Yusuf Has Hacib'e âit olan bu eserde dört şeyin küçüğü olmayacağı söylenir.

Türkçenin mihver eserlerinin başında Kutadgu Bilig gelir. Bilgi, bu kitabın âdeta eksen kavramıdır ve “kut” kavramıyla birleşerek kitaba da adını verir. Kitabın ismi günümüz Türkçesiyle söylersek “Mutluluk veren bilgi”dir. Bu mutluluk dünya ve âhiret mutluluğunun birleştirildiği bir anlama tarzının sonucudur.

Yusuf Has Hacib’e âit olan bu eserde dört şeyin küçüğü olmayacağı söylenir. Bu, sıradan bir ifâde olmanın ötesinde âdeta bir uyarı ve işârettir. Yusuf Has Hacib, eserini Türk töresinin esasları üzerine kurarken, bu kitabı okuyup dikkate alacaklara da bir kılavuzluk ve yol göstericilik yapmaktadır. Yusuf Has Hacib’in küçüğü olmayacağını söylediği ve küçümsenmemesi gerektiğine işâret ettiği dört şey bilgi, düşman, ateş ve hastalıktır.

Bilgi

Bilgi ağırlığı, uzunluğu, yüksekliği, genişliği, hacmi somut olarak ölçülebilecek, bir birim ile ifâde edilecek bir değer değildir. Bilgide kimin, neyi bildiği, ne zaman ve kimden öğrendiği, ne zaman, nasıl ve hangi amaçla kullanacağı ve kullanma kabiliyet ve becerisi olup olmadığı önemli değildir. Dolayısıyla bilgi paylaşılırken eksilmese de paylaşan kişinin o bilgi üzerindeki hâkimiyeti ve kontrolü değişebilir. Bu değişiklik artma ya da eksilme şeklinde olabileceği gibi, o bilginin o kişide bulunması o kişi için bir itibar ya da bir tehlike sebebi olabilir. Bâzı bilgilerin sır olarak kalması gerekebilir.

Bilginin, anlama ile yakından ilgisi vardır. Bilgi, gözlemlenen ya da öğrenilen her şey değildir. Bunları veri ve mâlumat/enformasyon olarak tanımlamak daha doğru olur. Özellikle medyada görülen, duyulan, okunan her şey bilgi değildir. Bilgi ise, kişinin anlama süzgecinden geçirip kendini özne olarak yapılandırdığı bir varlıktır. Dolayısıyla bilgi, paket içinde alınan ve açılıp kullanılan bir ürün değil, her an yeniden tâzelenmesi ve tâze tutulması gereken bir birikimdir. Bilginin azı küçümsenmez ama eldeki bilgiyle de yetinilmez. Bu yüzden Yusuf Has Hacib şu öğüdü verir:

Nice bilsen de yine ara

Bilgi bulunur bak araya sora

Bilirim ben dersen bilgiden uzaksın

Bilgisiz sayılırsın bilgiyi ara.

Düşman

Küçüğü ve azı olmayan bir diğer şey de düşmandır. Düşmanı küçük ve az diye önemsemenin cezasının çok büyük ve ağır olduğunu târih bize göstermektedir. Düşman küçükse büyür, az ise çoğalabilir. Hatta bu büyüme ve çoğalma yavaş olursa fark etmesi daha da zor olabilir. Küçümsenen ve azımsanan düşman bir bakarsınız etrâfınızı sarmış, elinizi kolunuzu bağlamıştır. Devletin içine sızmış, toplumun sinir uçlarını uyuşturmuştur. Bunu yaparken küçük farz edilmenin avantajını kullanır. Hatta kendini bu küçüklük içinde gizler.

Al Pacino ve Keanu Reeves’in başrolünü oynadığı Şeytanın Avukatı adlı filmde, Al Pacino’nun canlandırdığı şeytan karakteri şöyle der: “Hiç kendimi belli etmem. İnsanların arasında, sokaklarda, çarşıda dolaşırım. Damarlarda dolaşan kan gibiyimdir, kendimi gizlerim. Herkesi duyar, herkesi bilirim.” Bu replikte insanın en büyük düşmanı şeytanın, bilgiyi küçük büyük demeden önemsediği de vurgulanır.

