Hüsâmettin Aslan Hoca'ya nasip olan ölüm, "güzel bir insan" olarak "güzel bir ölüm"dür.
Belki de bu konuda yazı yazacak en son kişilerden biriyim. Ancak Allah’ın üzerine yemin ettiği kalemin ucuna gelenleri yazmamak da olmaz.
Bugün ebediyete yolcu edeceğimiz Hüsâmettin Aslan Hocamız’ın bir insan olarak onu tanıyan her birimiz için ayrı bir yeri ve değeri vardır. Kimisi öğrencilik günlerinden, kimisi doktora tezini yazarken, kimisi meslektaş olarak, kimisi hoca, kimisi arkadaş olarak tanımıştır Hüsâmettin Hoca’yı.
Sosyal medyada vefat haberini paylaşan her dostunun üzerinde mutâbık olduğu bir nokta var ki, Hüsâmettin Hoca, “güzel insan” idi. Onun “güzel insan” olduğunun ilâhî bir tasdiki olan şu yaşanmış olayı anlatmak istiyorum.
İstanbul Medipol Üniversitesi’nden mesâî arkadaşım Yrd. Doç Dr. Yusuf Özkır, yayın koordinatörlüğünü yaptığı Kriter dergisinin Aralık 2017 sayısı için, Kasım ayının başlarında Hüsâmettin Hoca’dan bir yazı ister. Yusuf Hoca, 20 Kasım’da Hüsâmettin Hoca’yı telefonla arayıp yazının hazır olup olmadığını sorar. Hüsâmettin Hoca net bir şey söyleyemez. Hasta olduğunu; tahlil yaptırdığını, sonuçları beklediğini ifâde eder. Yusuf Hoca’nın birkaç gün sonra aramasını ister. Yusuf Özkır, 25 Kasım’da tekrar arar.
Bu defa, Hüsâmettin Hoca’nın sesi kötüdür. Ağır hasta olduğunu, durumunun kötü olduğunu ve yazıyı yazamayacağını söyler. Yusuf Hoca, hastalığının detaylarını soramaz. Sâdece geçmiş olsun diyebilir. Hüsâmettin Hoca, benim bu yazıyı yazmama sebep ve vesile olan tevâzu dolu ifâdelerle konuşmayı tamamlar. Kendisinden yazı isteyerek büyük bir nezâket gösterdiğini belirtir, kendisine değer verdiği için teşekkür eder.
Bu telefon konuşması, Yusuf Özkır’ın Hüsâmettin Hoca ile son görüşmesidir. Bence Hüsâmettin Hoca’nın bu mütevâzı tavrı, yazdığı yüzlerce yazının ve kitapların özetidir. Bu telefon konuşmasından 2 Ocak’a kadar süre, âdeta Hüsâmettin Hoca’nın dünyâdaki hesâbını kitâbını kapatmak için Allah’ın ona verdiği bir fırsattır.
Ölüm, birçok kişiyi hazırlıksız yakalar. Azrail (a.s) önden haber göndermez. 1 Ocak 2017 günü kaybettiğimiz Murat Aşıcı gibi bâzen birkaç saat önce görüştüğümüz kişiyi alıp götürür. Gerçi Murat Aşıcı, her an emânetini teslim etmeye hazır olduğu bir hayat yaşamıştı, ama bizim için âni olmuştu.
Hüsâmettin Aslan Hoca’ya nasip olan ölüm, “güzel bir insan” olarak “güzel bir ölüm”dür. Bu gibi ölümlere ölüm demek bile zordur.
Hüsâmettin Aslan, bir sosyolog olarak âit olduğu toprakların insanlarına yabancılaşmayarak, yetiştirdiği binlerce öğrenci ve onlarca akademisyen ile bu vatandan aldıklarını fazlasıyla geri vermiştir.
Bugün Marmara İlâhiyat Fakültesi Câmii’nde onu yolcu etmek için hazır bulunacak olan yüzlerce dostu gönüllerinden gelen hislerle haklarını helâl edecektir. Cenâzeye gelemeyecek olan binlerce öğrencisi ve dostu da, bu âlemdeki işini tamamlayan Hüsâmettin Hocaları’na duâlarını gönderecektir.
Sâmiha Ayverdi’nin ifâdesiyle evin bir odasından diğer odasına geçmek olan ölüm, herkes için kaçınılmaz sondur. Allah hepimize, dünyâdaki hesâbımızı kapatmak için zamânımızın olduğu böyle güzel bir ölüm nasip etsin.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber