Savaş kavramı; dönemsel olarak felsefi, siyasi, hukuki, sosyolojik, askerî vb. farklı bakış açılarına göre çok çeşitli şekillerde olmasına karşın, üzerinde uzlaşılmış uluslararası bir tanım bulunmamaktadır.
Birleşmiş Milletler (BM) kurulana kadar olan süreçte devletlere ait temel hak olarak görülen savaş, BM’nin kurulması ile birlikte dünya gündeminden nasıl çıkarılacağı başlıklı çalışmaların esasını oluşturmuştur.
Savaş kavramı; dönemsel olarak felsefi, siyasi, hukuki, sosyolojik, askerî vb. farklı bakış açılarına göre çok çeşitli şekillerde olmasına karşın, üzerinde uzlaşılmış uluslararası bir tanım bulunmamaktadır. Bu durumun temel sebebi, 1945’ten sonra kurulan dünya düzeninin hukuki yönünü bütünüyle oluşturacağı düşünülen BM sisteminde savaşın yasaklanmış olmasıdır. Bu nedenle yasaklanmış bir eylemin tanımlanmasına/düzenlenmesine de gerek duyulmamıştır. Nitekim, savaş sözcüğü, BM Antlaşmasının “Giriş Notu” bölümünde bir kere yer almıştır.
SAVAŞLAR ARA VERMEDEN DEVAM ETMEKTE
Ancak, unutulmamalıdır ki BM’yi kuranlar 2’nci Dünya Savaşı’nın galip devletleri olmuştur. Barış ve güvenliği sağlama gibi bir görev üstlenen BM, adaletsiz yapısı ve özellikle güvenlik konseyinin karar alma mekanizmalarının taraflılığı gibi nedenlerle savaş kavramını gündeminden çıkarmayı asla başaramamıştır. Savaş kavramının BM anlaşmasında yer almamasının, uluslararası hukukta kuvvet kullanma şartları belirilmiş olmasına rağmen savaşlara ara verilmeden devam edilmekte, BM misyonunu yerine getirmemektedir. Getirmeme sözü bilinçli kullanılmıştır. Güvenlik Konseyi üyeleri barış kavramını adeta unutmuş, menfaatlerine aykırı her durumda savaş yolunu açmışlardır. Günümüzde yaşananlar BM’nin barış ve güvenliğin tesisinde ne kadar yetersiz olduğunun göstergesidir. Ukrayna-Rusya savaşına da bu gözle bakılmalıdır.
Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesi kendileri ile ilgili konularda kesinlikle olumsuz veya çekimser karar vermektedir. Ukrayna krizi ile ilgili olarak yaptırımı olmayan en basit bir kınama kararı bile karşılık bulmamaktadır. Rusya, doğal kendisini kınayacak bir kararı veto etmektedir. Oybirliği ile karar alınması gereği karar kabul edilememektedir. Kısacası BM, Güvenlik Konseyi’nin üç büyük ülkesinin küresel siyasetlerinin araçlarından biri haline dönüşmüştür.Ve böyle devam etmektedir. BM, kurucu anlaşmasında yer vermediği savaşın her türlüsü yaşatan ve savaş tanımlarının çeşitlenmesine katkı vermeye devam eden bir kurum görünümündedir.
2021 yılı dahil olmak üzere 1945 yılından beri Sovyetler Birliği ve Rusya, Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkından ilk 10 yılda 79 defa olmak üzere tam 120 kez yararlanmıştır. ABD 76, İngiltere 32, Fransa 18 ve Çin ise sadece 5 kez karar tasarılarına ‘hayır’ demiştir. ABD ilk vetosunu 1970 yılında, İngiltere ile birlikte İngil Zimbabwe konusundaki bir tasarıya karşı kullanımıştır. ABD’nin 76 vetosunun 35’i İsrail’in eleştirildiği kararlara yöneliktir. İngiltere ve Fransa’nın vetolarında büyük ölçüde birlikte ABD ile hareket ettikleri görülmektedir. Rusya ise sadece Suriye konusunda 16 karar tasarısını veto etmiştir. Zaman zaman Rusya ve Çin’in birlikte hareket ettikleri görülmekte, hayır/ çekimser oy tercihi ile birbirlerini desteklemektedirler.
