Bir şehrin insana katkısını düşündüm, maddenin insanla bütünleşen, örtüşen, çatışan yönlerini. Bir şehrin merkezinden ayrıntılarına kadar düne dair izlerin, bir damar halinde sürdüğünü fark ediyorsunuz. Şehir ve insan, bir bütünün parçalarıdır.
Gece ile gündüzün birbirlerini tamamlaması gibi bir izlek şehre anlam katıyor. Şehirler bize insan ruhunun şehre yansıdığı oranda kalıcı olduğunu gösteriyor. Eski zamanlardan kalan tarihi şehirlerde dolaştığınızı farz edin bir anlığına:Gözlerinizi kapayın ve birkaç yüzyıl evvel yapılmış konaklarının arasından yürüdüğünüzü düşleyin.
Bir sokaktan yürüyorsunuz; iki taraflı ahşap ve cumbalı evler, kapılarında çifter tokmaklı biri hafif ve zarif diğeri biraz büyük ve naif görülüyor. Kapıları binbir emeğin yansıdığı estetiğin bütün muhteşemliğiyle ortaya konulduğu tahtanın nakış nakış işlendiği kapılara bakmağa doyamıyorsunuz. Her kapının işlemesinin ayrı bir sanat eserine dönüştüğünü ve bu estetik mahallerden, sokaklardan geçerken insanın, nasıl da sükûnete daldığını bir anlık da olsa hissediyorsunuz. Bakmaya doyamıyorsunuz.
Bahçe duvarlarından sarkan fesleğenlerin, hanımellerinin, akşam safalarının yasemenlerin, erguvanların ve gelin duvaklı çiçeklerin kokuları sizi sonsuzluk ikramıyla buluştururken derin ve içli bir salavat dudaklarınızdan dökülüveriyor. Göğsünüz genişliyor ve sessizce “elhamdülillahi rabibl âlemin” diyorsunuz. İlk tanıştığımız insanlarda hissettiklerimizi, şehirlerde de hissederiz. Tıpkı bir insana benzer şehirlerin insana dokunan yüzü. Etki tepki meselesine benzer; ilk gördüğünde, karşılaştığında, baktığında hissedilendir aslolan.
Kimi şehirler, insanı sıkar, kimi şehirler de insana huzur verir. Hani yaşarken fark edersiniz, bazı insanlarla birlikte olunca büyür, güzelleşir ve ruhunuz olgunlaşırken kimileriyle beraber olduğunuzda başınıza ağrılar çöker, ruhunuz pörsür gibi hissedersiniz. Şehirler de böyledir. Bazıları maddenin hükümranlığıyla sizi karşılarken, kimileri de geçmişin izleriyle, ayak sesleri ile tarihi yapılarıyla metafizik boyutuyla sarıverir insan ruhunu. Camilerimiz, medreselerimiz, surlarımız, kalelerimiz, şadırvanlarımız ve ahşap konaklarımız gibi.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir"inden sonra, altıncı, yedinci, on birinci ve "Kırk Şehir" eseri de görmüş olduk. Bu türden eserler, Anadolu şehirlerinin değerlerini, kültürel varlıklarını, insan birikimlerini, sanat ve estetik unsurlarını da içinde bulundurur. Şehirler üzerine yazılan eserler kuşku yok ki, Mehmet Tevfik Göksu'nun editörlüğüyle daha da bir anlam kazanıyor.
Zaman zaman gezi notlarının da şehirlere ait unsurları içinde biriktirdiğin de söyleyebiliriz. Elbette kültürü, sanatı, edebiyatı, şiiri ve mimariyi önemseyen belediye başkanları o şehre ruh elbisesi giydirir. Tevfik Göksu’da böyle bir gayretin olduğunu da söyleyebiliriz. İnsanı eğitirseniz şehirler eğitilmiş olur. Şehre mühür vuran bizatihi insanın kendisidir. Yeri gelmişken ifade edelim; Prof. Dr. Nazif Gürdoğan'ın "Zamanı Aşan Şehirler", "Hicazdan Endülüs'e" ve “New York'tan Los Angeles'e Yeni Roma"eserleri de bu minvalde kaleme alınan önemli eserlerdir. Sefer halleri, yolculuklar ve gezi notları edebiyatımızın ve kültürümüzün önemli kaynaklarıdır. Mehmet Kamil Berse'nin "İstanbul Şehrengizi" ve "Dört Kıta Üç Okyanus" eserlerini de buraya ilave edelim. Mehmet Tevfik Göksu'nun editörlüğünü yaptığı ve "Kalemin Şehri" yazısıyla da "Nun, kaleme ve yazdıklarına Andolsun". Kalem suresinin ilk ayetlerini kitaba taç mahal kılarak "Kırk Şehir" kitaplaşmış ve okuyucuya "Muhit Kitap" ulaştırmıştır.
