Türkiye'de ekonominin temel elemanı inşaat sektörüdür.
Türkiye’de ekonominin temel elemanı inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü diğer sektörlerle ilişkisi nedeniyle ön plana çıkmıştır. Sürdürülebilir bir yapının ortaya çıkarıldığı da düşünülebilir. Fakat sektör yüksek sermaye yatırımı ihtiyacı nedeniyle özellikle kredi piyasasıyla doğrudan ilişkilidir.
Toplam kredilerin yüzde 20’si inşaat sektörüne kullandırılmaktadır. Bu rakama toplam kredilerin yüzde 10’una varan konut kredileri dahil değildir. Yani kredi piyasasında inşaatın yüzde 30’luk doğrudan payı bulunur. Üstelik teminat bakımından gayrimenkul önemli bir araçtır.
Kredi pazarında bir daralma olmaması için inşaat sektörü güçlü tutulmalıdır. Kredi pazarında daralma olması 3. nesil kriz anlamına gelir ve ekonomi üzerinde güçlü bir olumsuz etki yapar. Bu nedenle inşaat sektöründeki gelişmeler belirleyicidir.
En güçlü çıkış stratejimizse kentsel dönüşüm etrafında şekillenmektedir. Fakat kentsel dönüşüm bugüne kadar mülk sahipleriyle müteahhitler arasında bir rant meselesine dönüştürülmüştür. Bu nedenle yanlış yerden başlanmıştır. Örneğin Fikirtepe, yıkılan 200 bin liralık evler yerine 1,5 milyon liralık yeni konutların yapılmaya çalışıldığı başarısız bir örnek olmuştur. Yıkılanla yapılan arasındaki fiyat farkının büyük olduğu durumlarda kentsel dönüşümün başarılı olması beklenemez. Bağcılar gibi bir bölgede kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi başarı getirebilirdi. Zira bu bölgede yıkılanla yapılan arasındaki fiyat farkının uçuruma dönüşmediği görülmektedir. Bu bakımdan kentsel dönüşüme rant yaklaşımı, tercih sorununa ve başarısızlığa neden olmuştur.
Fakat bu durumun istisnası da vardır. Hem de kentsel dönüşümün rant açısından ele alınmadığı çok başarılı bir örnek. Kamu nitelikli bu yapı İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB)’dir. Türkiye’nin en büyük müteahhitlerindendir. İstanbul’daki okulların ve kamu nitelikli binaların birçoğunu bugüne kadar dönüştürmeyi başarmıştır. Şeffaf ve sürdürülebilir biçimde bugüne kadar çalışmıştır.
Çevre Şehircilik Bakanlığı son dönem politikalarıyla bu sorunu çözmeye dönük güçlü bir duruş sergilemektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşümle ilgili geliştirmeye başladığı strateji içerisinde İPKB, sahip olduğu know-how ile temel aktör olarak faaliyetini Türkiye geneline yayabilir. Mesele bu çerçeveden ele alındığında en önemli ekonomik aktör olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İPKB gibi yapıların ön plana çıkacağı bir ekonomik çevre oluşacaktır. Dahası çevre ve şehir dokusuyla uyumlu medeni bir yapılaşma biçimi böylece oluşturula veya korunabilecektir. Yani şehircilikte kalkınma dönemi yaklaşmaktadır.
Bu durum iktisadi bir canlanma anlamı da taşımaktadır. Yani önümüzdeki dönemde ekonominin daha dinamik olacağı bir periyot bizi beklemektedir. Gene inşaat sektörü merkezli olacak bu ekonomik canlanmayı sanayi yatırımlarına dönüştürmeyi de başarmalıyız.
Böylece orta vadede sürdürülebilir bir ekonomik yapı elde edebiliriz.