtalyan kadın fanları kıyamet koparmış, Can hayranlarının arasında kaybolmuş.
Ne ala ne güzel, değil mi?
Ben, spordaki madalyalar, başarılar dışında bunun üzerinden gurur duyacak değilim ama adamı çok sevmişler ne hoş ne ala ne güzel olmuş.
Hoşuma gitti yani.
Günaydın gazetesinin köşe yazarı Pelin demediğini bırakmamış, uzun uzun madde madde Can'ı yazmış, yerden yere vurmuş.
Ne kadar ayıp, "kas yığını vücudu yadırgıyorlarmış" , "vasat bir yaz dizisinde vasat bir oyunculuk ile bu kadar sevilmesi haksızlık" diye yazmış.
Dünya İtalyan erkeklerine hayran iken İtalyan kadınlarının Can'da ne bulduğunu anlayamamış.
Sokağa çıksan 60 saniyede 10 tane Can Yaman'a denk gelebilirmişiz.
Can Yaman hayranları ile olan görüntüleri sosyal medya hesabı üzerinden paylaşıyormuş, son derece iticiymiş.
Pelin hanım, adamı sevmişler kardeşim, bir insan ne kadar sevildiğinden size sorumlu mu acaba, sevilmenin "haksızlık" diye tanımlanması sizin hem ayıbınız hem yaptığınız en büyük haksızlık olsun.
Bence siz Can Yaman'a bayılıyorsunuz ve flört etmek istiyorsunuz.
"Bir Tuhaf Dünya Starı" diye attığınız başlığı, Bir Tuhaf Kadın Köşe Yazarı" diye değiştirmek istiyorum.
Bu arada Can Yaman beyefendiyi hiç tanımam.
... Canım Müge Anlı.
Geçen hafta programında bu telefonların en çok engelle tuşunu seviyorum demiş.
Canını mı sıkıyorlar, çat engelle, bak göreceksin iyi olacak demiş.
Sonra benden bahsetmiş, insana hiç dert yüklemez diye.
Evet çok dikkat ederim, kimseye dert yüklemek istemem, herkesin hepimizin sorunları var, başkalarına dert yüklemek haksızlık ve aslında AYIP diye düşünürüm.
Hayat ile sorunlarınızı besleyecek insanlar değil, dindirecek arkadaş ve dostlar seçiniz.
Gelişme yolculuğunuz da umudunuzu kıracak insanlarla arkadaşlık etmeyin.
Söylenen, sorgulayan, homurdanan, devamlı şüphelenen, inanmayan, ikna etmek zorunda kaldığınız insanlar, memnuniyetsiz insanlar umudunuzu kırar.
Hayatınızın ümitlerini yok etmek için çabalayan didinen insanlara, izin vermeyin.
Bahçedeki ağaçlar soldu mu diyor, yooo tam tersi çok canlandı deyin.
Hep iyi söyleyin, canını sıkın ve sonra kaçın.