Bu hafta iyi şeyler, güzel şeyler anlatayım, diyorum.
Her hafta cuma günü.
Bu hafta iyi şeyler, güzel şeyler anlatayım, diyorum.
İmkansız.
Hayata dair hiçkimse ile ve iyi şeyler konuşamıyorsun ki, iyi şeyler yazabilelim.
Aklında ne varsa, ne konuşuyorsan onu biliyorsun.
Herkes haklı olarak pahalıktan yakınıyor, herkes o kaç lira olmuş, bu lira olmuş anlatıyor.
Herkes peyniri, zeytini, yağı nereden daha ucuza alırım onu konuşuyor.
İnanın, simit ucuz nereden alınacak konusu var.
Herkes eve usta çağırmış, öyle bir para istemiş ki onu anlatıyor.
Herkes evler şu para olmuş, kiralar bu para olmuş diye anlatıyor.
Tam anlamı ile yere yapıştık.
Iyi şeyler düşünemez, iyi şeyler konuşamaz olduk, kötüden ve olumsuzluklardan serum takılmış gibi beslenmeye başladık.
Kollarda serum, daimi orada, serum bize olumsuzluk damlatıyor ve hiç çıkmamacasına kalmış öyle yaşıyoruz .
Dün tanıdığım biri ile telefonda konuşuyoruz,
İnanın nasılsın diyemedim, kadın, ”aaaaaa! Bebek’te ki olayı gördün mü!” dedi.
Hatır gönül sormak kursağında kaldı, kaldi ki zaten beni merak etmediğini de biliyorum.
Ve haftalardır aylardır gözlemliyorum, zaten kimse kimsenin nasıl olduğunu merak etmiyor.
Çoğu insan ekşi, telefonda nasılsın dediğinde burnundan soluyor, eh nasıl olsun işte! diye başlıyor anlatmaya.
Valla yarısından çoğunu dinlemiyorum, biliyorum ki o da beni dinlemiyor.
Ve şöyle bir gözden geçirdim.
Eyvah.
Durumlar çok kötü, berbat.
Bahçemde 10 gün önce tohumdan saksılara adını bilmediğim, sarmaşık gibi ama inanlmaz güzel çiçek açan bir tohum ektim.
Hiç kimseye yanyana duran saksılarda, aynı toprak aynı güneş, biri aldı başını gidiyor, diğeri baş vermeye çabalıyor, büyümelerine şahit olmak şahane, diye anlatamadım.
Bu sene malta eriği ağaçları devirecek kadar çok meyve verdi, 1 aydır yiye yiye bitiremedik diye anlatamadım.
Bazı dut ağaçları kendini kapatıyor, dalları gövdeye doğru iniyor. İnanılmaz lezzetli dutu var ama toplamak ne kadar zor diye anlatamıyorum.
Hiçkimseye skulentler dar saksı seviyor, sakın büyüdü diye daha büyük saksıya alma sevmiyor diye anlatamadım.
Zeytinler çiçek açtı dallar çiçekten yıkılıyor.
Limon ağaçları limonları taşıyamıyor, dallar yıkılıyor.
Dut ağaçları dutları taşıyamaz halde.
Ne bereketli toprakları var ülkemin diyemedim.
Zaman hiç bu kadar sert, hiç bu kadar merhametsiz, hiç bu kadar kötü olmamıştı.
Herkes birbirini nasılsın diye değil, ne yapıyor diye sadece seyirci olmak için izliyor.
Hadi o zaman Bebek sahilini konuşalım.
Kıyıda insanlar balık tutuyor, aileler çoluk çocuk gelmiş geziyorlar.
Hemen orada yanlarında 2 rezil insan cinsel ilişkiye giriyor.
Sonu olmayan bir ahlaksızlığı oradan gelen geçen herkes seyrediyor.
Bir diğer ahlaksız da sırasını bekliyor.
Hayat hiç bu kadar şerefsiz olmamıştı.
Ev sahibi gibi herkes oturmuş seyrediyor.
Peki o görüntüleri çeken kim?
Orada eline bir sopa alıp bunları kovalasa daha iyi olacağına, durmuş görüntüyü çekiyor, sosyal medyasında paylaşacak.
Niye ve neden kimse müdahale etmiyor?
Müdahale etse, ettiğinin suç sayılacağı bir ülkede yaşadığı için olabilir.
Eh o da seyirci olmayı tercih ediyor.
Seyirci olmak hariç, neler suç, neler suç değil belli değil.
Polis yakalasa, mahkeme serbest bırakıyor.
İnsan olmak ve utanma nedenleri sıfırlanmış insanlara ne diyebiliriz ki.
İnsanlar ahlaksızlık zehirinde yaşayıp gidiyor.
Sosyal medya mezbahasında en son bu iğrençliği de gördükten sonra.
E daha daha siz nasılsınız?
Funda'nın aklındakiler…
... Barış Akarsu'nun hayatı filme çekiliyor.
Dünya tatlısı, gencecik adam bildiğiniz gibi elim bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti.
Herkes, hepimiz çok üzüldük.
Oyuncu Aslı Bekiroğlu, filmde merhum Barış'ın sevgilisini canladıracakmış.
Aslı'yı bir törende görüyorlar ve gazeteciler soruyor, “Barış beyin trajik bir ölümü oldu, ne söylemek isterdiniz" diyorlar.
Gülerek kikirdeyerek cevap veriyor, "Ne diyebilirim ki başı sağolsun. Ne denir ki, tövbe yarabbim" diyor.
Bunların derken göğüs dekoltesine bakıyor, çekiştiriyor, kikirdiyor.
Neden ve nasıl öğretmemisler, ya da öğrenememiş anlamak ve kabul etmek çok zor.
Ölmüş birine baş sağlığı dilenmez.
Bu gencecik adamın yakınları var, ölmüş biri için konuşulurken kikirdenmez.
Şimdi projeden kovulmuş ya da kendisi çekilmiş bilemem ama.
İyi karar olmuş.
Oyuncu oynayacağı rolü içselleştirir, bu kızın ölüm ruhuna hiç işlememiş.
Yazık.
Funda'nın aklındakiler…
... Yaz geldi.
Havalar da ısındı, yavaş yavaş insanlar Ege, Akdeniz bölgelerine gelmeye başladılar.
Gazete ekleri Bodrum, Çeşme, Alaçatı haberleri vermeye başladı.
Yazmaya başladılar.
Bikinili ünlüler için sahili yaktı geçti.
Lahmacun fiyatları.
Ve yeni yeni açılan beach’ler nerede?
İnanılmaz paralar harcayarak dekorasyon yapıyorlar ve buraların çok pahalı maliyetleri var.
Dekorasyon maliyetlerini bir bakın, masalar, şezlonglar, şemsiyeler ve mutfak masrafları akıl almaz rakamlarda.
Girişler kaç lira olacak ve şu 2 ay süresince bu harcanan paralar çıkacak ve kar yapacaklar.
Ben çarpıyorum, bölūyorum, hesap yapıyorum bu paralar nasıl kazanılacak bir türlü anlayamıyorum.
Sanıyorum.
Bu işte para var, zengin de çok para var, diyenleri duyanlar bu mekanları açıyorlar.
Bu gösteriş meraklısı arsız zenginlerin, şuursuz para harcama hevesleri halka ait sahilleri, halkın elinden çalmalarına sebep oldu.
Yarın köşemde, öyle bir koy ne hale gelmiş yazacağım.