Sık sık kullanırım: "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür."

İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır ya da unutkanlık insan halidir anlamında kullanılan bir sözdür..

Televizyon başında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun basın toplantısını izlerken, istemsiz, bir kez daha aklımdan geçti..

Yakın tarihi hatırladım.. Merhum Kadir Topbaş’ın yüzü gözlerimin önüne geldi..

İmamoğlu, basın toplantısında şu ifadeleri kullandı:

“(İngiltere Büyükelçisiyle yemek) Bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın karla mücadele kadar dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileri veya başkonsoloslarıyla kurduğu ilişki görevidir ve sorumluluğudur.”

“Gün boyu yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimini ayırıp oraya gittim. Sohbet ettik, yemeği konuştuk, ülkemizi konuştuk, ülkemizle İngiltere arasındaki ilişkiler üzerine sohbet ettik.”

“İddiayla söyleyeyim ki bu 30 ay içinde belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var.”

İmamoğlu, iki gün önce de 25 Ocak’ta, sosyal medyadan yaptığı kısa açıklamada, yakın ifadeleri kullanmış, medyayı suçlamayı da ihmal etmemişti:

“… Ama “vurun abalıya” misali malum medyada varsa yoksa İBB’den bahsediliyor. 3 yıldır süren İstanbul’u kaybetme hazımsızlığı öyle bir noktaya geldi ki, 19 saat boyunca sahadan ve AKOM’dan karla mücadeleyi yönetirken, 1 saatlik yemek molam bile konuşulur oldu.”

'Malum medya'

Duyunca inanamadım..

“İnsan belleğinde unutma hastalığı” hatırlatmam biraz bundan..

Keşke İmamoğlu’na da hatırlatılmış olsaydı..

Yoğun yağmurun yağdığı bir İstanbul gününün ardından dönemin İBB Başkanı Topbaş’la ilgili haberler gün gibi aklımda..

‘Malum medya’ falan da değil..

Ana akım gazeteler topa tutmuştu adeta Topbaş’ı!..

Gazetelerden birinde haber, “Başkan’a iyi tatiller” başlığı ile çıkmıştı ki, unutmak mümkün değil.

Arşivimi karıştırınca haberi buldum.

Başlığı kadar spotu da hayli akılda kalıcıydı:

“İstanbul’da yağmur yağıyor, seller akıyor, Başkan Topbaş bize Sao Paulo’dan bakıyor.”

Devamında da “Yüzlerce ev sular altında kaldı, on binlerce ‘mega-göl’lü işlerine ancak saatler sonra gidebildi.” deniyordu.

Takip eden cümlelere dikkat:

“Meteoroloji’nin hafta başından itibaren ‘aşırı yağmur geliyor’ uyarısına rağmen Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bir gece önce Sao Paulo’ya gitti.

Birleşmiş Milletler Yerel Yönetimler Dünya Yönetim Kurulu’na başkan vekili seçilen ve kurulun 6-8 Ekim’de gerçekleştirilecek birinci toplantısına katılmak için bu şehre giden Topbaş, sel olaylarını eşinden duydu.

Megakent İstanbul bu yüzden dün sel felaketiyle başkansız mücadele etmek zorunda kaldı.”

Ne anlıyoruz?

1- İmamoğlu’nun iddiasının aksine, mega kentte bir olay olduğunda medya, hangi parti ya da hangi düşünceden olduğuna bakılmaksızın bunu haberleştirir ve acımasızca eleştirir..

2- İmamoğlu’nun “Belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi” düşüncesi külliyen yanlıştır.

Hatırlatmakta fayda var:

İBB’nin bir önceki Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı’na (UCLG) 2010 yılında başkan seçildi. Üç yıl süren görevinin ardından 2013 yılında, tek aday olarak girdiği ve 130’a yakın ülkeden üç binden fazla delegenin katıldığı bir sonraki olağan kongrede de 2016’ya kadar görev yapmak üzere yeniden başkan seçildi. Bu göreve getirilen ilk Türk yönetici. Topbaş, 2011-13 yılları arasında ayrıca Asya Belediye Başkanları Forumu (AMF) başkanlığını da yürüttü.

Kılıçdaroğlu’nun istifa çağrısı

Bu arada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun -arşivi tararken elime geçen- “yağmurlu bir gün sonrası” son derece sert ifadelerin yer aldığı İstanbul açıklamalarını da aktarmalıyım.

Dünya Gazetesinin 09 Eylül 2009 tarihli nüshasındaki sözleri hayli dikkat çekici:

“Japonya’da iki saat sular kesildi diye belediye başkanı görevden ayrılma olgunluğunu gösteriyorsa burada da benzer sorumluluğu sayın Topbaş üstlenebilmelidir.”

‘İstanbullular da önlem almalıydı’ demek sadece suçu İstanbulluya yüklemek anlamına gelir. İstanbullunun önlem almasından çok, İstanbul’u yöneten kişilerin önlem alması gerekir. Sorumluluğu halka atmak iyi bir yönetici olmadığınızı gösterir. Eğer sorumluluk varsa o sorumluluk önce yöneticinindir. O nedenle yönetici ortaya çıkan sorunlardan birinci elden sorumlu olur. Sayın Topbaş da o çerçevede sorumludur, çünkü İstanbul’u yöneten kişidir.”

Sanırım, özellikle Faik Öztrak bu sözleri mutlaka okumalı.

Son söz de yine arşivimden

Hürriyet’te çalıştığım günlerden bir kupürle noktalayalım..

Hani hep sözü edilen o ünlü 1987 kışında İstanbul..

9 Mart günü yayımlanan nüshanın 15’inci sayfasının manşeti..

‘İstanbul’a kar paydosu’ başlıklı haberin ikinci fotoğrafında, Kötü Hava Şartlarıyla Mücadele Koordinasyon Merkezinde, devam eden mesai arası “50. saatte”, çalıştıkları masada “pilav ve patatesten oluşan personel yemeği”nden yiyen İstanbul yöneticileri..

(Soldan) İstanbul Emniyet Müdürü Ünal Erkan, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ve İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı Mehmet Ağar bir aradalar.

KIZILAY HER YERDE

İGA Havalimanı İşletmesi İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kadri Samsunlu’nun açıklamasından öğrendik ki, İstanbul Havalimanı ve civarında yaşanan kar fırtınası nedeniyle Havalimanında kalan 20 bin kişiye, Kızılay 60 bin kumanya dağıtırken, İstanbul Valiliği de battaniye yardımı sağlamış.

Bir kez daha gördük; Türk Kızılay, ülke çapında yaygınlaştırdığı afet müdahale ve afet lojistik sistemleri ile dünyanın en iyi afet örgütlenmelerinden birine sahip.