Pandemi döneminin hiç de iyi gitmeyen ekonomik durumunun sırtımıza yüklediği yaşam zorluğunun yarattığı geçim sıkıntılarının dayanılmaz baskılarıyla yaşamı sıkıştıran zamlar ve fiyat artışlarıyla yaşayabilmek.
Bir süre önce yazdığım yazılardan birisinde, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı ifade edemez olmanın pisikolojisinde direnirken, “Var Olanla Yetinebilmek” başlığı altında bir yazı yazmıştım. Üç yılı aşkın bir süredir, Covid-19 karabasanının ağır yükünü taşımak, salgın illetinin yarattığı bıkkınlığın ortamında yaşamaya çalışmanın yorgunluğunda yazdığım bu yazılar, istemsiz bir yaşamla mücadelenin vazgeçmişliğindeki yaşam biçimimizi anlatmaya çalışmanın dile getirilmesiydi.
Pandemi döneminin hiç de iyi gitmeyen ekonomik durumunun sırtımıza yüklediği yaşam zorluğunun yarattığı geçim sıkıntılarının dayanılmaz baskılarıyla yaşamı sıkıştıran zamlar ve fiyat artışlarıyla yaşayabilmek. Bilinmezlerle ve sürprizlerle iyice bunaltan böylesine puslu bir ortamda yaşamak dayanılmaz haldeydi. Kontrolü elimizde olmayan, üzerinde hiçbir etkimizin kalmadığı çaresizliklere mahkum olduğumuz yaşam ortamındaki yeni bir yıla tutunabilmek.
Tüm zorlukları ve sürprizleriyle üzerimize çöken yeni yıl zamlarıyla karşılaştık. Artık alışmamız gerektiği gerçeğiyle barışık olmaktan, var olandan yetinebilmekten başka yapacak çaremiz yoktu. Bu durumda alışabilmek çok zordu ama, tutunabilecek fazla bir seçeneğimiz de yoktu.
Zamlarla uğraşmaktan, zamların yarattığı karmaşadan kurtulup normal yaşamımıza adapte olabilmek için, yeni zamlara konsantre olabilecek moral motivasyona yeterince zaman bulamadığımız gerçeğini artık gözardı edemeyecek durumdaydık.
Asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılacak zamların getirdikleri, neler umup neler bulabildiğimiz yeni yıl kısa sürede tam bir açmazın içinde bırakıverdi bizleri. Bir iki ay sonra ferahlama getirmesi beklenen duruma asla ulaşamayacağını düşünenlerin yaşadığı hayal kırıklıkları hızla artmaya başladı. “Daha şimdiden beklentimizin gerisine düşmeye başladık” diyenler, kendini hissettirmeye başlayan seçim ekonomisinin üzerlerine zoraki yükleyeceklerinin endişesiyle iyice sıkıntılı bir dönemin kendilerini beklediğini rahatlıkla hissedebiliyor durumdaydılar.
2023 yılını beklediğimiz gibi bir yıl olacağını düşünedurduğumuz bir dönemde, beklemediğimiz bir doğal afetle karşı karşıya kaldık. Zaten iyice zorlaşan yaşamımız tamamen altüst oldu. 2022 yıl bazı doğal afetler yaşamımızda asla unutulamayacak izler bırakmışken ülkemiz Güneydoğusu ve Doğu Akdeniz bölgesindeki Kahramamaraş, Adıyaman ve Hatay merkezli 11 ilimizde 6 Şubat’ta büyük can ve mal kaybına neden olan, 7,7ve 7.6 ve kısa süre içinde Hatay’ın Antakya ve Samandağ ilçelerinde 6.4 v 5.8 şiddetindeki depremler, yoğun artçılarıyla geride bıraktığı 40 binin üzerinde can kaybı, 115 binden fazla yaralı ve kısa sürede telafi edilemeyecek sayıda hasar gören binalarının enkaza dönüştüğü yerleşmim alanlarıyla ülkemiz genelinde büyük üzüntü yarattı. 2023 yılı Cumhuriyetimiz’in kuruluşunun yüzüncü yılındaki seçim arefesinde asla unutulamayacak can ve mal kaybını geride bıraktı.
Tüm zorlukları ve yaşanan tüm olumsuzlukları ile birçok sorun bırakan 2022 yılının üzerimizdeki olumsuz etklierinden kurtulmaya çalışırken sadece ekonomik zorluklarını göğüslemeye çalıştığımız yeni yıl 2023 Şubat ayında hiç beklemediğimiz çok büyük bir doğal afetle bizleri başbaşa bıraktı. Dünya doğal depremleri tarihinde asla unutulamayacak bir doğal afet olarak tarihe geçecek bu depremin geride bıraktıklarını telafi etmek çok zor olacağı gibi, yaşanan can kayıplarının bıraktığı üzüntülerini ve kaybettiğimiz canlarımızın yüreğimizde bıraktıkları acılarını asla unutamayacağız.
Her yaşanan büyük olumsuzluklarda sonra hep dilimize bir teselli dileği olarak doladığımız “Allah beterinden saklasın” sözcüğü bel bağlanacak pek de kaybettiklerimizi telafi edebilecek dileklerden değil.
Kaydettiğimiz canlarımızı asla unutmayacağız. Bir gerçeği de asla unutmamamız gerektiğini göz ardı etmeden, olacaklara hazırlık için gerekli önlemleri de vakit geçirmeden mutlaka almalıyız.. Ülkemizin, döğal afetlerin en can yakıcılarından ve yıkıcılarından olan bir deprem ülkesi olduğunu da asla unutmayacağız.
Umarım mal kayıplarını telafi için el biriliği ile, yılmadan çalışarak, yıkılan, zarar gören şehirlerimizi yeniden inşa eder, eski o güzel görüntülerine dönüştürürüz. Can kayıplarımızı geri getiremeyiz ama onları rahmetle anmayı ve geride bıraktıklarına sahip çıkmayı ve gereken desteği göstermeyi de asla unutmayız.
Depremde kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar ve başsağlığı diliyoruz. Yaralılarımıza sağlıklar ve geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha iletiyoruz.
Başın sağolsun, geçmiş olsun Türkiye’m.