Dumanı zaten çıkmıştı, sonunda ateşi de gördük. Sıla ve İlker Kaleli aşklarını ayan beyan yaşamaya karar verdi.

Dumanı zaten çıkmıştı, sonunda ateşi de gördük. Sıla ve İlker Kaleli aşklarını ayan beyan yaşamaya karar verdi. Ve birbirlerinin ağızlarının içine düştükleri fotoğrafları paylaştılar. Yine bi kaş, göz süzmeler. Yine bi melül melül bakışlar. Bi liseli aşık pozları. Neyse gelelim cemi cümlenin mesele ettiği konuya… Sıla yeni sevdiceğine "Canımın canısın" demiş. Neymiş efendim, bu sözü geçtiğimiz yıl eski eşi Hazer Amani için de kullanmış. Amaaan ne kadar da mühim, takacak başka bir şey bulamamışlar mı? Valla yalan yok, Sıla her aşık olduğunda ben dahil herkesin canı aşk çekiyor. Kadın aşk denilen şeyi buram buram yaşıyor. Millet ömür boyu arar, birini bulamaz. Bizim kızı resmen her köşe başında bir aşk bekliyor. Hoş gözümüz yok, Allah daha fazlasını versin de insan bi imrenmiyor da değil. Şimdi sorarım size, bu kızcağız ne yapsın? Her adama yazacak ayrı bir şey mi bulsun? Biraz empati lütfen!

Evde!

Tırnaklarımızı yiyerek yaz boyu izleyeceğimiz bir aşk hikayesi daha… Açıkçası bu ilişki çok yürümez diye bakanlardandım. Ama maşallah doludizgin devam ediyor. Oğuzhan Koç ve Demet Özdemir’in sarmaş dolaş, öpüş koklaş fotoğrafları her yerde yayınlandı. Çıkan habere göre… Fotoğraflar kaldıkları otelin, havuz başında çekilmiş. Bu denli yakın görüntülerin umuma açık bir alanda çekilmiş olması, haliyle infial etkisi yaratı. Sosyal medyadaki kıyım ve linç tayfası iş başına geçti. “Edep yahu edep!” naraları havalarda uçuştu. Ama çok geçmeden herkes öğrendi ki o fotoğraflar evlerinin bahçelerinde çekilmiş. Bu konu hakkında ciddi birkaç kelam edecek olursam… Kadın erkek fark etmeksizin, bilinen isimlerin özel hayatlarının haber değeri vardır. Hiçbiri “Siz ne benim özel hayatımdan.” diyemez. O zaman ben de onlara, “Hayatlarınız haber olsun diye yırtındığınız günleri bi hatırlayın.” derim. Bundan şikayetçi olanlar varsa, çözüm basit. Ayurveda şifacısı olsun, nasılsa birkaç aya unutulur giderler. Amaaa eve, bahçeye, özel mülkün içine girmek başka bir şey. İşte buna ne kadar kızsanız, ne deseniz haklısınız.

En doğru cümle!

Millettin ne giyip giymediğine bu kadar kafa yoran, başka bir toplum daha olduğunu düşünüyorum. Açıkçası yolda boxerı ile yürüyen bir adam görsem, zerre umurumda olmaz. Gözümün ucuyla bakar geçerim. Tabi ki bu herkes iç çamaşırları ile ortalarda dolaşsın demek değil. Ama yıl bilmem kaç olmuş, hala neden bu kadar önemli giyilen mayo, takılan türban. Kime ne bundan? Hepimiz farklıyız. Kültürümüz, geleneklerimiz, inançlarımız, zevklerimiz… Başkalarının giyim kuşamlarını beğenmeyip, rahatsız da olabiliriz. Ama kimse, kimseye karışamaz. Bu sebepten saygısızlık yapamaz. Hiç kimsenin haddi değil, kişilik haklarının çizildiği çizgiyi aşmak. “İnsanlar istedikleri gibi giyinebilmeli.” Bu en doğru cümle ama maalesef işin içine insan girince, işler her zaman karmaşıklaşıyor.