"Post-truth dönemin buram buram yaşandığı bu çağda güvenebileceğimiz sağduyunun sıradan insanların bakış açısı olduğunu iyiden iyiye düşünmeye başladım diyebilirim."

Ukrayna-Rusya savaşıyla ilgili televizyon cephesinde yer alan “kadrolu yorumcular” iyi ki var. Onlar sayesinde dış politikanın “holiganlık” kaldırabilecek bir spor olmadığı bir kez daha kanıtlanmış durumda.

Sadece Türkiye açısından konuşmuyorum, BBC, Reuters gibi dünyanın önde gelen haber kuruluşlarının dahi “şartlar gerektirdiğinde” gazeteciliği gözlerini kırpmadan nasıl askıya alabildiklerini bu süreçte gördük. İçlerinde biriktirdikleri “holigan soslu bastırılmış trollük” duygusu hiç beklenmedik zamanlarda anında ortaya çıktı.

İnsanlığın tarihler boyunca yaşadığı bu tarz krizlerde, hele post-truth dönemin buram buram yaşandığı bu çağda güvenebileceğimiz sağduyunun sıradan insanların bakış açısı olduğunu iyiden iyiye düşünmeye başladım diyebilirim. Zira önüme çıkan ve sanırım Türkiye’de bir benzeri daha yapılmayan anket bunu doğruladı.

Arkadaşım Eda Serbest’in sahibi olduğu EDAR Araştırma Şirketi’nin “Ukrayna-Rusya Savaşına Yönelik Kamuoyu Araştırması’nda” ilginç sonuçlara rastlamak mümkün.

Eda’nın söylediğine göre Türkiye genelinde yaklaşık 5000 kişiyle savaşın toplum genelindeki yansımalarını sonuçlara dökmüşler. Türkiye halkının yüzde 42’yle büyük bir çoğunluğu Ukrayna’yı haklı bulurken, her iki tarafı haksız bulanlar ise nicelik olarak daha fazla, yüzde 45,7. Rusya’yı haklı bulanlar ise yüzde 12,3.

Milat’tan Ufuk Coşkun, bu sonuçları NATO’cu ve Amerikancı medya algısına bağlıyor ama ben bu fikre pek katılmıyorum. Bana kalırsa ortaya çıkan bu sonuçların temelinde Türkiye toplumun “savaşa karşıt” bakış açısı ve mağdur gördüğü bir ülkenin halkının yanında olması yatıyor.

Öyle ki yapılan ankette siyasal iktidarın Ukrayna-Rusya savaşında yürütmüş olduğu insani diplomasinin hem Cumhur ittifakı hem de Millet ittifakı seçmenlerinden olumlu not aldığını söylemek mümkün. Tüm seçmenler baz alındığında iktidarı bu konuda başarılı bulanların sayısı yüzde 47,2 ölçülürken, başarısız bulanların sayısı ise yüzde 20,3. Cumhur ittifakı yüzde 65 oranında başarılı bulurken, Millet ittifakı seçmenleri ise yüzde 29.5’le başarılı buluyor, başarısız bulanlar ise yüzde 29,4’te kalmış.

Bu noktada bir parantez açmak istiyorum. Kendi çevremde dahi “Erdoğan’a mesafeli olan” arkadaşlarımın birçoğu iktidarın dış politika hamlelerini ve tarafsız duruşunu olumlu buluyor. Hatta ne yaparsa yapsın oyunu Erdoğan’a vermeyecek arkadaşlarım bile Meral Akşener’in “Putin’e yaptırım uygulayalım” çılgınlığına katı bir şekilde karşı çıktığını söyleyebilirim.

Genel anlamda Türkiye’nin savaştan bu yana iklimine baktığımızda da iktidarın yürütmüş olduğu bu denge politikasıyla toplumdaki kutuplaşma ekseninde ciddi bir kırılma var. İç siyasette de savaşın geriliminden uzak bir havanın hâkim olduğunu söylemek mümkün.

Ankette çıkan bir diğer sonuç Türkiye toplumunun NATO’ya karşı olumsuz bakışı. Cumhur ittifakı NATO’nun savaştaki tutumunu “kötü” olarak nitelendirirken, Millet ittifakı “yetersiz” buluyor. Aslında bu sonuçların hepsi NATO’nun savaşı körüklediğine dair bir analizle de açıklanabilir.

Ukraynalı mültecilerin Türkiye’ye gelmesi ise toplumda yüzde 52,2’yle olumsuz görülüyor. Bu oran Suriyeli mültecilerde yüzde 79,2 olarak ölçülürken, Afgan mültecilere karşı olumsuz bakış açısı da yüzde 77,9. Türkiye nüfusunun mültecilere karşı negatif bir tutumu hep oldu. Fakat ortaya çıkan rakamlar arasında Ukraynalı mültecilere daha sıcak baktığımız kesin. Bu da “mülteci nefretinden” daha çok “ırk temelli bir mülteci nefreti” olduğu sonucunu ortaya koyuyor.

EDAR’ın anketi çok kapsamlı. Köşeme sığdıramayacağım kadar da birçok sorunun cevabını içeriyor. Şirketin sitesinden bu anketin sonuçlarını mutlaka okumanızı isterim.