Şimdi dönüp bize bakıyorum, biz de artık resmi olarak bir doğal afet olan deprem ülkesiyiz.
Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız doğal afetler içimizi çok acıttı. Önce Akdeniz’den Ege’ye çıkan yangınlar, sonra Batı Karadeniz’de sel baskınları. Kayıplar verdik, ihmaller evet çok yakıcı ama hep birilerini suçladık. İstediğimiz zaman muhteşem planlı şekilde birlik olabilsek de yine de eksik bir şeyler var. Yıllardır New York’ta ailemi ziyarete geliyorum. Ve her geldiğimde mutlaka ya bir kasırgaya ya da kar fırtınasına mutlaka denk geliyorum. Geçtiğimiz hafta Henry kasırgası New York’un bir kısmını darma duman etti diyebiliriz. Su baskınları, devrilen elektrik direkleri ve ağaçlar tam bir felaketi anımsatıyordu. Sonrasında kimsenin ayaklanıp, birilerini suçladığını görmedim. Hatta sanırım bir tek ben, nerede bu yöneticiler demiş olabilirim. İnsanlar doğal afetlerle yaşamaya alışkınlar, zaten zararları devlet tarafından karşılanıyor.
Şimdi dönüp bize bakıyorum, biz de artık resmi olarak bir doğal afet olan deprem ülkesiyiz. Ama hala depremle yaşamayı öğrenemedik. Çarpık yapılaşma yerine, depreme dayanıklı akıllı binalar toplasak kaç tane var bilmiyorum. Belediyeler bu konuda nasıl çalışmalar yapıyor acaba bunu da çok merak ediyorum. Özellikle İstanbul’da beklenen depremi düşündükçe korkudan uykularımız kaçmıyor mu? Düşünüyorum da mesela New York’taki kar fırtınalarından birini İstanbul’da yaşasak ne olur? Yol tuzlama araçlarından başka bir hazırlığımız ya da bilgimiz var mı? Artık bu durumu hafife almadan biz de doğal afetlerle yaşamayı öğrenmeliyiz diye düşünüyorum. Umarım bu afetlerin hiçbirini yaşamak zorunda kalmayız.
Sevgi ve sağlıkla kalmanızı dilerim.