Gördükleri bildiklerine aykırı olunca, çekilen acı inandırıcılığını yitirdi.
Herkesin acıları ile başa çıkma yöntemi farklı. Ama bunca farklılığın içinde, uyulması gereken alışıla gelmiş 2 durum var. İster ağlayıp, feryat figan dövünün. İster aylarca ağıtlar yakıp, kafayı sıyırın. İsterseniz her gün o eğlenceden bu eğlenceye savrulup, komaya girene kadar için. Bunu kapalı kapılar ardında yaparsınız. İkincisi ise normal yaşamınıza hemen dönemezsiniz. Ortalık biraz durulup sakinleşinceye, acınız külleninceye kadar gözden uzaklaşırsınız. Ebru Şallı gibi evladını kaybeden birinden de herkes bu genellemede bir yas dönemi bekliyordu. Hiç kimse Ebru için ölsün, bitsin demiyordu. Ama… Millet onun yıkılmış depresyonda olduğunu düşünüp, üzülüyordu. Ağlama krizlerini ilaçlarla zor durdurduğunu hayal edip, dert ediyordu. Ebru’yu sevmeyenler içten içe vicdan azabı çekiyordu. Onlar; evde pijaması ile salya sümük bir anne düşünüyordu. Bundan zevk aldıkları için değil. Gördükleri, bildikleri, anladıkları acı çekme hali bu olduğu için. Sonra bir anda Şallı’yı tatilde kocasının kucağında gördüler. Gördükleri bildiklerine aykırı olunca, çekilen acı inandırıcılığını yitirdi. Üzülmediğini düşündükleri için değil, yas tutma şekline saygı duymadıkları için.
Canım kendim
“Can kadın” nedir yahu? Kim, kendine böyle iltifat edilsin ister ki? Ya da daha tuhafı, kim kendi kendine böyle iltifat eder? Yazarken bile gülüyorum. Durumu bilmeyenlere şöyle özetleyeyim… Gülben Ergen paylaştığı fotoğrafa istediği sayıda yorum alamayınca, iş başa düşmüş. Şaşkın Gülben sahte hesabından yazacağı yorumu, gerçek hesabından yazmış. Çok yaratıcı, zeka ışıltısı saçan iki kelime ile kendine iltifat etmeyi seçmiş. “Can kadın” (Yine kahkaha attım). Sahte değil de gerçek hesabından yorumu yazdığını anladığında, iş işten çoktaaan geçmiş. Gören görmüş, dalga geçenler sıraya girmiş. Gülben’in geçtiğimiz aylarda “Marka olunca, marka giymeye ihtiyaç duymazsın.” dediği Demet Akalın, “Marka olmak bu olsa gerek.” yazan ilk kişi. Ezgi Mola bile bu durumu tiye alan, eğlenenlerden. Gülben gel sen de kabul et artık. Şu sosyal medya işini ne yapsan kıvıramadın. Çabaladın falan ama olmuyor, tutmuyor. Tuhaf paylaşımlar, kimsenin anlamadığı dörtlükler, şimdi de bu… Etraf sosyal medya uzmanı kaynıyor. Sence de içlerinden biriyle çalışma vaktin gelmedi mi?
Cengaver ruhlara!
Metin Hara’dan ayrıldıktan sonra Adriana Lima yazmıştı… “Kadınlar! Siz kötü yetiştirilmiş erkekler için rehabilitasyon merkezi değilsiniz. Onu değiştirmek, yetiştirmek ya da büyütmek sizin göreviniz değil. Siz bir yol arkadaşı arıyorsunuz. Proje değil!”İşin aslı astarı; bu yazıyı ara ara kendime hatırlatıyorum. Sorunlu, zor, dengesiz, insanlardan uzak durmak için. Her şeyin altından kalkacak, kendini şifacı, eğitmen sanan egoma bunun doğru olmadığını anlatmak için. Mazoşist tarafımı yok etmek için. O cengaver ruhumu biraz olsun ehlileştirmek için. Bende bu yazının devamı şöyle… Kadınlar! Siz yara, bere içinde travmalı adamların psikoloğu değilsiniz. Ne onları iyileştirecek merhem ne de yaralarını saracak yara bandı değilsiniz. Fırtına geçene kadar sığınacakları liman değilsiniz. Siz sağlıklı bir ilişki arıyorsunuz. İyileştirip doğal yaşamlarına salacağınız, yaban hayat canlıları değil!