Dünyanın, yeni yıla hazırlandığı günlerde en kilit ülkelerinden biri olan İran'da yaşanan toplumsal gösteriler ve etkisinde gelişen süreç 2018'in, zaten çok zorlu geçen 2017'ye kıyasla çok daha hızlı geçeceğini ve çok daha zorlu olacağını gösteriyor.
Dünyanın, yeni yıla hazırlandığı günlerde en kilit ülkelerinden biri olan İran’da yaşanan toplumsal gösteriler ve etkisinde gelişen süreç 2018’in, zaten çok zorlu geçen 2017’ye kıyasla çok daha hızlı geçeceğini ve çok daha zorlu olacağını gösteriyor.
“Yereldeki kırılmalar bölgeselleşiyor. Coğrafyadaki kırılmalar geliştikçe, etkileri de derinleşiyor.”
“Milenyum-Armegedon-Kıyamet inanışlarının” ısrarla damgalamak istediği, başta etnik ve mezhebi fay hatları olmak üzere dini, ideolojik, siyasi ve menfaat odaklı rekabet-mücadele ve düşmanlıkların derinden etkilediği günümüz coğrafyasında, çok daha farklı ve güçlü “alan farklı” gelişmelerin yaşanacağı gözüküyor. Belli ki bu sene de coğrafyadaki kasırgalar dinmeyecek. Hatta çok daha sertleşeceğini öngörmek ve buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Başta Suriye meselesi, ‘sözde’ Ilımlı ve Radikal İslam olmak üzere, evrimleşerek büyüyen tehditler, yeni jenerasyonlarıyla birlikte bambaşka ve sil baştan dinamiklerle ulus ve üniter devletleri, toprak bütünlüklerini, kültürleri, inanışları ve zihinleri tehdit etmeye, zorlamaya devam edecek. Tehditler büyürken, uluslararası rüşvet ve haraçlar, siyasi ve ideolojik eğilimlerde dönüşümler, pozisyon farklılıkları önem kazanacak, kimi ülkeler boyun eğme eğilimleri üretirken, kimi ülkelerde mücadele eğilimleri gösterecek.
Sıcak günden İran özelinde ise, İran’daki toplumsal kırılganlığının kendi içinde kalmayacağı ve bambaşka dinamiklerin de devreye girmesiyle bütün coğrafyayı etkileyebileceğini görmek gerekiyor. Sonuçta İran’da yaşanan ve yaşanacak her olay, sadece İran’ı değil, başta Türkiye olmak üzere, Irak, Suriye, Yemen, Bahreyn, Filistin olmak üzere coğrafyada yaşanan bütün dini-mezhebi-etnik ve siyasi gelişmeleri etkileyecek, hatta parametrelerini belirleyecek önemler taşıyor.
Hatta İran’dan sonra sıranın “bir kez daha” Türkiye’ye geleceğini dahi ifade ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni yıl mesajında; “Önümüzdeki yıl, gerek içerde, gerekse dışarda yine çok önemli gelişmelerin bizi beklediğini biliyoruz.” “Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Kışkırtmalara karşı uyanık olalım” derken, belki de ‘sıcak gündem’ İran benzeri bir sürecin, benzer ve farklı saldırılarla Türkiye için de söz konusu olabileceğine dair endişeler taşıyor.
*
Bugün İran sarsılıyor.
Şehirler yangın yeri, insanlar hayatını kaybediyor, yaralanıyor.
Ve yaşanan gösteriler üzerinden;
“İran’ın milli güç dinamikleri ve toplumsal mayası test ediliyor.”
Eğer İran karşı karşıya kaldığı ve değişik farklılık ve kırılganlıkları içine alarak gelişen olaylar derinleşirse, İran’ın çok büyük bir sorunla ve ardı kesilmeyecek operasyonlarla karşı karşıya kalacağı gözüküyor.
İran’daki güncenin ruhunu kavrayabilmek için öncelikle eylemlerin gerekçelerine bakmak gerekiyor:
- Temel gerekçe işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk,
- Gelir dağılımındaki adaletsizlik,
- Maaşların ödenmemesi,
- Fahiş fiyat artışları, enflasyon,
- Dahil olunan Irak ve Suriye’deki mücadelelere çok para akıtılması,
- Siyasi tutukluların serbest bırakılması,
- Temel hak ve özgürlükler,
- Mollalar ile halk arasında var olan uçurumlar.
Göstericilerin; “Özgürlük ya da ölüm”, “Halk dileniyor, mollalar Allah gibi davranıyor”, “Siyasi tutuklular serbest bırakılmalı” Dini lider Hamaney kast edilerek; “Seyyid Ali utanç duymalı ve ülkeyi rahat bırakmalı”, “Ruhani’ye ölüm, diktatöre ölüm” ve “Suriye’den çıkın, biraz bizi düşünün” gibi sloganlar attığı, yerel kaynaklar ve görüntüler üzerinden kendini gösteriyor.
Temel gerekçeler bunlar gibi gözükse de gerçekte asıl sorun artık burada değil. Gösterilerin çok kısa bir sürede bu eksenden çıkarak rejim karşıtlığı, mezhebi, etnik, coğrafi ve siyasi farklılıklar ve ‘derinleşmesi amaçlanan’ düşmanlıklar üzerine inşa edilmeye başlandığı, en azından bunun amaçlandığı gözüküyor.
