Çin'in diğer Orta Doğu ülkelerinden farklı olarak Mısır ile ilişkileri enerji ve petrol odaklı değil.
Mısır tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’yle diplomatik ilişki kuran ilk Arap ülkesi, aynı zamanda ilk Afrika ülkesi olmuştur. Çin Süveyş krizi sırasında İngiltere, Fransa ve ABD'nin Mısır’a karşı sergilediği saldırıyı kınamıştı. Bu tarihsel arka plan çok önemli bir şey. Şimdi Çin Mısır’ın çok önemli bir askeri ve teknoloji ortağı haline geldi. ASN-209, Wing Loong-1 ve Wing Loong-2 insansız hava araçlarını verdi.
Hüsnü Mübarek ilki 1976’da başkan yardımcılığı dönemine olmak üzere Çin’i defalarca ziyaret etmiş ilişkilerin gelişmesine ciddi katkılar sağlamıştı. Muhammed Mursi, Arap ülkeleri harici ilk yurt dışı ziyaretini yaptığı Çin'e aralarında yüze yakın iş adamından oluşan bir heyetle gitmişti. Zamanın Çin Devlet Başkanı Hu Cintao ile görüşmesi Mısır'ın o dönemdeki dış politika önceliklerinin altını çizen bir şeydi. Bu görüşmede Çin savaş gemilerinin Süveyş Kanalı’ndan geçişi de konuşulmuştu. 9 milyar dolarlık ticari anlaşma imzalandı. 2007 yılında 1,8 milyar dolar olan dış ticaret hacmi 2013’te 7,6 milyar dolara çıkmıştı. Çin'i şimdiye kadar altı kez ziyaret eden Sisi döneminde de ekonomik ilişkiler gelişmeye devam etti ve 2019’da 12,5 milyar dolarlık bir dış ticarete ulaşıldı.
Çin’in diğer Orta Doğu ülkelerinden farklı olarak Mısır ile ilişkileri enerji ve petrol odaklı değil. Süveyş Kanalı tahmin edileceği üzere bu ilişkide hep ön planda oldu. Şi Cinping 2016’da Mısır’ı ziyaret ettiğinde Sisi’yle beraber Çin-Mısır Süveyş Ekonomik ve Ticari İşbirliği Bölgesi'nin ikinci aşamasının açılışını yapacaktı.
Bu tarihsel durum Degang Sun’un, Çin’in bazı hükümetlerin kötü veya baş belası olduğu fikrini reddettiği tespitini akla getiriyor. Degang Sun’a göre Pekin yönetimi, coğrafyadaki bütün devletlerin çatışmalara getirilecek kapsamlı çözümler konusunda ortak olduklarını vurguluyor ve bu standartları savunarak dünyadaki statüsünü parlatmaya çalışıyor. Bunu yaparken Avrupa Birliği, Rusya ve ABD gibi güçlerle doğrudan bir çekişme içinde olmaktan kaçınıyor.
Naser Al-Tamimi Körfez Arap ülkeleri - özellikle Suudi Arabistan ve BAE’nin benzer bir strateji üzerinde çalıştığını söylüyor. Buna göre askeri bağımsızlık yeteneklerini güçlendiriyor ve Çin gibi kilit oyuncularla kurdukları bağlarla ekonomik ve askeri ilişkilerini hızla çeşitlendirme amacı güdüyorlar. Al-Tamimi’ye göre bu projeksiyondan bakıldığında uzun vadede Körfez Arap devletleri Çin deniz üslerine ve başkaca askeri tesislerine ev sahipliği yapabilir.
Bugün İran dahil 21 MENA ülkesiyle Kuşak ve Yol İnisiyatifi çerçevesinde ikili anlaşmalar yapmış olması ve bunların 11’inin en büyük ticaret ortağı durumuna gelmiş olması Çin’in başarısının göstergesi. Orta Doğu gibi geniş bir coğrafyada çok boyutlu bir küresel ortaklık ağını geliştirmeyi başardılar. Bu gelişmelerin siyasi ve askeri olarak neye evrileceğini kestirmek zor olsa da, Çin’in Orta Doğu’nun ihtiyaç duyduğu barışa katkıda bulunma kapasitesi var görünüyor. Bunu başarırlarsa Orta Doğu’daki nüfuzları daha da artacak.