İlginçtir, dünyânın en çok konuşulan dillerinin başında gelen Türkçenin bu yapıda kullanılmaması, şahsen benim dikkatimi çekti.
22 Mart 2020 târihli ve “Korona ile ulus-devlet geri döndü” başlıklı yazımda, bu yaşadığımız salgının atlatılmasından sonra yaşayacağımız nekahet dönemiyle ilgili öngörülerimi yazmıştım. Bu öngörülerimin merkez noktası ulus-devlet otoritesinin geri gelmesidir. Ulus-devletler aldıkları katı kararlarla bireyselci-özgürlükçü heveslere kapılan vatandaşlarına istediklerini yaptırır hâle geldiler. Ama mesele ulus-devlet modelinin görünen yüzü değildir. Zira ulus-devlet, toplumların doğal olmayan ulus yapılarına bölünüp daha kolay kontrol altında tutulması için ortaya çıkartılan politik bir yapıdır. Bu yapı, hemen hemen dünyânın tamâmını birkaç finans sistemi ile tek merkezden yönetmeyi mümkün kılmıştır. Ulus-devlet yapısı, borç verilerek “gizli sömürge” hâline getirilecek toplumların siyâsî sınırlar içinde tanımlanması anlayışına dayanır.
Bir yanda sayıları iki yüzü geçen ve Birleşmiş Milletlere üye kabul edilerek resmiyet kazanan ulus-devletler, diğer tarafta yine Birleşmiş Milletler içinde “kendini dünyâdan büyük zanneden beş ülke” üzerine kurulu küresel devlet bulunmaktadır. Şu anda en gergin günlerini yaşadığımız KOVID-19 salgını geçip gittiğinde, selden sonra kalan kum gibi, “dünya devleti” kendini yeni yüzüyle göstermeye başlayacaktır. KOVID-19’un kasıtlı çıkartıldığına inanmıyorum ama çıkan bu salgını fırsata dönüştürmeyi iyi bile bir akıl var.
Neymiş bu Rehber Taşı?
Krizi fırsata dönüştürmeyi bilen akıl kendini o kadar da gizlemiyor. Sâdece görebilene değil, gözü olan ve okuma-yazma bilen herkes için âşikâr olan izler bırakıyor. Bu izlerden biri de Rehber Taşı’dır (Guide Stone). Rehber Taşı’nın ilginç bir hikâyesi ve daha ilginç özellikleri var.
Görsellerde de görüldüğü gibi bu Rehber Taşı’nın İngiltere’deki Stonehenge’e benzeyen bir yapısı var. Ortadaki taş kaidenin etrâfına ve yönleri ana yönleri gösteren dört taş blok ve bunların birleştiği noktada çatı gibi yerleştirilmiş kare bir taş olmak üzere toplam altı parçadan oluşan bir taş yapı.
Rehber Taşı’nın diğer adı da, Amerika Birleşik Devletleri’nin Georgia eyâletinde bulunması sebebiyle, Georgia Rehber Taşı’dır. Bu taş yapıyı, sağlam granitleri ve güzel iklimi sebebiyle burada yaptıran kişinin “Bay Christian” olan adı ötesinde hakkında pek bilgi yok ve bu taşı yaptıranın “anonim” kalmasına özen gösterilmiş. Taş yapının sekiz yüzünde aynı metin sekiz farklı dilde yazılmış. Bu diller: İngilizce, İspanyolca, Svahilice, Hintçe, İbrânice, Arapça, Çince ve Rusça. Ayrıca klasik Yunanca, Sanskritçe, Babilce ve Mısır hiyerogliflerinden oluşan ifâdeler de var.
İlginçtir, dünyânın en çok konuşulan dillerinin başında gelen Türkçenin bu yapıda kullanılmaması, şahsen benim dikkatimi çekti. Belki bu taş yapıyı inşa ettirenlerin düşündükleri dünyâda Türkçenin yeri yok.
“On Hümanist Emir”
Gelelim, sekiz farklı dilde yazılan metinde nelerin olduğuna. Bütün mesele de burada zâten. Metin, Tevrat’ta ve İncil’de geçen “10 Emir”den ilham alınarak on maddeden oluşturulmuş. Metnin amacı, dünyânın her hangi bir şekilde büyük bir felâkete uğraması sonucu yeniden kurulması için rehber olacak tavsiyeler vermek. 1979 yılında inşa edilen ve 5.47 metre yüksekliğindeki bu taş yapının “rehber taşı” olarak anılmasının sebebi de buradan geliyor. Metindeki on madde şöyle:
1- İnsan nüfûsunu dâima doğa ile uyumlu olarak 500.000.000'un altında tut.
2- Farklılıkları ve uyumu koruyarak üremeyi akıllıca yönet.
3- İnsanlığı yaşayan yeni tek bir dil ile birleştir.
4- Tutku, inanç, gelenek ve her şeyi ılımlı bir akılla yönet.
5- Halkları ve ulusları, âdil yasalar ve muhkem mahkemeler ile koru.
6- Bütün dış anlaşmazlıkları bir dünyâ mahkemesinde çözecek şekilde, bütün ulusların kendilerini yönetmelerini sağla.
7- Bayağı ve önemsiz yasalardan ve faydasız protokollerden kaçın.
8- Kişisel hakları, sosyal sorumlularla dengele.
9- Sonsuz olan ile ahengin peşinden giderek gerçeği, güzelliği, aşkı ödüllendir.
10- Dünyâda kanser olmamak için, doğaya yer bırak, doğaya yer bırak.
İlk okuyuşta çok “hümanist” niyetler gibi gözüken bu maddeler, aslında hümanizm düşüncesi altındaki art niyeti de ortaya koymaktadır. Birinci maddede dünyânın ideal nüfûsunun “500 milyon” olduğu vurgulanıp, aradaki maddeler dolgu malzemesi gibi kullanılarak, son vuruş onuncu maddede yapılmıştır.
IMF pazarına nur yağıyor
Dünyâ nüfûsunun daha önce hiç sekiz milyarı aşmadığı ve artık dünyâ nüfûsunun üst sınırı geçtiği iddiaları, “çevreci” söylemlerle soslanırken, özellikle yaşlı, üretmeyen ve devletlere yük olan insanlara etkili olan korona, bu anııtı diken aklın arayıp da bulamadığı ama bulunca da kaçırmadığı bir fırsat oldu.
Dünyânın en zengin ülkeleri (G7) arasında bulunan Fransa ve İtalya, IMF’den borç isteyecek hâle geldiyse, bu sâdece gelişmiş bir grip salgını değildir. Küreselleşme ve iletişimin tehdit ettiği ulus-devlet otoritesi berâberinde “kim olduğu bilenen borçlu” anlayışını da zayıfllatmışken, ulus-devlet küresel bir kahraman gibi geri döndü ve “IMF pazarına nur yağdı”.
Tabi bunlar olurken, “zorla güzellik AB ile olur” dedirtircesine bir araya gelen Avrupa devletleri de hep mutlu biten peri masalının, yaktıkları AB Bayrağı ile, bu sefer gerçekçi ve acıklı bittiğini gösterdiler.