Vatan Şaşmaz'ı öldürüp intihar eden Filiz Aker'in odasının kapısındaki güvenlik kamerası görüntülerini izleyince şaşırdım.
Vatan Şaşmaz’ı öldürüp intihar eden Filiz Aker’in odasının kapısındaki güvenlik kamerası görüntülerini izleyince şaşırdım. Ya çıkan fotoğraflar Filiz Aker değildi, ya kapıdaki başka biriydi. Mesele sonra anlaşıldı. Fotoğraflar başka bir çağa aitti. Ve maalesef yıllar Filiz Aker’in üzerinde ağır tahribat bırakmıştı. Fotoğraflarla arasında en az 20 yıl ve 20 kilo fark vardı.
Anlaşılan Filiz Aker başka bir çağın kadınıydı. Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz, babalarımızın orta yaş olduğu dönemler. 70’lerin sonları ve 80’lerde başlayan, varlığın göze battığı, paran olsa bile alacak bir şeyin bulunmadığı yıllar. Fotoğraflara bakınca ilk göze çarpan platin sarı saçlar, bakımlı bir cilt, belli ki yaşamdan ve lüksten zevk almış bir çehre. Erkeklerin el üstünde tuttuğu güzel ve şuh bir kadın. İstanbul’da sadece 3-5 gece kulübünün olduğu, assolistlerin ayakkabılarından şampanyalar içildiği, gümüş tilki ile sansar kürklerin yarıştığı günler. Bohemia kristal kadehler ve ona uygun kristal avizelerin tamamladığı sofralar. Evlerin bir köşesine kondurulan, bazısı boş kaçak viski şişelerinin süslediği masif cevizden yapılmış koyu renkli Amerikan barlar.
Club 12’lerin, Angelo’ların, Maksim’lerin, kabadayıların, karaborsanın günleri. Fotoğraflardaki Filiz Aker bana o günleri hatırlattı. Bir iki filmde oynamış olması da bu düşüncemi pekiştirdi. Belli ki zeki bir kadındı ve güzelliğini çok iyi kullandı. Hatırı sayılır bir servete ulaştı.
Yıllar içinde her şey değişti. Odasının önünde güvenlik kamerasına yakalanan Filiz Aker ise sanki bir başkasıydı. O bakımlı, şuh kadın gitmiş yerine orta yaşlı bir teyze gelmiş gibiydi. Yıllar yıpratmıştı. Sanki geçen güzel ve uykusuz günler intikam alıyordu. Aşırı kilo almıştı. Güzelliğe ve lükse bu kadar tutkun bir kadının bitmek bilmeyen bir depresyona girmesi şaşırtıcı olmazdı aslında.
Çok muhtemelen kafasında hala o eski Filiz Aker’di. Şöyle ayaklarına uzun çizmeleri giyip, mini eteğinin üzerine kürkünü çekip lüks arabalara binen. Erkeklerin deli divane olduğu, iltifatlara boğduğu kadın. Ama aynanın önünde onu tanımadığı biri bekliyordu. Hatta nefret ettiği. Kurtulmak istediği. Zaten intiharın ilk adımı da bu aynada gördüğü şey olmalıydı.
Belki kilo almış, parıldayan cildi matlatmış, bakımlı saçlar yıpranmıştı. Ama içindeki tutku aynıydı. Ve saplantılı bir biçimde Vatan Şaşmaz’a aşıktı. Belli ki bir şekilde servetini kaybetmiş olması da onu çok yıpratmıştı. Geçmiş günler olsa belki yerine koyulabilirdi. Ama şimdi mümkün mü?
Vatan Şaşmaz, Filiz Aker’in dünyasından değildi. Vatan, televizyon ise Filiz Aker Yeşilçam’dı. Vatan Şaşmaz, Türkçe barlar, biç partiler ise Filiz Aker gece kulüpleri, sabahlara kadar oturulan sofralardı. Biri kravatsız günlerin çocuğu, diğeri İspanyol paça pantolonlu günlerin, bıyıkların moda olduğu zamanların kadınıydı.
Vatan belli ki Filiz Aker’in kendisine olan aşkını biliyordu. Belki, neden olamayacağını anlatmak için gitti. Belki daha önce olduğu gibi intihar etmesin diye düşündü. Ama kesin olan Filiz Aker’in kendisine zarar veremeyeceğini zannetti. Yoksa kendi ayaklarıyla ölüme koşar mıydı? Bu cinayet ve intiharın ardında para konusunun bulunduğunu hiç zannetmiyorum. Öyle olsa Aker’in yeğeni bahsederdi. Bu bir aşk- saplantılı tutku-depresyon cinayetiydi.