Her fırsatta ifade ettiğim bir gerçek var, ne yazık ki bu ülkenin en cahil ve en totaliter kesimi üniversiteli sınıf.

Cuma günü Türkiye’nin yerli otomobili tanıtıldı.

Otomotiv endüstrisinden anlamayan birinin bile tasarımlarına aşık olduğu, hangi siyasi düşünceden olursa olsun objektif düşünen her kişinin beğendiği iki araçtan ben en çok SUV modelini tuttum.

Hatta tanıtımı izlerken en büyük üzüntümün 2022’de seri üretime başlayacak olması oldu.

Bence bu ülkeyi seven her insan da bunu düşünmüştür. Zira DEVRİM aracını baltalayan zihniyetten sonra Cuma günü yaşadığımız heyecan o kadar fazlaydı ki ertesi gün bu araçlara sahip olmak isteyen binlerce kişi mutlaka olmuştur.

Sırf muhalefet etmek uğruna Türkiye’nin bu devrimini eleştirenleri ise anlamak her zaman ki gibi güç.

Onların niyeti her ne kadar üzüm yemek değil, bağcı dövmek olsa da bu “okumuş” şımarıklığından açıkçası gına geldi.

***

Yerli araç tanıtılırken ülkenin belli bir kesimi “Kanal İstanbul yapılmasın” kuyruğunda dilekçelerini veriyordu.

Özgür bir ülkede “Kanal İstanbul yapılsın” demek nasıl haksa “yapılmasın” demekte haktır, buna bir sözüm yok.

Bu konu hatta en sert bir şekilde tartışılabilir, bu durum bir ülkenin gelişmişlik seviyesini de gösterir.

Gelgelelim, böyle mi oluyor? Tabii ki hayır.

“Kanal İstanbul yapılmasın” diye sıraya girenlerle konuşun, mutlaka “ülkenin iyiliği…” ile başlayan cümleler kuracaklardır.

Kendilerince ülkenin iyiliğini düşündüğünü savunacaklardır.

Kaldı ki herkesin düşüncesi kendine, her ne kadar sırf “Erdoğan nefreti” yüzünden Kanal İstanbul’a karşı çıktıkları çok net belli olsa da biz yine de tüm iyi niyetimizle böyle düşünelim.

E peki Türkiye’nin yerli otomobiline burun kıvırmak, gözünün üstünde kaş vardır edasıyla eleştirmek ve bunu karalamak için tonla saçma sebep söylemekte mi ülkenin iyiliğini düşünmekle alakalı?

Yoksa bu sırf Erdoğan döneminde hayata geçiriliyor diye, “Erdoğan nefretinin” artık kronikleşen hastalığına mı maruz kalıyoruz?

***

Bakın arkadaşlar…

Her fırsatta ifade ettiğim bir gerçek var, ne yazık ki bu ülkenin en cahil ve en totaliter kesimi üniversiteli sınıf.

Eline almış oldukları kâğıt parçasıyla her konuda hak sahibi olduğunu iddia eden ve ülkeyi tapulu malı gibi zanneden bu kesimin şımarıklığı başa bela.

“Erdoğan nefreti” dışında başka bir argüman üretemediği için saçmalayan, en sonunda konuyu “modernliğe” getirerek tüm faşist tutumlarını dışarıya döken bu kesimin şımarıklığı ne yazık ki artık güldürmüyor bile.

En güzelini aslında dün İzmir’in lüks bir AVM’sinde konuştuğum çalışan bir kız söylüyordu.

Sigara içmek için dışarıya çıktığımda ayaklı küllüğün hemen yanı başındaki sigara küllerini görünce söylendim:

“Bu insanlar gerçekten geri zekâlı, küllüğün hemen dibinde sigara içmişsin ne diye yere atıyorsun, küllüğe atsana!”

Daha sonradan stilist olduğunu öğrendiğim ve TÜBİTAK’tan iki ödüllü yerleri temizleyen o kız bana aynen şöyle dedi:

“Bunun zenginlikle ya da okumuşlukla alakası yok, görüyorsunuz işte bu görgü kuralını okullarda öğretmiyorlar.”