Hayatımda öğrendiğim en sahici şey, sabah erken kalkmaktır. Erken kalkan yol alır derler ya, gerçekten yol alır.

Sabahın bereketine inanırım, sabahın sessizliğini, sabahın kimsesiz halini, ama kötü anlamda söylemiyorum, kalabalıklar yok ya sakin halini çok severim.

Sabah 06.00’da uyanıyorum.

07’de evden çıkıyorum, hava bayağı gece yarısı gibi karanlık.

Havada çok soğuk.

Sımsıkı giyinmişim, üstüm sağlam, başım kapalı, bir tek yüzüm ve ellerim üşüyor.

O da çok iyi geliyor bana.

Zaten soğuktan şikayet eden biri hiç değilim, çok üşüyen biri de değilim.

Karşımızdaki caddede ara sokakta cumartesi sabahları kamyoneti ile bir adam geliyor.

Kendi tarlasına ne ekerse, o hafta onları kamyonetine yükleyip getiriyor.

Sabah 07.00’de geliyor, 08.30’da gidiyor.

İlk müşterisi benim, beni görünce seviniyor, kırk yıllık ahbap gibi sohbet ediyoruz, hava çok soğudu, kar gelecekmiş haftaya gelemem falan diyor.

3 bağ kıvırcık 20 TL, roka 5 TL, tere 10 TL, pırasa kilo 20 TL, taze henüz yavru taptaze brokoli kilo 20 TL, tatlı kabak 1 kilo 20 TL.

Hepsinden alıyorum.

Çok namuslu bir esnaf.

Bir parmağı da eksik, güzel güzel tartıyor ve poşete koyuyor.

Allah bereket versin diyor.

Hepimize, önce sana ve tarlana bereket versin diyorum.

Hava karanlık oradan ayrılıyorum.

Sahile iniyorum, deniz, gökyüzü renkler muhteşem.

Denizin dalgaları küçük küçük sahile vuruyor.

O kadar sessiz ki her yer.

Dünya sustu zannediyorum.

Kendi ayak sesimi ve nefesimi dinliyorum.

Çöp temizlikçi beyefendiye rastlıyorum. Üstünde sarı yeleği ve karanlıkta yerleri süpürüyor.

Bakıyorum sanki evi gibi süpürüyor, kolay gelsin kardeşim, günaydın diyorum, seviniyor o da sağ olun diyor.

Kendi adımlarımla beraber düşünüyorum, adımlarıma arkadaşlık eden düşünceler geliyor.

Hava ne kadar karanlık, okula giden küçük çocuklar, işe giden insanlar bu saatlerde çoktan metrobüse binmiş İstanbul telaşında koşturuyorlar.

Düşünüyorum.

Öyle, çok derin derin düşündüğümü falan sanmayın, saniyelerle pas geçiyor aklımdan.

Hayat tiyatrosu gibi.

Düşünüyorum.

Dün gece Fenerbahçe başkanı televizyonda son Arabistan olayları ile ilgili anlatıyor, Futbol Federasyonu başkanı ile ilgili ne acayip açıklamalar yaptı diyorum.

Çok da yakışıklı.

İlk defa uzun uzun dinliyorum Ali Koç'u ne kadar zor cümle kuruyor ne kadar zor anlatıyor.

Ve aslında kimsenin ona soru sormasını istemiyor ve aslında sinirli bir adam o.

Eh hatırı sayılır bir egosu var, haklı da bence ülkem insanları, tuhaf egodan infilak edecek ruh halinde ise, bu adamda da haklı ego olsun yani.

Düşünüyorum.

O kadar zengin olsam, bu kadar sorunlu bir spor dalı ile, bu kadar tuhaf yalan dolan insanlarla uğraşır mıyım?

Herhangi bir şeyin bu kadar fani olunur mu, yani bir spor kulübüne aşık olunur mu anlayamıyorum.

Annemden başka kimseye aşık değilim.

Düşünüyorum.

Keşfette önüme düşüyor.

Yeşil ela gözlü, kolyeli, yüzüklü, eski porselen dişli, eskinin yakışıklısı olmalı ve aslında yorgun orta yaş üstü bir adam boyuna video çekiyor ve paylaşıyor.

Bilge olmuş sanki.

Hayat anlatıyor, tavsiyelerde bulunuyor.

Kadınları etkilemek için giyindiği ve konuları seçtiği o kadar belli ki.

Yahu, boşandığı karısı bundan neler çekmiş, kadın neler yaşamış, bu başka kadınlara ahkam kesiyor.

Kim bilir kaç kadın, vah vah aşık olmuştur diyorum.

Geliyorum öğrenci kahvesine.

Yüzüm üşümüş, kızarmış güzel olmuş.

Çay dışarıda içemiyorum dokunuyor, Türk kahvesi söylüyorum.

Cumartesi sabahı tek tük insanlar gelmiş.

Annemi düşünüyorum, dua ediyorum.

Annemden mahkumum ama, hep kalbimde taşıyorum, danışıyorum ona.

En sahici dostum hep kalbimde.

Öylece karanlıktan denize ve gökyüzüne bakıyorum.

İnsanların konuşamadıklarını, tabiat ne kadar güzel anlatıyor.

Düşünüyorum.

Hayat madem yalan rüzgarı ile gerçekler arasında ki gezinti.

Düşünüyorum.

Sabrın ve umudun şahanesini taşımak en güzel hakkımız.

İyilik yolculuğumuz güzel geçsin.

İçimden geldi, sabahı paylaştım sizinle.

Düşünmeden evime dönüyorum.

Funda’nın aklındakiler…

... Kara para aklama, vergi kaçırma gibi usulsüz bir dolu suç iddiaları ile, tutuklanan Dilan’ın ve kocası Engin’in haberleri her gün çıkıyor.

Bu insanlardan kaçmanın imkanı yok, her yerde maruz kalıyorsunuz.

Dilan cezaevinde sağlık sorunları yaşıyormuş, Bakırköy Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk ediliyor.

Hiç kimse sağlık sorunu yaşamasın, kim ister ki.

Dilan, cezaevi koşulları nedeniyle felç kalabilirmiş.

İlk defa duydum, cezaevi koşulları nedeniyle felç kalmak.

Yahu hapishanede siyasi görüş nedeniyle uzun yıllar hasta olmasına rağmen yatalak durumda yatan ve hatta orada ölen insanlar var.

Bence toplumda acıma hissi uyandırmak, etkilemek ve algı yaratmak için çıkarılan bilinçli haberler.

Devamlı bunların problemlerine maruz kalıyoruz.

Ne münasebet ne aileymiş be kardeşim.

Herkes bıktı.

Benim bildiğim ve önemsediğim tek konu davaya bakan savcının görev yerinin değişmesidir.

Gerisi fasa fiso hikaye.

Bence!

Umarım felç olmasın ve hak ettiği cezasını çeksin.

Funda'nın aklındakiler…

... Ben genelde vefat haberi yazmam.

Ama o kadar sevdiğim, uzaktan saygı duyduğum bir kadındı.

AH canım Ayla Algan.

Benim için yaşsız bir kadındı.

Muhteşem oyuncu ve çok güzel şarkılar söyleyen bir kadındı.

Çok güzel bir kadındı.

Sarı gür saçları vardı.

AH güzel İstanbul filmi,

Şetaret hala,

Türküleri çok güzel okurdu,

Fransızca çok güzel konuşurdu,

Öğrencilerini çok güzel yetiştirdi,

Tiyatronun anası.

Nur içinde yat.

Siz çok özel bir kadındınız.

Sizi hiç kimse unutmayacak Ayla Algan.