Özellikle ABD'de FETÖ temelli Halkbank kumpasıyla birlikte doların yükselmesi ile bir kez daha ekonomiye darbe vurulmak istendi. Önlemler alınmaya çalışılırken bu defa da devreye uluslararası derecelendirme kuruluşları girdi. Kredi notunu düşüren kurumların bu hamlesi sonrasında dolar yeniden yükseldi.
YSK’nın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve yenilenmesine karar vermesinin ardından gündemde olan konulardan biri de beka meselesi ve işsizlik!
CHP daha önce Türkiye’nin bir beka sorunu varsa onun işsizlik ve hayat pahalılığı olduğunu iddia etmişti.
Peki, mesele gerçekten bu mu?
Öncelikle AK Parti işsizlik konusunda ne yapıyor, ona bakmak gerekiyor.
İstihdam Seferberliği 2019 ile 2.5 milyon yeni istihdamın hayata geçirileceği, 2016'da başlatılan asgari ücret desteğine bu yıl da devam edileceği gibi bir dizi müjdeye yer verilmişti.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada işsizliğe yönelik eleştirilere “17 yılda 9 milyon yeni istihdam sağlayarak cumhuriyet tarihi rekorunu kırdık ama buna gölge düşürmeye çalışıyorlar” demişti.
Mayıs ayında yaptığı diğer bir açıklamada ise “yaklaşık 1.5 milyon üyesi bulunan TOBB’un her bir üyesi kalksa bir iki tane istihdam sağlasa bu sayı nereye varır 3 milyona varır. O gün biz o sözleri aldık. Şimdi bu yıl sonuna kadar biz bu istihdamı bekliyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
Uzmanlara göre ise Türkiye ekonomisi 2002 yılından bu yana 2009 küresel ekonomik kriz yılı hariç sürekli olarak büyüyüş gösterdi.
IMF’ye olan borçlar sıfırlandı ve yeniden borçlanma sürecine de girilmedi.
Yani gözüken o ki hükümette işsizlik konusuna uzak bir yerde değil.
Hal böyle olunca işsizlik mi bir beka meselesi yoksa beka meselesi işsizliği beraberinde mi getiriyor sorusuna yanıt bulmak daha doğru olacak.
2002’den bu yana Türkiye ekonomisine çeşitli hamlelerle müdahale edilmek istendi.
Gezi kalkışması ve 7 ay sonra hükümeti devirmek için yapılan 17/25 Aralık girişimlerinin ardından 15 Temmuz darbe girişimi ile Türkiye ekonomisi krize sürüklenmeye çalışıldı.
Gezi olaylarının Türkiye’ye maliyetinin 210 milyar lira olduğu, bu parayla 4-5 GAP, 38-40 Boğaz Köprüsü, 15 bin okul, 850-900 adet hastane yapılabileceği söylendi.
15 Temmuz'un ise ülkemize 17 milyar dolar gibi bir rakam zarar verdiği açıklandı.
Sonrasında ise dünya üzerinde büyük bir spekülasyon krizi yaşandı. Dolar tırmanışa geçti.
Özellikle ABD'de FETÖ temelli Halkbank kumpasıyla birlikte doların yükselmesi ile bir kez daha ekonomiye darbe vurulmak istendi. Önlemler alınmaya çalışılırken bu defa da devreye uluslararası derecelendirme kuruluşları girdi. Kredi notunu düşüren kurumların bu hamlesi sonrasında dolar yeniden yükseldi.
Moody’s, Standart and Poor’s ve Fitch gibi önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye hakkında aldığı kararlar da hep siyasi oldu ve ülkemize hiçbir hayır getirmedi.
Türkiye bir yandan FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri ile mücadele ederken Rusya’dan S-400’lerin alınmaması için ABD’nin karşı hamlesine maruz kaldı.
Şimdi tüm bu tabloyu gördükten sonra beka meselesi ile ekonomi ve işsizliği bir arada doğru yerde anmak çok garip olmasa gerek!