Zaman zaman bu köşemizde “İlginçliklerin sonu yok ki” başlığı altında toplayacağım örneklere yer vereceğim.
Bugünkü birinci örnek yazıma; 1500’lü yıllarda Frankfurt’ta gerçekleşen bir mahkeme olayından “Frankfurt’ta Hakimden Mükemmel Ceza”. İkincisi ise; günümüzdeki lezzet yaratıcılarının daha şimdiden trend topik yaptıkları, adına “Dubai Çikolatası” denilen damak tadını altüst ederek kısa sürede günümüze yerleşen, akıllara durgunluk veren ilginç bir damak tadı örneğinden söz ederek başlıyorum.
HAKİMDEN MÜKEMMEL BİR CEZA
Olay 1506’da Fkankfurt’ta kaydedilmiş, yaşanmış mükemmel bir mahkeme olayı. Bir dava hakiminden emsalı görülmemiş bir ceza örneği. Bir tüccar 800 altın kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın içinde 800 altın dolu çantasını bulur. Son derece dindar olan marangoz cüzdanı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybedilmesinin mümkün olmayacağını değerlendirir ve sahibinin bu parayı mutlaka arayacağını düşünür. 800 altın ne kadardır diye düşünür. O zamanlar 40 altın için iyi bir at satın alınabildiğinde yaklaşık 20 at bedeli kadardırmış.
İçinde 800 altın olan keseyi bulan marangöz bir gün kiliseye gider. Rahibin, Frankfurt’a giren bir tüccarın içinde 800 altın olan kesesini kaybettiğini ve bulanın 100 altın ile ödüllendirileceğini duyurur. Bunun üzerine marangoz bulduğu keseyi getirir ve rahibe teslim eder. Keseyi kaybeden tüccar gelir çantayı alır. Ancak marangoza vaad etmiş olduğu 100 altını ödemeyi reddeder. Marangoza 5 altın uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler. Açgözlü tuccar, vaad edilen 100 altını vermemek için cüzdanında 800 altın değil 900 altın olduğunu, marangozun çantadan altın aldığını iddia eder. Rahip ayağa kalkar ve marangozu tanıdığını onun dürüst bir adam olduğunu, asla böyle birşey yapmayacağını söyler ve tüccarın iddiasına itiraz eder
Tartışma kızışır. Rahip, tüccarı ve marangozu Ftankfurt mahkemesine götürür.
Hakim süreci başlatır. Tüccara İncil’e elini koyarak 900 altın kaybettiğine yemin etmesini söyler. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yemin eder. Yargıç marangoza 800 altın bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangöz da elini İncil’e bastırarak yemin eder.
Herkes merakla hakimin kararını beklemektedir. Hakim herşeyin gün gibi açık olduğunu beliterek, “Marangoz 800 altın buldu ve tüccar 900 altın kaybetti. Yani marangozun bulduğu, içinde 800 altın olduğunu söylediği bu kese tüccarın değil. Dolayısıyla marangozun bulduğu içinde 800 altın olduğunu söylediği kesenin, sahibi çıkmadığına göre, marangozun kendisine aittir. Tüccar ise, kaybettiği 900 altınını aramaya devam edebilir” kararını verir.
Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar, adil davranan bir yargıç tarafından cezalandırılmış ve bu olay Frankfurt tarihine “hakimden mükemmel ceza örneği” olarak bu şekilde geçmiştir/Alıntıdır.
DUBAİ ÇİKOLATASI
Son yazın geride bıraktığı tüm tatil yerlerindeki neredeyse birçok kafenin, birçok dondurmacının görünür yerlerinde asılan reklamları süsleyen ve duyurularda sıklıkla rastlanan, herkesin merakla ve ilgiyle takip ettiği ve tam fenomen olan su meşhur “Dubai Çikolatası Gelmiştir” duyuruları meselesi tam “trend topik” olmuş durumda. Hemen hemen herkes merakını gidermek için öncelikle tatmak istdiği bir tatil yöresi çeşnisi. Ben gördüm, ama bilmediğim lezzetleri sırf merakımı gidermek için tadanlardan hiç olmadım ama ilk fırstta tanımak için merakımı gidereceğim.
Bulanlar, tanıtımını yapanlar tam bir
çıldınlığa imzasını atmış durumdalar
Bitez'de her kafe, ön tarafa "Dubai
Çikolatası Geldi" yazmış. Bir Dubai
çikolatasıdır modası gidiyor. Ben de
sandım ki bu isim bizimkilerin yakıştırması
olsa gerek, Dubai'nin bu işten haberi bile
yoktur! Meğer öyle değilmiş. Sadece burada
değil dünyada da moda olmuş. Çıkış yeri de
gerçekten Dubai. Önce bir künefeci tesadüfen
icat etmiş.
Künefenin üstüne bolca Antep fıstığı onun da üstüne çikolata sosu dökerek satıyorlarmış.
Dubai'de yaşayan yarı İngiliz yarı Arap Sarah Hamouda bu fikri alıp ticarileştirmiş. Sıcak tüketilen ürünü soğuk ve paketli hale getirmiş.
Şirketinin adı F.I.X.
İnsanın ancak aş erdiğinde yiyebileceği aşırı tatlı yiyecekler son yıllarda pek moda oldu. Yemek programlarında, sokak lezzeti programlarında bir çeşit yeme modası furyası var. Nasıl bir mide aklınız alıyor mu?
Akdeniz mutfağı bu konuda hayli sadedir. Akdeniz deyince Adana, Antep, Hatay demek istemedim. Onlar Arap etkisiyle epey ağır mutfaklar. Balkan ve Kafkas mutfakları da hamur işi dolu. Fransız mutfağı, Sefarad mutfağı, Yunan ve Ege mutfağı iyidir. Az baharatlı, az şekerli, az hamurlu, az kızartmalı.
Dubai çikolatası tam Arap damak tadı. Kadayıf, Antep fıstığı, çikolata her biri ayrı ayrı güzel lezzet. Hepsi bir arada olunca bambaşka karışım!
Evet itiraf ediyorum deneyenleri izledim ama henüz denemedim. Böyle çılgın furyaların tek bir iyi yanı var esnafın ekonomisine biraz canlılık getirmesi.
Hadi bakalım şimdi de “Dubai bilekliği modası” çıksın biraz bu ve benzeri işlerle uğraşanlar ve meraklıları sebeplensinler/Alıntıdır.