İsrafın yarattığı sosyo-ekonomik problemler göz önüne alındığında sosyal bilimlerde ve özellikle ekonomide ana kavramlardan birisi olarak israfı konumlandırmak gerektiği halde ana akım iktisat verimlilik kavramına sıkışmış görünür bana.
Dünyanın bugün yaşadığı problemlerin önemli bölümü bir biçimde israfla ilişkilendirilebilir. Ekonomik kaynakların israfı, doğa kaynaklarının israfı, insan değerlerinin israfı, teknolojinin israfı ve hemen her şeyin israfı dünyayı bir biçimde kaosa sürüklüyor.
İsrafın yarattığı sosyo-ekonomik problemler göz önüne alındığında sosyal bilimlerde ve özellikle ekonomide ana kavramlardan birisi olarak israfı konumlandırmak gerektiği halde ana akım iktisat verimlilik kavramına sıkışmış görünür bana.
Kavramı ekonominin içine alma iradesi sadece İslam iktisadıyla mümkündür.
İsraf, sarf kökü itibariyle incelendiğinde harcamanın ve biriktirmenin sınırlarını aşmak şeklinde ele alınabilir.
İktisadi kavram olaraksa diğerlerinin potansiyelini tüketmek anlamına gelir. Biriktirilmiş emeğin aşırı tüketimi, taze emeğin sömürülmesi, doğada binlerce ve çoğu zaman milyonlarca yılda yaratılan kaynakların hoyratça tüketilmesi, üretim faktörlerinin kendini gerçekleştirmesinin önündeki engeller hep israf anlamındaki kayıplardır. Diğerden kasıt sadece insanlıkla da ilgili değildir. Belki problemin gerisindeki asıl sorun bölünmez bir kavram olan adaletin bölünmesi ve insanın sorumluluk dünyasının insan haklarına sıkıştırılmasıdır.
Müsilajın boğduğu sadece denizler midir? İsraf müsilajında hayvanların, bitkilerin ve tüm evrenin ve onlarla beraber insanların da boğulduğu gerçeğinden kaçabilir miyiz?
Mesele sadece insana dokunduğunda mı dert edinilecek hale gelir? Denizlerin boğulduğu bu salya kapitalist insanın kendi salyasıdır. Bugünkü durumun iyi günler olmasından korkuyorum.
Büyük bir haksızlık yapıyoruz. İnsan haklarına odaklanarak hakkı çiğniyoruz. Bütün evren birbirine bağlı bir sistemken hak mekanizmasını cüzlerine ayırtmaktan çekiyor bütün varlıklar.
İsraf probleminin çözümü için dünyanın sonuçlarını merakla beklediği bir pilot uygulamadır Türkiye’nin sıfır atık projesi. Fakat sıfır atık bir ayrıştırma kültüründen fazlasıdır. İnsanın düşünce dünyasını, yaşam biçimini yeniden şekillendirmektir. Türkiye’nin başarısı dünyanın başarısı olacakken kadim kuşakların sahip olduğu sıfır atık düşüncesini gelecek kuşaklara aktarmanın da yol ve yöntemlerini de yeniden çalışmak gerekir.