Yaklaşık üç ay önce gittiğimde tanışmıştım Adana İmamoğlulu kadınlarla...

Bazen gönüller öyle sıkı kucaklar ki birbirini, araya giren zaman ve mesafeye inat o sevgi her geçen gün daha da perçinler kendini... İşte o gün, orada, o tablo karşısında bunu bir kez daha yaşadım... Her şey kaldığı yerden ve yarım kalan cümleden devam etti... Sibel Can hayranlığı ise sohbetlerimizin keyifli esprilerine vesileydi...

Yaklaşık üç ay önce gittiğimde tanışmıştım Adana İmamoğlulu kadınlarla... Siz İmamoğlulu dediğime bakmayın; Trakya, Karadeniz, Malatya, Diyarbakır, Ege hepsi oradaydı... Kimi eşinin işi sebebiyle kimi de gelin gelmişti ilçeye... Her daim yazılarımın ana teması olan; “7 RENK 1 AHENK TÜRKİYE” o gün orada da tam karşımdaydı ve bende “biz olma” lezzetinin tadına keyifle vardım...
Evet yaklaşık üç ay önce tanıştım İmamoğlulu kadınlarla ve onların samimi, yürekli, üretken enerjileriyle sohbet ederken; “sohbetimizdeki tek eksik kısır biliyor musunuz? Çocukken annelerimizin bizi de yanına yancı yapıp gittiği komşu, akraba, hemşehri günlerimizi anımsadım şimdi... Kısır ve çiğköftenin baş aktör olduğu o buluşmalarda gerçekleşen sohbetlerin keyfini yaşıyorum şu an sizlerle...” dedim...

Gerçekten de öyleydi. Bir köşede uslu uslu oturup tabağımızdaki azıkları yerken annelerimizin “bacı bacıya” ettiği keyifli sohbetleri dinlerdik. O sohbetlere bazen şaşırır, bazen anlam veremez, bazen güler, bazen de kendi aramızda onları ti-ye alan espriler yapıp çaktırmadan gülerdik... Velhasılı kelam çok ama çok özlenen samimiyetteydi çocukluğumuzun kısır günleri...
İşte o gün İmamoğlulu Kadınlarımızla birlikte “bacı bacıya” sohbet ederken tek eksiğimiz kısırdı...
Gel zaman git zaman aylar sonra yolumuz yine İmamoğlu Halk Eğitim Merkezi’ne varmıştı... Binaya girdiğim anda soğan, salça, bulgur, baharat kokuları ilk “hoşgeldin” mesajını verdi... Odaları gezdikten sonra vardığımız yemek salonunda muhteşem bir tablo karşımdaydı... Kursiyer kadınlar bu kez hazırladıkları lezzetli yemekler, börekler, pastalar ve tabi ki kısır eşliğinde “hoşgeldin” dedi bıraktığımız yerden devam etmek için... O güne özel hepsi komşu gününe gider gibi çok şık giyinmişti... Sohbetler eşliğinde yemekler yendi, yeni fikirler üretildi, halaylar çekildi, şarkılar söylendi, fotoğraflar çekildi... Allah nazarlardan korusun muhteşem bir sistem oturtmuş İmamoğlu Halk Eğitim Merkezi... Kurs eğitimleriyle birlikte büyük bir aile olmuşlar, güçlü ve üreten kadınlar olmuşlar, özgüven kazanmışlar, meslek edinmeye başlamışlar... Sohbet ettiğim İmamoğlu İlçe Milli Eğitim Müdürü Ömer Saldanlı ve Halk Eğitim Merkezi Müdürü Fikret Yıldırım’dan dinlediklerim beni çok şaşırttı doğrusu...

4 öğretmen ve 32 usta öğretici ile 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılında 76 kurs açılmış ilçede... Kurslara katılan kursiyer sayısı ise 982... Açılan kursların temelinde ilçe halkın öncelikli tercihleri var...

Okuma yazma kursları, el sanatları teknolojisi kursları, giyim üretim teknolojisi kursları, dil öğrenim kursları, unutulmaya yüz tutmuş sanat kursları, mantar-hayvan-tarım yetiştiriciliği kursları, halk oyunları kursları genel çerçevesinde açılmış 76 kurs... Ayrıca İlçenin açık ortaokul-lise ile ilgili iş ve işlemlerde halk eğitim merkezi müdürlüğü tarafından yapılmakta...

Anlayacağımız şu; kadınlar halk eğitim merkezini eğitim, öğretim, kaynaşma, deşarj olma, moral-motivasyon bulma, rehabilite olma amaçlı görüyor ve bu yönde en verimli şekilde kullanıyor...

Üç ay önce ilk gittiğimde ellerinde çivi ve renkli tellerle Filografi eğitimi adına bir şeyler yapmaya çalışıyordu kadınlar...“Bir daha ki gelişinizde bu tabloyu size hediye edeceğiz” diyen yüreği cesur kadınlar tıpkı kısır sürprizi gibi o sözlerini de tuttular... Aylar sonra onları ziyaret ettiğimde yapımına şahit olduğum ilk Filografi tabloyu bana hediye ettiler... O tablo saat şimdi evimin baş köşesinde asılı; zamanı ve zamanın bize kattığı değerli anları, dostları, anlamları, değerleri hatırlatıyor...

Kursiyer kadınların kendi arasında bir hiyerarşi ve otokontrol yarattığını söyleyen İmamoğlu Halk Eğitim Merkezi Müdürü Fikret Yıldırım şöyle devam etti cümlelerine; “bu çok güzel bir kazanım çünkü toplumsal kültürümüzün en güzel yansıması olan büyüğe saygı, küçüğe sevgi, sorunların paylaşılarak ortak çözüm arayışlarına girilmesi, ihtiyacı olana birleşerek ulaşılması, kültürel değerlerimizin yaşatılması ve daha nicesini kurumumuz bünyesinde hayata geçiriyor kursiyer kadınlarımız...”

Kadınlarımızın hazırladığı lezzetler eşliğinde ettiğimiz sohbete sonrasında konferans salonunda devam ettik... Anne olmanın, eş olmanın, kadın olmanın nimetlerini ve zorluklarını konuşup kendimizce çözümler aradık...Ve tabi ki evlatlarımıza nasıl sağlıklı iletişim köprüleri kurabiliriz üzerine bayağı bir cümle sarf ettik çünkü “anne ve evlat toplumların ve ülkelerin asli unsuru” bu sebepten her ikisi birlikte yol almalı...