Trump döneminde Türkiye'nin bu konudaki kararlılığını gören ABD, bu harekâtlar karşısında bu terör yapılanmasını açıkça korumadı, koruyamadı.
Şu sıralar gerek Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nde gerekse de kuzey ve kuzeydoğu Suriye’nin bir kısmını denetiminde bulunduran PKK/PYD çevresinde en çok konuşulan konuların başında, Ocak ayında Beyaz Saray’daki başkanlık koltuğuna oturması beklenen ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’ın kendilerine ne vereceği geliyor.
Kuzey Irak’ta öne çıkan görüş, Biden’in 2015’te ABD Başkanı Obama’nın yardımcısı olarak Erbil’i ziyaretinde dönemin Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye hitaben dile getirdiği “Sayın Başkan müsterih olun. İkimizin de ömrü Kürt devletini görmeye yetecektir” sözlerinden yola çıkılarak, önümüzdeki dönem ABD’nin Irak’ta bağımsız bir Kürt devletini destekleyeceği yönünde.
Yani Kuzey Irak’ta şimdiden 2017’deki bağımsızlık referandumundan sonra suya gömülen bağımsızlık hayalleri canlanmaya başlamış bile.
Benzer bir beklenti terör örgütü PKK/PYD çevresinde de yaşanıyor.
Onlar da, Obama döneminde temelleri atılmaya başlanan Suriye’de bir “terör devleti” çabalarına önümüzdeki dönemde daha yoğun destek verilmesi beklentisi içinde.
Malum, bugüne kadar bu girişim ve çabalar sürekli olarak Türkiye’nin engellemelerine takıldı.
Geçtiğimiz önem içinde Türkiye, Zeytindalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla bu girişimlerin önüne set çekti.
Trump döneminde Türkiye’nin bu konudaki kararlılığını gören ABD, bu harekâtlar karşısında bu terör yapılanmasını açıkça korumadı, koruyamadı.
Biden’ın aday adaylığı döneminde New York Times’a (NYT) verdiği demecinde bu konuda dile getirdiği, “Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey” şeklindeki ifadeleri PKK/PYD çevreleri için temel umut kaynağı.
Malum Biden’ın burada kast ettiği Kürtler, PKK/PYD.
Bu çevreler bu bölgede Türkiye’ye rağmen bir terör devleti kuramayacaklarını biliyorlar.
Bu konuda Türkiye’yi dizginleyecek tek güç olarak ABD’yi görüyorlar.
O nedenle Biden döneminde ABD’nin kendilerini Türkiye’ye karşı koruması beklentisi içindeler.
Geçtiğimiz günlerde PKK’nın Suriye kolu PYD’nin askeri kanadı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu DSG’nin başındaki terörist Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin’in, “Biden’dan en öncelikli talebiniz nedir?” sorusuna verdiği “Buraya daha fazla asker göndermesi” yanıtı bu beklentiyi açıkça gösteriyor.
Varsayalım bu beklentiler gerçek çıktı ve önümüzdeki dönem ABD, gerek Kuzey Irak’ta gerekse de Suriye’de “Kürtlerin devlet kurma çabaları”na destek verdi.
Bu durumda biri Irak’ta Barzanilerin öncülük ettiği Kürdistan devleti, diğeri Suriye’de PKK/PYD’nin denetiminde bir “terör devleti” olmak üzere iki “Kürt devleti” mi kurulacaktır?
Bu arzu ve beklenti içinde olanlar da bunun hem rasyonel hem mümkün olduğunu bildikleri için ikisini birleştirip tek bir “Kürt devleti” kurma çabasına gireceklerdir.
Zaten bu yönde uzun süredir devam eden çabalar var.
Önümüzdeki dönem bu çabaların artmasını öngörebiliriz
Ancak bu konuda onlar açısından şöyle bir sıkıntı var ki, hali hazırda PKK ile Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi gırtlak gırtlağa birbirine girmiş durumda.
PKK, 500’ü aşkın köylerini işgal etmiş durumda.
Önüne geleni tehdit ediyor, tehdit sökmeyince suikastlar düzenleyerek öldürüyor.
Kuzey Irak yönetimi ise “Yetti artık, topraklarımızı terk edin” diyor.
Geçtiğimiz günlerde PKK’nın bir grup Peşmergeye saldırı düzenleyerek birini öldürüp üçünü de yaralamasının ardından tansiyon epey yükselmişti.
Peşmergenin saldırıya karşılık vermesi sonucu çatışmaların başlayacağı düşünülüyordu.
Ancak belli ki bazı eller devreye girerek bunu durdurdu.
İki taraf arasında gerginlik sürse de şu an için tansiyon geçtiğimiz günlere oranlar dinmiş gibi.
Biden ve ekibinin bu konuda PKK’dan yana tutum takındıklarına ve takınacaklarına kuşku yok.
Zira onlar için “Kürt” demek Türkiye’ye karşı kullanılacak bir “kart” demek.
“Kürtlere destek” adı altında PKK/PYD’ye arka çıkmaları da bu sebeple.
Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine verecekleri destek de ancak onların da PKK gibi Türkiye’ye karşı bir pozisyon almalarıyla mümkün olur.
Ancak Kürt yönetiminin önemli bir kısmı da Türkiye’ye karşı bir pozisyon almalarının kendileri açısından yıkım olacağının farkında.
O nedenle Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin “iki arada bir derede” durumu yaşadıklarını söylemek mümkün.
Gelgelelim Türkiye’deki Kürtlerin temsilcisi olduğu iddiasında bulunan HDP’nin de beklentileri var Biden’dan.
Onların beklentisi de PKK/PYD ile aynı.
Biden bu konudaki görüşünü de NYT’ye verdiği demeçte dile getirmişti.
Biden, Erdoğan’a karşı Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceğini söylediği açıklamasında “Kürtler” dediği HDP’nin de bu muhalefet ile ortak hareket etmesini sağlayacaklarını dile getirmişti.
O nedenledir ki ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile HDP eşbaşkanları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan önce Biden’ı tebrik yarışına girdiler.
Yine Kılıçdaroğlu’nun “Biden’dan ne bekliyorsunuz?” yanıtına verdiği, “Türkiye'deki bütün demokrasi hareketlerini desteklemelerini isterim” şeklindeki yanıtı ana muhalefet partisinin de PKK ve söz konusu diğer çevrelerle aynı beklenti içinde olması açısından dikkat çekici.
Dikkat edilirse Biden’ın “Kürt” eksenli yaklaşımları ile muhalefete dair yaklaşımlarının tümünün ortak noktası yine söz konusu demecinde dile getirdiği “Erdoğan’ı darbe ile değil seçimle indirme” eksenine oturuyor.
Biden’ın başkanlık koltuğuna oturduktan sonra, 2015’te darbeyle denenen “indirme” çabasının, “seçimle” de olamayacağını görme ihtimali çok yüksek.
Erdoğan’ın başlattığı ekonomide, yargıda ve demokraside reform hamlelerinin Biden’ın bu ihtimali daha kolay görmesini sağlamasına yardımcı olacağını düşünüyorum ki bu durumda söz konusu beklenti içinde olanların beklentileri kursaklarında kalması çok olası.