Düşman küçük ve az olabilir. Dağınık hâlde, birbirinden habersiz zannedilebilir. Ama şer cephesi oluşturma fırsatı bulunca hemen birleşir, büyür. Damla damla düşen yağmurun, yamaçlardan sel olup akması ve önüne gelen yıkması gibidir düşmanın küçüklüğü ve azlığı.

Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’te düşmanın vasıflarını sıralarken şöyle der: Düşman doğru mâlumata yâni bilgiye karşıdır. Düşman dâima tetiktedir. Düşman kargaşa yaratır. Düşman uyumsuzdur. Düşman dedikoducudur ve dürüst değildir. Düşman malı sever ve mala kasteder. Düşmanın en tehlikelisi münafıklık yapıp içeride olandır.

Ateş

Selin küçük yağmur damlalarından oluşması gibi, ateş de bir kıvılcımdan çıkar. Kontrollü yakılan ateşin insanlığa faydası ve hizmeti çok büyük olmuştur. O kadar ki, insanlığın henüz ateşten daha önemli bir icat etmediği tartışılmaz bir kabuldür. Ama kontrolsüz başlayan bir ateş, çabucak yangına dönüşür. Söndürülmemiş bir sigara izmaritinden başlayan orman yangınları hepimizin mâlumudur. Söndürülmeyen bir mumun başlattığı yangınlar, İstanbul’un târihî dokusunu oluşturan ahşap evleri mahalle mahalle ortadan kaldırmıştır.

Yanmak için uygun madde ve uygun sıcaklık bulduktan sonra ateşin önündeki tek engel insanın tedbirli ve uyanık olmasıdır. Ateşin tehlikelisi ihmalkârlığı sever. Bu ihmalkârlık, gafletle katmerleneceği gibi, kontrol altındaki ateş, gaflet yüzünden kontrolden çıkabilir.

Hastalık

Hastalığın küçüğünün olmayacağını her halde son iki senede yaşadıklarımızla çok iyi öğrenmişizdir. Dünyânın bir ucunda Çin’in Wuhan şehrinde bir kişide ortaya çıkan bir virüs, tüm dünyâya yayılmış ve 2021 Mayıs itibârıyle üç milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. Tek bir insandan yayılan hastalık, sâdece can kayıplarıyla zarar vermekle kalmamış, dünya ekonomisini durma noktasına getirmiş, sosyal hayâtı olumsuz etkilemiştir. Eğitim başta olmak üzere birçok alan, bu olumsuz duruma hazırlıksız yakalandığı için âdeta küresel bir travma yaşanmasına sebep olmuştur.

Daha önce belli bir ülke veya kıta ile sınırlı kalan hastalıklar, küresel iletişim ve ulaşım imkânlarının olumsuz yan etkisiyle kısa sürede dünyâya yayılmaktadır. Dolayısıyla hafif bir hâlsizlikle başlayan hastalık, önemsenmediğinde kişinin ölümüne sebep olduğu gibi, tek bir kişide ortaya çıkan virüs dünyaya yayılırken sınır ve engel tanımamaktadır.

Bir de biyolojik olarak tespit edilemeyen ve ilaçla tedâvi edilemeyen başta psikolojik olmak üzere, sosyal, siyâsî, dinî hastalıklar vardır ki, bunlar âdeta, yavaş yavaş büyüyen ateş ve içimizdeki düşman gibi çok daha tehlikelidir. Bu hastalıklarla aşı gibi yollarla mücâdele etmek mümkün değildir.

Ancak düşmanın, ateşin ve hastalığın küçüğünü fark edip önlem almak da yine bunlarla ilgili en küçük bir bilgiyi dikkate almak ve önemsemekle mümkündür. En küçük bir veri, en küçük bir mâlumat ve haber, basiret ve hikmet ile dikkate alındığında büyük sorunlar daha başlamadan çözülebilir. Diğer taraftan en küçük bir bilgi, üzerinde yoğunlaşıp çalışılarak, aşı çalışmalarında olduğu gibi, büyütülüp müspet amaçlarla kullanılabilir.

Bu dört “küçük” şeyi, tâkip eden yazılarda daha ayrıntılı ele alacağım.