Amerika'da her seçimde, adaylar canlı yayında karşı karşıya gelir.
Birbirlerinin damarına basacak ne kadar pis konu varsa açarlar. Ha kavga çıktı ha çıkacak diye yüreğin ağzında izlersin. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi beyazlatılmış dişleriyle sırıtıp, tokalaşırlar. Siyasetle gram ilgilenmeyen insanlarla dolu Amerika’da bile, bu program izlenme rekoru kırar. Şimdi bizim adaylarımız da yaklaşan seçim öncesi aynı kararı aldı. Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu “Canlı yayında karşı karşıya geliriz.” dedi. Ama bu açıklamadan sonra ortalık karıştı. Herkes yapılan açıklamayı bir tarafa bıraktı, kendi derdine düştü. Reyting ve gündeme gelmek için muhteşem bir platform, kimse kaçırmak istemiyor tabi. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı. “Ben muhteşem moderatörüm, ben yapayım… Valla billaaa ben taraf tutmam… banane banane ilk benim aklıma geldi… küserim bak ben yapmazsam…” Hatta Didem Aslan Yılmaz çıkaracağı kitapta, neden moderatör olarak seçilmediğini yazacakmış. Baktığında da hepsi koca koca insanlar. Yıllardır ciddi ciddi haber yaparken izledik biz bu insanları. Meğer hepsinin içinde Maksim’de sahne almak için kapışan bir assolist varmış. İnsan biraz ağır başlı olur. Tahtaya kalmaya hevesli ilkokul öğrencisi gibi parmak kaldırıp ben ben denir mi? Neyse ki büyüklerimiz konuya el attı da bu rezillik daha fazla uzamadı. İsmail Küçükkaya’nın sunacağı program, 16 Haziran Pazar günü saat 21.00’de tüm kanallarda ortak ve canlı yayınlanacak.
Bıçak sırtı konular…
Küçük bir çocuk RTÜK’ü arayıp “Babam bir dizideki karısını döven karaktere çok benziyor. Lütfen diziyi bitirin de babam anneme aynısını yapamasın.” diyor. Adı açıklanmayan dizinin daha sonra “Sen Anlat Karadeniz” olduğu ortaya çıktı. Bizim ayıla bayıla izlediğimiz diziler, bir başkasının kabusu olabiliyor. Eskiden hayatın tüm gerçeklerinin acıda olsa yazılıp, yayınlamasını taraftarıydım. Daha az sansür, daha çok bilinçlenen toplum diye düşünürdüm. Sonra fark ettim ki… Her anne, baba bu dizileri izleyen çocuklarını uyarmıyormuş. Hatta oturup beraber izliyormuş. Televizyonda duyduğu argo kelimeleri çocuğu söylediğinde gülen ebeveynler de varmış. Gördüklerini taklit eden ergen çocuğuyla böbürlenen babalar varmış. İç dünyası karanlık, gizli bir dolu psikopat varmış. Gördüğünü normal algılayıp, uygulaması muhtemel bir dolu cahil insan varmış. Ve işin en üzücü tarafı bunların sayısı hiç az değilmiş.
Hasetçinin şerri
Günlerden er meydanı günü. Yaz geldi! Mayo, bikini zamanı…. Gösterin bakalım karın kaslarınızı, selülitsiz bacaklarınızı. Siz değil miydiniz bütün kış spor yapıp, bizi ezen. Pilates derslerinde tepe aşağı asılıp Instagram pozları verip, bizi gıcık eden. Karga kakasını yemeden uyanıp sahilde koşup, bize sübliminal tembel diyenler. Kusmuk renginde, detoks içeceklerini dünyanın en güzel içeceğini içiyormuş gibi elinden düşürmeyenler. Sizin o fotoğraflarınız kaç kişiye kabus oldu, haberiniz yok. Zayıflamak yerine öfkesinden kendini yemeğe verenler oldu. Verdiğiniz her kiloda kaç kişinin göz yaşı var, bilmiyorsunuz. Şimdi onlar adına soruyorum size. Kaçınız başardı? Bütün kış çektiğiniz eziyete değdi mi? Bizi ezik, süklüm püklüm gösterdiğinize değdi mi? İşin aslı astarını şimdi göreceğiz ne kadarı gerçek ne kadarı sosyal medyaya reklamı. Hadi yiyorsa mayolu fotoğraflarınızı photoshopsuz, filtresiz paylaşın. Bize hiç acımadan paylaşın da bu yaz evden hiç çıkamayalım, tam olsun.