Canlı yayında ele alacağımız iletişim alanında yaşanan vahim daralmayı düşünürken kırk yıl önce köyümüzde yaşanan bir olay geldi aklıma.
İki büyük aile, arazilerin sulanmasıyla ilgili tartışmış, çıkan kavgada bir genç, kimden geldiği belirlenemeyen bir taşla başından yaralanmış ve vefat etmişti. Konunun adli tarafı jandarma eliyle devam ederken hemen her olayda olduğu gibi köyden ve yakın köylerden insanlar araya girmiş ve iki aile arasında barış sağlanmıştı.
Köylerin sözü dinlenen büyükleri, imamları, muhtarları, öğretmenleri, yaşlıları, beyleri, ağaları, okumuşları, bilge insanları vardı. Onlar; hak ve adaleti gözetir, mazlumu korur, olayların büyümesini önler, arabuluculuk yapar ve anlaşmazlıkları karşılıklı rıza ile çözerdi. Bugün istisnalar olmakla birlikte şehirlerde olduğu gibi köylerde de bu manzaralar değişmiştir.
İmamlar, ezandan bir - iki dakika önce camiye gelip namazdan hemen sonra lojmana dönme telaşındadır. Öğretmenlerin köye ve köylüye ilgisi azalmış, muhtarın etki gücü zayıflamış, bilge ve yaşlı kişilerin sözü dinlenmez olmuştur. Çünkü herkesin bir cep telefonu, yazıştığı gruplar, üye olduğu ve takip ettiği siteler, kaçırmak istemediği filmler, ödün vermediği televizyon dizileri var.
İletişim, Temel İhtiyacımız
Teknolojinin yücelttiği modern yaşam hevesi, bireyselleşmeyi giderek körüklerken insan ve insanların birbirleriyle olan her türlü ilişkileri ve iletişimleri köylerde bile daraldı ve zayıfladı.
Oysaki ‘insan’ kelimesi, ‘üns’ ve ‘e-n-s’ köklerinden gelir. Biri, ilişki ve iletişim halinde olmayı, diğeri görme, öğrenme, hissetme gibi, insanı insan kılan temel özellikleri anlatır. Şu halde sosyal bir canlı olarak en temel ihtiyaçlarımızdan biri iletişim halinde olmaktır. Düşünün ki insan, yeryüzünde bulunduğu ilk günden bu yana başta kendisi olmak üzere çevresiyle etkileşim halindedir. Bu etkileşimin en önemli yolu ise iletişimdir. İster kendimizi bilmek, hayatımıza bir anlam yüklemek gibi ruhsal ihtiyaçlarımız, isterse günlük hayatımızı sürdürebilmeye yönelik maddi ihtiyaçlarımız için olsun insanın kendini ifade etmesi ve çevresini anlaması şarttır. Bunun içindir ki hayatımız, kendimiz ve çevremizdekilere sözel ve sözel olmayan iletişimle geçer gider.
İşte bugünün insanının belirleyici sorunu; temel yaşam kaynağımız olan iletişimin, doğal seyri ve sürecinden çıkması ve insan insana etkileşimin daralmasıdır. İrfan geleneğine sahip bu coğrafyada gönlümüzde diğer insanlara ayırdığımız yerin daralması, ne hazin bir durumdur. Teknolojinin işgal ettiği yaşam alanı, insana dar gelmeye başlamıştır.
Ahbaplar Azaldı
Günümüzde birçok kişinin, insan insana iletişim ihtiyaçlarını gidermek için çeşitli kurs ve eğitim programları arasında mekik dokumaları, bu konudaki ihtiyacın düzeyini göstermektedir. Tabii ki iletişimin, kişisel beceri ve yatkınlık yönü vardır ve bireyin sahip olduğu iletişim becerileri geliştirilebilir. Ancak bugün yaşanan kayıp daha derindedir. Diğer insanlara kendimizi açmada, gönülden gönüle bir yol bulmada, bir ahbapla sohbet etmede, ötekinin derdiyle dertlenmede, göz, ten ve duygu temasını yakalamada günden güne eksiliyoruz.
Maddi konforumuz hızla artarken insan insana etkileşimimiz daha büyük hızla azalıyor. Evrenin sırlarının taşıyıcısı olan insan, kendini ifade etmekten ve kendini anlamaktan uzaklaştığı için kalabalığın arasında yalnız kalmıştır. Bu yalnızlık, bütün maharetlerine rağmen bugünün akıllı telefonları ve yarının yapay zekâ ürünü robotları ile değil insanlarla iletişim halinde olmakla giderilebilir.
Benlik kuyusuna düşen, kin ve nefretle beslenen bugünün insanının, arada herhangi bir araç veya maddi bir neden olmadan kendini ifade edeceği insanlara ihtiyacı vardır. Çünkü varlık serüvenimizin anlamını ve bu âlemde yalnız olmadığımızı hissettirecek olan diğer insanlardır. Eskiden köylerde olduğu gibi hiçbir şey beklemeden bize gönlünü açan, rehber olan, arabulucu olan ve derdimizle dertlenen insanlardan söz ediyoruz.