Çocuk, ailenin en değerli, ölçü konulamayan kıymetidir. Aile bireyleri özellikle ebeveynler çocukları için her türlü fedakârlıklarda bulunur.
Çocuk, ailenin en değerli, ölçü konulamayan kıymetidir. Aile bireyleri özellikle ebeveynler çocukları için her türlü fedakârlıklarda bulunur. Evlerinin neşesi, gözlerinin nuru, gönüllerinin süruru ve geleceklerinin umududur çocuk. Elbette geçmişten günümüze aile içi hal ve davranışlardan, öğretilerden başlayarak sosyal ilişkilerden, okulöncesi ve sırasıyla sürüp giden okullardaki ve cemiyetteki davranışlardan ve geleneklerden her çocuk kendince beslenerek geleceğe doğru yol alır. İslam’a göre dokuz yaşında kız, on iki yaşlarında erkek evlatlar büluğ çağına erişir. Böylece yükümlülükleri başlamış olur. Kuran'ın emirleri ve yasaklarından sorumludurlar. Bu öğreti; ev içi haller, konuşmalar, davranışlar ve yaşayışlarla, eğitimlerle, büyüklerin örnek olmalarıyla devam eder.
Bir fert, doğruyu yanlıştan, hak olanı haksız olandan, iyiyi kötüden, çirkini güzelden, tehlikeli olanı tehlikesiz olandan, sevabı günahtan ayırt ediyorsa sorumluluk sahibi demektir. Ebu Hureyre (ra)'tan rivayet edilen bir Hadisi şerifte Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: “Her doğan çocuk, fıtrat üzere doğar. Sonra o çocuğu; anne-babası ya Yahudileştirir, ya Hristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir. Tıpkı bir hayvanın, sapasağlam bir hayvan doğurması gibi. Siz hiç böyle doğan bir hayvanda kesik organ görebiliyor musunuz?” Rum suresi 30.ayetin okunmasını önermişlerdir; “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” Kuran mealinde şu açıklama yer alıyor: Fıtrat; insanların yaratılıştan getirdiği tevhide yönelme özelliği demektir. Meâlde, “Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur” şeklinde yansıtılan hüküm ifadesini, “Allah’ın yarattığını bozmaya, değiştirmeye çalışmak doğru ve sağlıklı değildir” manasında anlamak mümkün olduğu gibi, “Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yapılamaz” tarzında da anlamak mümkündür. Buna göre, ilk manada Allah'ın insanı üzerinde yarattığı fıtrata aykırı hareket etmeye kalkmanın, bu fıtratı bozmaya çalışmanın asla doğru ve sağlıklı olmayacağı, böylesi tutum ve davranışların acı sonuçlar doğuracağı, fıtratın değiştirilmesi ve bozulması hâlinde ortaya çıkacak kötü sonuçlara katlanmak zorunda kalınacağı” bildirilmiştir. “İkincisinde ise Allah’ın tabiata yerleştirdiği birtakım değişmez tabii kanunlar gibi insan fıtratına da değişmez bazı kanunlar yerleştirdiği, bunu kimsenin değiştiremeyeceği, fıtratı bozulmamış her insanda bu kanunların kendini hissettireceği vurgulanmış olmaktadır” deniliyor.
