Perşembe günü, Microsoft Eğitim Teknolojileri Zirvesi'ne katıldım.
Perşembe günü, Microsoft Eğitim Teknolojileri Zirvesi’ne katıldım. Oturumlarda yapılan tartışmalardan oldukça faydalandığımı belirtmeliyim. Dünyaya geleceğin penceresinden bakarak, daha yaşanılabilir bir dünya için emek veren herkesin çok değerli bir çaba içinde olduğuna gönülden inanıyorum. Zirve’de bu emeği veren bir çok insanın var olduğunu görmek çok umut verici.
Eğitim teknolojileri, geleceğin sosyolojisinde çok kritik bir rol oynamakta. Benim de sesini çok beğendiğim İbrahim Tatlıses’in meşhur lafıydı ‘’Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık?’’ Dün Urfa’da Oxford yoktu ve Urfalı o çocuk Oxford’a gidemedi. Doğru. Ama bugün Urfalı o çocuğun elinin altında bir klavye, bir ekran ve internet bağlantısı var ise, önünde Oxford’un da ötesine ulaşabileceği bilgi kaynaklarına erişim imkanı var demek. İşte eğitim teknolojileri, bütün bu açıklığı ve ekosistemi, çok farklı şekillerde ve biçimlerde olanaklı kılan teknolojiler. Dolayısı ile bu teknolojileri yakından takip ederek eğitim sistemine adapte etmek bir lüks olmanın ötesinde, çocuklarımızın geleceği için bir gereksinim.
Ancak iş sadece mevcut teknolojileri satın alıp adapte etmekle çözülmüyor. İş, eğitim sürecine temelden bir farklı bakışla, çocuğu standart sınavlara mahkum olmaktan çıkarıp kendi yetkinliklerine ve ilgi sahasına göre yetiştirmekle mümkün. Bunun için de tek tek her öğrencimizi tanımak şart. İnsan Analitiği konusunda uyulanagelen yapay zeka teknolojileri sayesinde bugün öğrencilerin yetkinliklerini ve kişisel özelliklerini belirleyerek, bireysel gelişimin önünü her bir öğrenci için, kendine özel olacak şekilde geliştirmek mümkün. Standart eğitimin ötesinde, geleceğin insan kaynağı olacak öğrencilere daha derin bir bakışla bakmak, satın alınacak eğitim teknolojilerinin amaca hizmet anlamında bu teknolojilerin verimini temin edecek en önemli hususlardan birisi.
Yeni dünyanın eğitim tasavvurunda, 3. Sanayi döneminden kalma mevcut eğitim kurumları gibi yapılar yok. Finlandiya Eğitim Modeli hemen bütün dünyada örnek gösterilen bir eğitim modeli. Ulus çapında tek sınav 18 yaşında yapılıyor. Çocuklar sürekli olarak bir sınav ortamından ziyade yaratıcı aktivitelere yönlendiriliyor. Ancak Finlandiya ideal diye tanımlanan sisteminin geleceğin ihtiyaçlarına yeterince cevap veremeyeceğini düşünerek, sistemini öğrencilerin kişisel yetkinlik, beceri ve ilgi sahalarına göre yeni baştan modelleyerek dijital bir hale getiriyor. Yani aslında gelecek dediğimiz değişimler, zaten dünyanın bir yerlerinde hızlıca hayata geçiyor.
İçinde yaşadığımız bu dönüşüm çağı öyle bir dönüşüm çağı ki, Finlandiya’nın yada bir başka ülkenin bir kaç sene sonra başka bir eğitim modeline geçmesi, şaşırtıcı olmaz. İşte bu hızlı dönüşümün en heyecan verici tarafı burada. Sürecin ne şekilde nereye evrileceğini aslında teknolojik olarak en gelişmiş ülkeler de tam olarak kestiremiyorlar ve hızla adapte olmaya çalışıyorlar. Teknolojik gelişmişlik olarak geride olan ülkeler için bu sürecin ortaya çıkardığı en büyük fırsat, sürece hızla adapte olup önde olanları ve yeni çağı yakalama fırsatı. Belki de sürece adaptasyonun ilk adımı işte tam da bu yüzden eğitimde atılmalı.
Konular yeni yeni gelişiyor. Geçmişteki teknolojik devrimleri kaçırdık. Bu seferkini kaçırmayabiliriz.