HAKLI VEYA HAKSIZ
BM anlaşmasında savaş kavram ve tanımına yer verilmemiş olsa bile, 51’nci madde savaş kavramını giderek artan ölçüde meşrulaştıran hukuki bir gerekçe durumuna dönüşmüştür. Haklı veya haksız bu madde kuvvet kullanımında esas olarak alınmaya başlanılmıştır. BM'nin 51. maddesinde yer alan aşağıdaki ifade Rusya tarafından da Ukrayna’ya müdahalede temel gerekçe olarak kullanılmış durumdadır.
"Hiçbir şey, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlayacak tüm önlemleri alana dek, askeri saldırıya uğramış Birleşmiş Milletler üyesi ülkenin bireysel yada kollektif meşru müdafaa hakkına zarar veremez. Savunma hakkını kullanmak üzere üyeler tarafından alınan önlemler anında Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve hiçbir şekilde Güvenlik Konseyi'nin, mevcut şart çerçevesinde, uluslararası barış ve düzeni sağlama yönünde hareket etme yetkisi ve sorumluluğunu etkileyemez."
OPERASYONLAR SAVAŞ KAVRAMI DEĞİL
Türkiye’de güney sınırlarında yapmış olduğu harekatta ve devam eden operasyonlarında bu maddeyi gerekçe olarak göstermiştir. Ancak, Türkiye’nin gerek ülke sınırları içinde, gerekse sınır ötesinden ülkemizin bekasına, vatandaşlarımızın refah ve güvenliğine yönelik saldırıları bertaraf ederek önleyici bir strateji ile yürütmekte olduğu operasyonlar asla bir savaş kavramı içine sokulamaz ve sokulamamıştır. Sınır ötesinden yapılan saldırılar sonucu çok sayıda vatandaşımızın ve askerimizin şehit olması veya yaralanmış olması, bu bölgelerde huzur ve güvenin tesisini gerekli kılmıştır. Türkiye bu maddenin sınırları içinde kalmıştır.
Rusya’da Ukrayna’ya müdahalesinde bu maddeye dayandığını belirtmektedir. Bu madde kapsamında, Rusya’ya askeri saldırı ne zaman olmuştur?Bu saldırı da Rusya’nın ne tür kayıpları olmuştur? Ukrayna’yı NATO’ya alma girişimleri veya NATO silahlarının Rusya’ya tehdit oluşturacak şekilde yerleştirilmesi askeri saldırı olarak mı görülmüştür? İleride Çin’de aynı müdahaleyi rahatlıkla Tayvan’a karşı yapabilecektir. Bütün bunları örnek alacak ülke sayısında artış gözlemleyebiliriz.
ANARŞİK ORTAMDAN KURTARAMADILAR
Görünen sadece BM’nin değil dünya üzerinde bu amaçla kurulmuş örgütlerin dünyayı hızla anarşik ortama doğru gidişinden kurtaramadıkları görülmektedir. Aynı durumu Afrika Birliği içinde söyleyebiliriz. Kollektif güvenlik örgütleride aynı durumdadır. NATO aslında dağılmanın eşiğindedir.Rusya karşısında ABD etkisi ile gösterdikleri birlik zorlamadır. ABD’nin senaryosunu yazdığı tiyatronun figüranları olarak sahne almaktadırlar.
Dünyanın gözleri önünde eriyen bir devletin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne tamamen haksız nedenlerle saldıran Rusya nasıl durdurulabilecek veya cezalandırılabilecektir? BM kınamanın ötesinde nasıl devreye girebilecektir? Kore ve Irak örnekleri önümüzde durmaktadır. BM, Rusya ve Çin’i devre dışında bırakarak hızla bir karar almalıdır. BM uluslararası askeri güç oluşturarak müdahale etmelidir. 3’ncü dünya savaşına yol açma elbette bir risktir. Ancak, bu müdahale en kısa zamanda olmaz ise korkarım çok geç kalınmış olacak, Putin asla durdurulamayacaktır. Anarşik ortam Rusya ve benzeri haydut devletlerin artışına yol açabilecektir. Kuzey Kore bu durumdan güç kazanarak çıkabilecek, Rusya yanında yer almaya başlayan Pakistan, Hindistan gibi devletler Rusya ve Çin ile saflarını sıklaştıracaklardır. İşte bu durumda iki kutuplu yeni soğuk savaş başlamış olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, İngiliz filozof Bertrant Russel’in söylediği gibi “Savaş kimin haklı olduğuna değil kimin güçsüz olduğuna karar verir”.