Kaderde korona günlerinde oruç tutmak da varmış.
Hayatımız değişti. Rutinlerimiz bozuldu. Sosyal yaşam, iş hayatımız, yemek, uyku düzenimiz alt üst oldu. Koronavirüs ile değişen hayatlarımıza bir şekilde adapte olmaya çalışıyoruz. Siz deyin mecburiyetten, ben diyeyim sıkıntıdan uyum sağlamaya başlayanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Görüntülü arama yapıp, telefondan ders veren spor hocaları. Size özel hazırlanmış boyayı eve gönderip, Facetime saç boyayan kuaförler. Online sergi açan ressamlar. Seminerlere 4G bağlanıp, eğitim veren eğitmenler. Instagramda konserler veren şarkıcılar. Kenan Doğulu da bu sürece daha hızlı adapte olanlardan… O da arkadaşlarından gelen görüntüleri evinde montajlayıp, şarkısına muhteşem bir klip yapmış. Nazının geçtiği ne kadar ünlü isim varsa klibinde. Özcan Deniz işi bir tık öteye taşımış. Evinde ciddi ciddi film çekiyormuş. Filmin oyuncu kadrosu malum evdekiler, eski eşi ve bebeği. Evde üretkenlik tam gaz... Yarın öbür gün evinde korona aşısını bulan çıkarsa hiç şaşırmam.
Empatide zirve
Ebru Şallı; bir süredir Lenfoma tedavisi gören, 8 yaşındaki oğlunu kaybetti. Yaşadığı kayıp çekmeyenin bilmediği, anlayamayacağı türden… Hiçbir lafın teselli etmeyeceği, belki zamanın bile hafifletemeyeceği bir üzüntü. Empati yeteneğim yetersiz, tarifine kelimelerim kifayetsiz. “Düşmanımın başına gelmesin!” dediğimiz bu acıdan bile nemalanan, haz eden yazılar okudum. Tanıyan ama özellikle de tanımayanlardan gelen yorumlar kanımı dondurdu. Böyle günlerde kılıçlar kınına girer. “Ebru Şallı kocamı elimden aldı!” diyen kadın bile başsağlığı dilemiş. O kadın bu iki olayı birbirinden ayırırken, siz kimsiniz? Peki yaa sen Gülben Ergen, o nasıl bir başsağlığı mesajı? O yazdığını taziye mesajı sanıyorsan, yanılıyorsun. Empati yapmaya çalıştıysan, becerememişsin. Birilerine yine had bildirmeye kalkıyorsan, yanlış zaman. Uzun ağdalı cümleler senin işin sanıyorsan, biri seni fena gazlamış. Yeme! Sübliminal mesaj verdiğini sanıyorsan, yine ağzına yüzüne bulaştırmışsın.
Bakış açısı
Kaderde korona günlerinde oruç tutmak da varmış. Alın size “Unutulmaz anılar!” defterinize yazılacak bir konu daha… Kalabalık sahur, iftar sofraları yok. Teravih yok. Bir araya gelinip, sahura kadar edilecek sohbetler yok. Bugün de bir değişiklik yapıp kebapçıda iftar yapalım, yok. Havalarda ısındı, yazlığa gidip orada orucumuzu tutsak yok. Yok, yok, yok… Maalesef bu yıl da böyle bir Ramazan bizi bekliyor. Bu Ramazan sakin hatta kimileri için sakinden öte, yalnız geçecek. Kim bilir belki de böylesi daha güzel olacak. Şu dönem yaşadığımız sükunet ne zamandır arayıp da bulunmadığımız cinsten. Kendimizle hesaplaşacağımız, arınacağımız bir zaman dilimine rahatlıkla dönüştürebiliriz. Dua ve ibadet etmek için şartlar çok uygun. Aklımızı çelip, şeytana uyduracak riskler az. Açken öfkeli olanlar, en çok kızdıran trafik yok. Ortalıkta asap bozacak, potansiyel insan sayısı az. İşin aslı astarı; temposu düşmüş iş hayatımızı da unutmamalı. Ne de olsa hem çalışıp hem oruç tutmak pek de kolay değil. Eee Ramazan pidesi de var, daha ne olsun...