“1800’lere kadar Avrupa'da en çok işlenilen suç, çocuk öldürmekti. Bugün de çocukların en çok öldürüldüğü bir çağı yaşıyoruz. Avrupa halkları, Batı dünyası, Siyonist, emperyalist Yahudi dünyası, ne var ki bugün de yeryüzünde katliamlarını sürdürmektedir. Dün Bosna’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Suriye’de, Eritre’de, Somali’de, Meyammar’da, Irak'ta, yetmiş beş yıldır Filistin'de, Gazze’de, Kudüs'te, bir asrı geçen zamandır Doğu Türkistan'da çocuk, kadın, yaşlı öldürülmeleri vahşice devam ediyor. Gazze'de sürüp giden bu vahşete, insan haklarını, çocuk haklarını hiçe sayan, soykırım yapan terörist İsrail devleti, Gazze’yi bombalamayı sürdürüyor. Batı batmaya, Avrupa çökmeye devam ediyor, çünkü Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya İsrail’e aleni olarak silah vermeye, çocukları, kadınları, insanları diri diri öldürmeye, camileri, kiliseleri, şehirleri bombalamaya destek veriyor. Ne onların İnsan Hakları, Ceza, Suç, Dünya Adalet Merkezi kabul edilen Lahey vb. mahkemelerin artık bir anlamı kalmamıştır. John Locke ve Jean - Jacques Rousseau gibi bazı filozoflar ortaçağın günahkâr çocuk fikrinin yanlış olduğunu, doğuştan ne iyi ne de kötü olamayacaklarını, kötülük ve kusur olarak görülen davranışların çocukların içinde yaşadıkları çevreden öğrenebileceğini iddia etmişlerdir. Çocuk ailenin ferdidir. Ailesinde, komşularında, sokak ve caddelerinde, şehrinde, televizyon ekranlarında gördükleriyle büyümektedir. Savaşın içinde doğan çocuklar, savaşın dayanılmaz acılar doğurduğunu göre göre ruhen, fikren ve bedenen büyürler. Çocukluk halleri, büyüklerin hallerine yakındır. Çocukluklarını yaşayamadan savaşla büyümüşlerdir Filistinli, Gazzeli çocuklar. Sekiz on yaşlarında Gazzeli bir evladımızın kollarında bir iki yaşlarında bir çocuğu-kardeşini atılan bombaların yaraladığı diz altı kaval kemiğinin dışarıya fırladığını birçoklarınız haberlerde izlediniz. Bu çocuklar çocuk olmanın ötesinde bir hayata mahkûm ediliyor. Yine on yaşlarında bir evladımız Gazzede bombaların yıktığı yıkıntılardan kurtarılırken göz göze geldiği kişiye “savaşı kazandık mı?” diye soruyor. Bunlar insan olanların, yüreğinde merhamet olanların kaldırabilecekleri bir durum değildir. İnsan Hakları diye bir şey kalmamıştır. İsrail, insanlık suçu işlemiştir. Çocukları, kadınları, suçsuz ve masum halkı diri diri öldürmeyi sevinç naralarıyla, çılgın müziklerle oynayarak gösteriyor. Birileri bunun hesabını en kısa zamanda sormalıdır. İsrail’in uçakları, bombaları, dronları, her türlü elektronik cihazlar ve makineler ile yirmidört saat aralıksız elli gündür bombalamalarına göz yuman, destek veren, silah gönderen devletleri de insanlık mahkûm edecektir. Okullar, camiler, hastaneler yerle bir edilmiştir. İsrail terörist bir devlet olduğunu kanıtlamıştır. Binlerce insanı şehit etmiş, geride kalanlar paramparça hale getirilmiş, evsiz, yurtsuz, anasız, babasız, öksüz ve yetim bırakılmıştır. Unutmayalım ki İsrail ürünlerine boykot ömür boyu sürmelidir.
Gazze, büyük bir aynaya dönüşerek, Akıncı Mücahitlerin direniş öyküleri, şehadetleri yeryüzündeki müminler ve mazlum halklar için okula dönüşmüştür. Bir an evvel İslam İşbirliği ve Türk Devletleri Teşkilatları tekraren bir araya gelmeli, Batıya, Avrupa’ya karşı kesin tavırlar alarak Özgür Filistin Devleti’nin 1948 yılındaki yol haritasına uygun şekilde kurulması sağlanmalıdır. İsrail'in teröristliği bütün dünya halkalarına anlatılmalı, cezası kesilmeli, elleri ve kolları bağlanmalıdır. Gerekli tedbirler alınarak Garantör Devlet gözetiminde Türkiye başta olmak üzere diğer kardeş devletlerle Filistin Devleti tanınmalı evvelemirde Müslümanlara, ahiren dünya insanlığını barışa götürmelidir. Artık yeniden İnsan hakları, çocuk hakları, ceza vb. suçlar konuşulmalı kendi coğrafya ve tarih sorumluluğu içinde dünyaya örnek olunmalıdır. “Mekke’ye Dönüş Bildirisi” şiirimin bir yerinde şöyle ifade etmiştim:
“Ve ay karanlık
Ve zeytin ağaçları yas tutuyor
Ve güvercinler kanatları kırılmış
Ve uçurtmalar paramparça
Eyvah!
Nerede Davut
Nerede Yakup
Nerede tufanlar peygamberi Nuh?”