Tüm evren belli bir denge üzerinde var olur.
Evreninin bir parçası olan insan da tabii ki. Mesela, vücudumuzun bağışıklık sistemini düşünelim. Vücuda giren zararlı maddeleri yok etmek üzere programlanmışlardır. Peki ya bağışıklık sistemi çok güçlenirse ne olur dersiniz? Kendi organlarımıza saldırır. Kendi var oldukları vücut ikliminin katili olurlar. Burada önemli olan dengedir. Zararlıları yok edecek kadar güçlü, vücuda zarar vermeyecek kadar zayıf.
Yine mesela doğada zararlı kimyasalların dönüşümü için gözümüzle görmediğimiz milyarlarca çarpı milyarlarca bakteri çalışır. Faydalı bakteriler. Zehirli maddeleri bulup yerler, dönüştürürler. Ortalıkta hiç zehirli bakteri kalmazsa, ilk ölecek olan da bu yararlı bakterilerdir. Çünkü yararlı bakterilerin besini o yok ettikleri zehirlerdir.
Doğadaki bu dengeyi bozan şey ise çok açık ara ile insanoğlu. İnsanoğlu bir kez dengeyi bozdu mu, yine en çok zararı kendisi görür. Görür ama ders almaz. Hava-su kirliliğini, dere yataklarına yapılan evleri, genleri ile oynanmış gıdaları falan geçtim. Ama biz nasıl yaptı isek bu dengeyi bozacak şekilde koca koca kentler kurumuşuz. Önce Gemlik’in taşınacağı haberi yansıdı haberlere. Ardından da dün Rize kent merkezinin. İkisi de doğaya aykırı, mevcut dengeyi bozacak şekilde yapılanmış. Gemlik’in sıkıntısı deprem.
Rize’ninki ise dolgu alana inşaat. 60’lı yıllarda deniz kayalar ve kumlarla doldurulmuş kazanılan yeni alan ise yapılaşmaya açılmış. Karadeniz malum. Neredeyse saksı koyacak kadar düz toprak yok. Bu elde edilen yeni alan, müteahhitlikleriyle ünlü Rizeliler ile birleşince ortalık yüksek binalardan geçilmez olmuş. Altı deniz, üstünde ise kocaman binalar. Siz hiç tuzlu suyun demire ne yaptığını gördünüz mü? Tuzlu su demiri yok eder. Asit yanında halt yemiş. Hal böyle olunca da binaların içinde yaşayanlar tehdit altında anlayacağınız. Şimdi kentin bu bölümü taşınıyor. Allah’tan bir kaza bela olmadan önlem alınıyor. Yoksa çok yanardık.
Doğa, denge bozuldu mu mutlaka intikamını alıyor. Bunu bilerek hareket etmek gerekiyor.
Yıllar evvel Antalya Elmalı’yı ziyaret etmiştim. Resimlerinden burada olağanüstü bir göl olduğu görülüyordu. Aradım aradım, bir türlü koca gölü bulamadım. Sorunca anlaşıldı ki göl yine insanoğlunun hırsına kurban gitmişti. Zamanın hükümeti ve Su İşleri Genel Müdürü Süleyman Demirel köylünün isteği üzerine Avlan’ı besleyen kaynakları kesmişti. Göl kurumuş ve köylü üzerinde tarıma başlamıştı. Fakat kısa sürede görüldü ki, göl çekilince toprak altındaki tuz yukarı çıktı, tarlalar zehirlendi, tarım yapılamaz hale geldi. Göl gidince bölgenin iklimi de değişti. Havadaki nem kayboldu. Peki, kim zararlı çıktı?