Yazı yazmak bazen insanın o günkü psikolojisinin etkisindedir ve yazı için daktilonuzun veya bilgisayarınızın başına geçtiğinize aklınızda öne çıkardığınız ve planladığınızı yazıya dökemezsiniz.
Daha doğrusu yazıya başlamakta zorlanırsınız. Çoğu zaman bu sınırlı zaman yazı yazmaya başlamanızda en çok zorlandığınız durumdur.
Bilgisayar başına oturuncaya kadar yazı yazmak için aklınızda varolanın bir anda başlalayacağınız sırada önemsiz olduğunu düşünür ve o andan itibaren farklı bir yazma isteğinizin öne çıktığını hisseder, kendinize tepki verir, yazı konunuzu değiştirirsiniz. Bu anlık değişiklik sizin yazı yazma psikolojinizi de etkiler. Bu durumdan ne kadar etkilendiğinizi, o zorlama konu ile yazmak istediğinizi ekrana aktarırken hissedersiniz. Burada, bu durumda var olan yazı yazabilme becerinize başvurur, tıkanan yazı yazma isteğinizin önünü açarsınız ve yazınızı tamamlayabilirsiniz.
Bazen, günlük yaşamda size etkileyen veya toplum da var olanlar tepki vermek için bilgisayar başına oturursunuz, tepkinizi yazıya dökmek istersiniz, ancak; yoğun duygusallığın etkisinde olduğunuz için, yazmak istediklerinizi ekrana kolay yansıtamazsınız.
Ben de bazen, günlük yaşamımın her saatinde karşılaştığım ters gelen şeylere tepki vermek gereğini hissederim.
Günlük yaşamımızda ektisinde kaldığımız birçok dışavurumlarımız vardır ve bunların birçoğuna, bilinçaltında saklı olan şeylerin etkisiyle dışa yansıtır, bazılarına istemeden, ama mizahi bir dille tepki gösteririz. Örneğin aşağıdaki örneklerdekiler gibi;
Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."
Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver."
Realist tepki: "Sıra var."
Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."
Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..."
Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"
Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..."
Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."
Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."
Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."
Kanıtçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."
Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."
İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."
Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz. (alıntıdır)
Yukarıda yazdıklarım, günlük yaşamımızda, her yerde sıkça rastladığımız, neredeyse kısa “şehir efsanaleri”ne dönüşen “mizahi dille” seslendirilen tepki sözcükleridir. Zaman zaman güncel yaşamda duyabildiğimiz, görebildiğimiz “mizahi dille” anlatılan sözlü tepkilerin dile getirilmelerini telefonumun güncel not bölümüne veya hep yanımda taşıdığım mini not defterine kaydettiğim çok olmuştur.
Bir süredir yukarıda yazdıklarımdan bazıları bu notlarım arasında olanlardı ve yeterince olduklarında onları bu köşeme taşımayı düşünüyordum. Kısa bir süre önce internette benzeri bir yazı gözüme ilişti ve o notları da ekleyerek bu gün yazı yazma psikolojimdeki tıkanıklığı ortadan kaldırmak istedim. İnterentte okuduklarımla benim not ettiklerimi bileştirince oldukça ilginç şeyler ortaya çıktı.
Bunlar yaşamtımızda hemen hemen her gün duyabileceğimiz yaratıcı mizahi tepki yansımalarıdır. Memleketimizden insan manzaralarından sesli görüntüleri bu kadar güzellerini ancak yansıtabilir.
Buna ben de memleketimdeki güncel yaşamımızdan bizlere yansıyan insan manzaralarının canlı ve sesli video görüntüsü dedim ve buraladan kulağımıza takılan diyalogları bugünkü yazıma aktardım.
Umarım sizler de beğenirsiniz.