Dünya birkez daha Devlet Terörü uygulayan İsrail'in kural tanımaz soykırımına şahitlik ediyor.
Dünya birkez daha Devlet Terörü uygulayan İsrail’in kural tanımaz soykırımına şahitlik ediyor. Ve dünya, her zaman olduğu gibi üç maymunu oynamaya da devam ediyor. Rusya ve Çin için dünya düzenini bozarlarsa karşılarında bizi bulurlar diyen ABD ve İngiltere, kendi imalatları olan kuklanın iplerini ellerinde tutarak Ortadoğu’nun bir kez daha dikkatini çekmek istiyorlar. Çin ve Rusya dünya düzenini bozuyor, ancak İsrail kendini savunuyor. Sözde Ermeni soykırımını Türkiye söz konusu olunca yasa olarak meclislerinden geçirenler İsrail’in yaptıklarına birkaç kuru kınama dışında ses çıkarmıyorlar. İlginç olan Rusya ve Çin’den de ses yok. Çin iki taraflı oynuyor. Doğu Türkistan’ın yumuşak karnı olduğunu biliyor ve İsrail’den Hayfa limanını kiralamanın ve çok sayıda Çinlinin iş yaptığı İsrail ile araya fay hattı sokması halinde Doğu Akdeniz’deki kazanımlarının tehlikeye gireceğini biliyor. Rusya’da aynı şekilde Çar Petro’dan beri ilk kez sıcak denizlere inmenin keyfini yaşıyor ve İsrail ile iş birliği biliniyor. Bu durumda BM Güvenlik Konseyi’den İsrail aleyhine karar çıkması asla beklenemez. Çıksa bile geçmişteki kararlar gibi İsrail için yok hükmünde olacaktır.
İsrail entropi içinde. İşletmelerde entropi faaliyetlerin bozulması, dengenin kaybolması, karışıklık ve aksamaların belirmesi ve sonunda faaliyetlerin durması yönündeki eğilimi ifade etmektedir. İsrail’de aynı duruma düşmek üzeredir. Son çırpınışlarını yapmaktadır. Silah zoru ile oluşturulan, her şeyi yapay olan bir sözde devlet aslında birçok sorunu bünyesinde barındırıyor.
Yetersiz su kaynakları, Yahudiler aleyhine değişmekte olan demografik yapı, sürekli çatışma ortamında olmanın halkında yarattığı çaresizlik vb.
İSRAİL’İN ÖNCELİĞİ
Öncelikle su konusuna değinmek gerekir. İsrail’in de önceliği budur. İsrail kurulduğu 1948 yılından beri 5 savaş yapmıştır. Genişleme alanları yer altı ve yerüsütü su kaynaklarının zengin olduğu bölgeler olmuştur. Aslında İsrail, kendilerini fırınlarda yakan ve gerçek soykırımı uygulayan Hitler’i izlemektedir. İsrail’de kendine hayat alanı yaratmaya çalışmaktadır. Arkasını ABD’nin verdiği nükleer silahlar ile garantiye alan İsrail’in hedefinde öncelik hayat alanını besleyecek su kaynaklarının ele geçirilmesi olmuştur. 1967 savaşı sonrasında, yeraltı su kaynakları, tarım alanları, yeraltı maden kaynakları açısından zengin olan Golan Tepeleri’nin, en çok yeraltı su kaynağına sahip olan Batı Şeria ile yağmur sularının yer altında en çok toplandığı alanlara sahip Gazze Şeridi İsrail’in kontrolü altına girmiştir. İsrail bu savaş sonrası, Golan Tepeleri, Yukarı Ürdün Nehri ve Banyas kolunu denetimi altına alarak suyun kontrolünü büyük oranda tekelinde toplamıştır; halen kullandığı suyun büyük bir kısmının kaynağı da buradan gelmektedir. İsrail, 1981 yılında tek taraflı olarak Golan bölgesini ilhak ettiğini ilan etmiştir.
1967 Arap-İsrail Savaşı öncesinde İsrail, havza sularının yüzde 3’ünü kontrolü altında tutarken işgal sonucu bu oranı yüzde 10’a çıkartmış, daha sonra bu oranı da arttırmıştır. Birleşmiş Milletler raporlarına göre İsrail halen kullanmakta olduğu suyun yüzde 67’sini işgal altındaki topraklardan sağlamaktadır. Bölgedeki su kaynaklarını kendi kullanımına geçiren İsrail, burada yaşayan Filistinlilerin su kuyusu açmasını da yasaklamıştır.
SU İHTİYAÇLARI
Bugün bir Filistinlinin su ihtiyacı 80 litre iken İsrailli’nin 300 litredir. Bu fark giderek artmaktadır. Tarım alanlarında kullanılan su giderek İsrail’in ihtiyaç alanı olan sanayiye aktarılmak zorunda kalınmaktadır. Halen İsrail ulaşabildiği suyun yüzde 59’unu sanayide kullanıyor. Bu nedenle Filistinlilerin tarım alanlarında kullandığı su miktarıda giderek azalıyor.Bu oran yüzde 70’ler seviyesinde iken bugün yüzde 40 seviyelerine düşmüş durumdadır. 2025 yılında İsrail’in yüzde 59, Filistin bölgesinin ise %36 oranında su ihtiyacının artacağı tahmin edilmektedir. Deniz suyundan elde edilen içme suyu doğal suyun yerini tam olarak karşılamamaktadır.Görüldüğü gibi İsrail’in hem nüfusu ve hemde sanayisi için suya ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı durum Filistin halkının geleceği içinde önem taşımaktadır.
İsrail’de kişi başına düşen su kullanımı işgal bölgelerindeki kişi başına düşen su kullanımının yedi katıdır. Hatta Gazze’de bu oran 1/13’e kadar çıkmıştır. Filistin ve İsrail arasında suların paylaşımına yönelik adaletsizlik İsrail’in Batı Şeria sınırına çektiği duvarla daha da artmıştır. Duvar, birçok su kaynağını ve sulanabilen tarım alanını İsrail tarafında bırakmıştır. Ayrıca İsrail, su kaynakları ile ilgili bilgi vermekten özellikle kaçınmaktadır
İSRAİL’İN TEK AMACI
Bölgede yaşanan gelişmeleri Batılı Ülkeler bir din savaşı eksenine çekmeye çalışmaktadır. Elbette din konusu ve özellikle Müslümanlara tahammülsüzlük bu ülke yöneticilerin iliklerine kadar işlemiş durumdadır. Ancak, İsrail su olmadan varlığını sürdüremeyeceğini çok iyi bilmektedir. Tek amacı vardır. Batı Şeria ve Gazze’de suyu asla Filistinlilerle paylaşmamaktadır.
Yazıyı Filistin cephesinde savaşan Hüseyin Çavuş’un kaleminden bir şiir ile bitirelim. Bu şiir Batılı ülkelerin etkisi ile Osmanlı Yönetiminden bir an önce kurtulmak isteyenlere ve bugünlere ders niteliğindedir. Gelecek yazılarda bu konuyu işlemeye devam edeceğim.
Gazze’nin kumundan çok imiş meğer kalleşi
Nasıl sırtından vuruyor insanı din kardeşi
Filistin, Trablusgarp, Yemen İlleri
Hangisini Kanım ile sulamadım.
Gezdim cephe cephe çölleri
Türk’e Türkten başka dost bulamadım.