Çok uzun cümleler ile anı değil,uzun vadeyi doğru okumalara ihtiyacımız var!
Sığ sularda çekilen gürültülü kürekler sebebiyle ekranlar artık cazip değil...” demiştim, birkaç gün önce sosyal medya hesabımdan.
Anında meraklar su yüzüne çıktı ve bu paylaşımın şifresini öğrenmek için sorgular başladı.
Her sorana üşenmeden; “televizyon izle(ye)miyoruz artık! Gündem yoğun ve sıcak. Bilgilenmek ve yeni fikirler edinmek adına konuların ve konukların ardı ardına dizildiği oturum programlarını merakla bekliyoruz... Sonuç: Fiyasko!
Günü ve saati doldurmak adına yapılan, belirlenen başlığa sadık kalınmayan, konukların başlıklarla alakası olmadığı veya birbirine sıra vermediği, moderatörlerin pasif kaldığı programlar izleyiciyi ekrandan soğutmaktan öteye gitmiyor” dedim... Haksız mıyım?
Reyting uğruna “danışıklı atışıyormuş gibi yapan” konukları da unutmamak gerekiyor, çünkü izleyiciler yutmuyor artık bu durumları biline!
Yayın denince kavgaya tutuşan reklam aralarında kahkahaya boğulan konuklar neyin nesi, Allah aşkına?
Gündem ülke adına sıcak ve önemli ise vatandaşın aklı ile testlere girilmesin lütfen! Süreci günü birlik bir iki alengirli klişe cümle ile değil uzun vadeli, sağduyulu, bilgilendirici, doğru yönde okuyan ve saygı çerçevesinde beyan eden konukları ekranlarda görmek istiyoruz! Lütfen...
“Bu arada not olarak ilgi ve takdirle izlediğim bir iki program olduğunu da belirtmek istiyorum.”
Ekranlar ve oradan izleyiciye ulaşan enerji çok önemli. Televizyonun mutfağındaki biri olarak şunu çok net söylüyorum; ekranların enerjisi ile dünyayı buluşturabilirsiniz!
Öyle profesyonel olmaya da gerek yok! Ne isimler gördük bu işin eğitimini almadığı halde milyonların gönlüne taht kuran, gönüller ve ülkeler arasına sağlam köprüler kuran...
Yoğunluktan dolayı aylardır televizyon programı yapamıyorum. Güneydoğu “Hendek Olayları” ile sancılı günler yaşadı. Şükürler olsun ki o günlerden güçlenerek ve arınarak çıktık.
Tüm Güneydoğu gibi Diyarbakır da o günlerden payına düşen üzüntüyü fazlasıyla almıştı.
Bölge halkı bezgin, mutsuz, tedirgin ve acılıydı...
Pek çok çalışma bu umutsuz durumlar bahane edilerek iptal edilirken biz tam aksini yaptık. Akşam karanlığında kimselerin sokakta olmadığı saatlerde kurşunların adres sormadığı Sur’a olumsuz şartlarda canlı programlar yapmaya gittik!
Uydu yayını ve ulusaldaki imkanlar elimizde yoktu! Sadece karasal ve internet yayını yapıyorduk! Programı, konukları, konuyu, saçımızı, makyajımızı, kıyafetlerimizi... Kısaca, ön ve arka mutfaktaki her şey bende, çekim de bizim emektar İbrahim’deydi! Sadece iki kişi başka yok!
Fakat tahmin dahi edilemeyecek şehirlerden ve ülkelerden Diyarbakır’a, Güneydoğu’ya ilgi çektik! Bölge halkına ve bölgede görev yapan askere, polise dualar yağdı, bölgeyi hiç görmeyen uzaktaki izleyicilerden!
Diyarbakır ve bölge bir nebzede olsa keyiflendi, umut buldu, kendini anlatan ve acısını anlayan cümleleri işitti ekranlardan! Program esnasında bize gelen yüzlerce mesajın enerjisini fazlasıyla biz de izleyicilere yansıttık! Bazen ağladık bazen hüzünlendik bazen güldük! Sosyal medya hesaplarımız üzerinden farklı bölge ve kültürden sayısız izleyicimizin tanışmasına, kaynaşmasına, birbirini anlamasına vesile olduk! Karadeniz başta olmak üzere sayısız davet aldık!
Ekrandaki; moderatörler, konuklar, yansıyanlar, izleyicinin gönlüne hitap edip ulaşanlar işte bu sebeplerden çok önemli. Hele ki bu süreçte!