Başkana ve yayınevine tebriklerimi iletiyorum. “Kırk Şehir” in arka kapağına şu notlar düşülmüş: "İnsanoğlunun yeryüzü serüveni bir bakıma şehirlerinde serüvenidir. İnancın, düşüncenin, iktisadın geçinme ve barınma korkusunun biçimlendirdiği şehirler... Nasıl ki insanoğlu hayatı boyunca ilim, irfan ve hikmet ışığında hakikati arıyorsa, şehirler de kendi sosyolojik ve mimari hakikatini arar. Şehir insanın yansımasıdır. Şehri inşa eden her eser, geleceği kaleme alır. Şehir ve insan, hayatın pencerelerinde bazen kaybolur bazen de yeniden doğar. Gönülden gönüle uzanan yolda atılan her yeni adım şehri güzelliklerle kuşatır. Elinizdeki kitap, yaşanılmak istenilen hayallerdeki şehirleri anlatmaktadır". Eserin "Ön söz” ünde Mehmet Tevfik Göksu söze şöyle başlıyor: "Ev bireye, aileye aittir şehir ise toplumun evidir. Sahibini yansıtan ev gibi şehirde toplumun aynasıdır. Kolektif düşüncelerimiz, hayallerimiz, planlarımız, birikimlerimiz pek tabii eksikliklerimiz şehre yansır, orada vücut bulur, o bütünü yapan elementlere dönüşür”.
Mustafa Şen Dostumuz ise; “Bir sabah namazı aydınlığında şehrin manevi sahibi adına inşa edilmiş tarihi caminin bahçesinde oturuyordum. Etraftaki konakların birinden hafifçe bir ney sesi geliyordu” diye bir hikâyenin atına binmiş gibiydi. Kim bilir belki de Kâbe’nin kapısından ya da Mescidi Nebevinin avlusundan içeri giriyordu. Efendim, "Kırk Şehir" ve "Müzik İstanbul" eserlerini hayata geçiren ve adresime ulaşmasını sağlayan Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu Dostumuzu ve ekibini tebrik ediyorum. "Muhit Kitap"ı kutluyorum. Bana bu eseri gönderdikleri için Kültür Müdürlüğü yetkililerine özelde Hüseyin Cerrahoğlu ve Halil İbrahim Aygül kardeşlerime şükran borçluyum. "Kırk Şehir'de, Sadık Yalsızuçanlar, Mustafa Şen, Bedri Gencer, Hüseyin Akın, İhsan Aktaş, Ahmet Mercan, Nurullah Genç, Arif Ay, Adem Turan, Metin Önal Mengüşoğlu, Savaş Barkçin, Cihan Aktaş, Nurettin Durman ve Ali Vural gibi dostlarımızın yazılarının yanında bir çok kalem sahibi de sizleri (okuyucularını) bekliyor. Açıkçası haberim olsaydı katkıda bulunmak ister, kim bilir belki de Adana’yı, doğduğum şehir Tarsus’u kaleme alırdım. Umuyorum ki "Kırk Şehir" için ikinci bir kitabı da Mehmet Tevfik Göksu'dan ve Muhit Kitaptan bekliyoruz. Böylece, “Kırk Şehir – II” için dosya açılma teklifini getirmiş oluyorum. Kıymetli okuyucu: Her insan, bir şehirde yaşıyor ve o şehrin insana katkıları olduğu gibi insanın da o şehre katkıları bulunuyor. Geçmişten günümüze şehirleri inşa eden insan, kendi ruhunu beslediği kadar şehri besleyebiliyor. Yine Esenler Belediye Başkanlığının Kültür Yayınları içinde yer alan "Müzik İstanbul" eseri masamın üzerinde duruyor. Onu da kısa zamanda okuyup birkaç paragrafla huzurlarınızda olacağım. Yeni kitaplarda buluşmak üzere, esenlikle huzur ve selametle kalın.