*
Şiilik için çok önemli kentlerden biri olan (!) Meşhed’te, Şii rejimi (başta Ruhani ve Hamaney’i) hedef alan ve bu dinamiğiyle birlikte Şiilik içi çekişme emareleri de taşıyan bir dalgayla birkaç gün önce başlayan toplumsal gösterilerin artık doğudaki ve orta-güney bölgedeki birkaç il hariç hızla ülke geneline yayıldığı görülüyor.
Bu noktada İran için temel kritik noktalar şunlar:
1- Ekonomik zafiyetlerin ana gerekçeyi oluşturmasına rağmen siyasi, etnik ve mezhepsel ihtilaf-kırılma ve düşmanlıklardan beslenmeyi ve derinleştirmeyi amaçlayan karmaşa ortamında, İRAN REJİMİNE BAĞLI KARŞIT GÜÇLERİN SOKAKLARA ÇIKMASI İran’ın geleceği açısından en kritik süreci içinde barındırıyor.
Rejim yanlısı sivil-silahlı-sopalı-teçhizatlı güçlerin olayların bastırılmasında üreteceği etki, toplum ve göstericiler-protestocular tarafından nasıl karşılanacak?
Karşıt güçler-göstericiler tarafından dengelenmeyi başardığı, en azından bu şekilde bir şaiya yaşandığı takdirde İran’da iç karışıklığın derinleşmesi, isyan ve ayaklanmaların baş göstermesi, hatta iç savaşa doğru evrilmesi olasılık üretiyor.
2- Manipüle edilen etnik kırılganlıklar ve etki: Özellikle KCK-PKK’nın İran kolu PJAK ve onun silahlı kanadı YRK, öte tarafıyla imkan ve kabiliyetleri sınırlı olmakla birlikte KDP-İ (İran) Peşmergelerinin etkisi İran’daki Kürt etnik kırılganlığı adına öne çıkıyor. Bu noktada özellikle PKK’nın İran’daki Kürt taban üzerindeki etkisi önem kazanıyor. PKK, olayların başlamasıyla birlikte pozisyon almış durumda ve kendisine bağlı-yakın medyadan sürekli ayaklanma-isyan çağrıları yapıyor.
3- Ahvaz Araplarının yaşadığı ve Irak-İran savaşının temel gerekçesini oluşturan bölgede (İran güneybatısındaki Irak’a ve körfeze komşu ve yakın alanlarda) yaşanan Sünniler ve Araplar. Gösterilerle birlikte ‘Sünni’ Ensar Furkan (Kuran destekçileri) örgütüne bağlı Ahvaz Şehitleri Tugayının bölgedeki petrol boru hattına yaptığı sabotaj ve yayınladıkları görüntüler ile Ahvaz Şahinleri adındaki bir başka Sünni tabanlı örgütün Ahvaz bölgesindeki bu Ali Sina petrokimya tesisine yaptıkları kundaklama ve söndürülemeyen yangın, gösterilerle birlikte önem taşıyor.
4- Bir diğer önem noktası da İran’ın güneydoğusundaki Sistan ve Belucistan bölgesi. İran’ın dönem dönem konvansiyonel silahlarıyla müdahale ettiği bölge ve o coğrafyada yaşayan toplumların gösterilerle birlikte ortaya koyacağı toplumsal tepki önem kazanmış durumda.
5- Ve tabii Şimal Azerbaycan Türkleri. Bir kısmı ile gösterilerle kendini belli eden Caferi Türklere dair ayaklanma yada isyan emareleri gözükmüyor.
*
En nihayet, İran’da yaşayan bütün etnik, mezhebi, siyasi ve etnik-mezhep içi farklılıklar üzerinden çok farklı resimlerin olduğu gözüküyor.
Bu noktada İran ordusunun, Devrim muhafızlarının, Devrim muhafızlarına bağlı yerel güçlerin ve milis teşkilatlarının, mustazaflar gönüllü seferberliğinin ve Kudüs gücünün ortaya koyacağı etkiler çok önem kazanmış durumda.
Özellikle Kudüs Tugaylarının sınır ötesinde ortaya koyacağı etki ve müzakere gücü, İran’daki toplumsal gösterilerin kaşınmasıyla ve derinleşmesiyle ilgili İran açısından hayati önem taşıyor.
Öte tarafıyla İran’ın sosyal medya erişimlerine, iletişim ve etkileşime engel olmak amacıyla interneti askıya aldığı gözüküyor. Bununla birlikte, bunu öngören bazı ‘dış’ güç ve etki odaklarının uydu üzerinden bağımsız internet erişimi sağlayan (Suriye iç savaşında da sıkça görülen) binlerce teknolojik oyuncağı (!) (çanta internet sistemini) İran’a soktuğu ifade ve iddia ediliyor.
Zaten ‘dış etkiye dair’ bu ve benzeri pek çok iddianın doğruluğu, İran’daki toplumsal gösteriler ve devamında derinleşen etnik-mezhebi-siyasi manipülasyonlara ve amaçlarına dair temel ispatları da ortaya koyuyor.