İrlanda her zaman İngiltere için sorun olmuştur. Aslında asıl sorun elbette İngiltere'nin kendisi oldu her zaman.
Sömürgeci Britanya Krallığı Katolik İrlanda’ya geçmişte çok çektirdi. İrlanda “zengin” Büyük Britanya Krallığı’nın sömürgesi olarak hep fakirlik ve açlık yaşadı. Bir avuç protestan İrlandalıyı bahane ederek İngiltere geçmişte İrlanda’ya çok çektirdi. Hatta Osmanlı İmparatorluğu bile dört kalyonla İrlanda’ya yiyecek yardımı yaptı vakti zamanında. Neyse o günler geride kaldı. Artık İrlandalılar barış ve huzur içinde yaşıyor. Hatta AB üyesi oldukları için de çok memnunlar.
Ve ne İrlanda Cumhuriyeti ne de AB, Brexit nedeniyle Kuzey İrlanda sınırının bir “AB dış sınırı” olarak 1998 İrlanda Barış Anlaşmasını bozmasını istememekteler. Bu nedenle bir Ticaret Anlaşması ile sorunu çözmek istiyorlar. Ancak bu anlaşmayı Başbakan Theresa May’ın müttefiki Kuzey İrlandalılar reddediyor.
Acaba İngiltere’nin şimdi yaşamakta olduğu Brexit-Krizi geçmişte çok acı çeken İrlandalıların okudukları duaların ve lanetlerin bir sonucu mu? Çünkü İngiltere’nin AB’den çıkışını organize etmesi gereken anlaşmanın baş sorunlarından biri de yukarıda belirttiğim gibi Kuzey İrlanda!
AB üyesi İrlanda ve AB üyesi olarak kalmak istemeyen İngiltere arasında bulunan Kuzey İrlanda konusunda AB’nin haklı talepleri mi sorun? Yoksa İngiltere ve Kuzey İrlandalıların “tarihten ders almayarak” hala “olmayacak taleplerde bulunmaları mı?
Görüldüğü kadarıyla ikincisi şu an ana sorun!
AB üyesi olmasına rağmen Schengen Anlaşmasını imzalamayan ya da “Euro ülkeleri arasına” katılmayan İngiltere aslında AB’den en çok faydalanan ülkeydi. AB’nin tüm nimetlerini bugüne kadar ustaca kullanmasını bildi. Buna karşılık AB’nin yüklerini paylaşmamaya özen gösterdi.
Örneğin “Birinci Irak Savaşında” en başta Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder ABD’nin kışkırttığı savaşa karşı çıktığında ve en başta Fransa tüm Kara Avrupası onu desteklediğinde İngiltere, ABD ile cephedeydi! Avrupa savaşa karşı, İngiltere ise savaştan yanaydı.
İngiltere aslında AB üyesi olmasına rağmen kendini her zaman ABD’ye daha yakın hissetti.
AB üyesi İngiltere’de yanlış rüyalar görenler yıllar boyunca “AB’den çıkalım” propagandası yaptılar. Onlara göre İngiltere, AB üyesi olmakla kaybetmekteydi. AB üyeliğine son verdiklerinde her şey daha güzel olacaktı. AB üyesi olmayan İngiltere bir zamanlar “güneşin hiç üzerinden batmadığı” Büyük Britanya İmparatorluğu gibi olma şansına sahipti. İngiltere de yürümeyen ne varsa AB yüzündendi.
Sonunda başardılar ve referandum yaptılar. Seçmenlerin çoğunluğu anlatılan “rüyaya” kandılar.
AB ilk önce şaşırdı ama sonra toparlandı. AB üyesi ülkeler AB’nin çıkarlarını ustaca savunarak İngiltere ile bir anlaşma metninde uzlaştılar. Buna göre 29 Mart 2019 günü İngiltere’nin AB’de son günü olacaktı.
Brexit, İngiltere Başbakanı May’ın siyasi kariyerini de bitireceğe benziyor.
İngilizler, AB ile varılan anlaşmanın ön gördüğü koşullarda ayrılık istemiyorlar. AB ise anlaşma maddelerini tekrardan görüşmemeye kararlı. Hatta epey zamandır ilk defa tüm AB ülkeleri bir konuda aynı görüşte. O da İngiltere ile pazarlık yapmamak!
Theresa May Belçika, Hollanda ya da Almanya turlarıyla AB’yi iknaya çalışıyor ama nafile! Hatta AB ülkelerinde birçok politikacı açıkça bu durumun “keyfini çıkardıklarını” itiraf etmekteler. İngiliz halkı da AB üyesi olmayan bir ülke olurlarsa geleceklerinin pek parlak olmadığını fark etti. Artık rüyalara inanmıyor. Başbakan Theresa May parlamentoda oylama yapacak cesarete sahip değil. Çünkü oylamanın sonucu istediği gibi olmayacak.
29 Mart 2019 tarihine kadar taraflarca kabul edilmiş bir anlaşma olmazsa ne olacak?
İşte şimdi herkes bu sorunun cevabını aramakta. AB için sorun yok. İngiltere’de ise “belki bu sayede AB üyesi kalırız” düşünenlerin sayısı sürekli artmakta. Kısacası Brexit tam bir fiyasko olmak üzere. İzlemeye devam ediyoruz!