Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı güçlerin bağımsızlığını 21 Şubat Pazartesi günü tanıdı.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı güçlerin bağımsızlığını 21 Şubat Pazartesi günü tanıdı. Bunun ardından bölgedeki gerilim yükselirken Rusya iki gün önce Ukrayna’yı işgal etti.

Yaklaşık 8 yıldır Ukrayna’nın doğusundaki Rusya’nın desteklediği ayrılıkçı gruplarla Ukrayna güçleri arasında devam eden savaşta şu ana kadar binlerce kişi yaşamını yitirdi.

Yeniden krize dönüşen uzlaşmazlığın nedeni

2014 yılının Şubat ayında Ukrayna’nın o dönemki Cumhurbaşkanı, Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in protestoların ardından görevine son verilmesi sonrasında Rusya, Ukrayna’da Kırım’ı ilhak etti ve ülkenin doğusunda, Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu Donbas bölgesindeki Rusya yanlısı ayrılıkçılara desteğini arttırdı. 2014 yılının Nisan ayında Donetsk ve Luhansk’ta Ukrayna güçleri ve gönüllü Ukrayna birlikleriyle çatışmaya giren silahlı ayrılıkçı gruplar, bölgedeki hükümet binalarını ele geçirerek bu iki yerde Cumhuriyet ilan etti. 2014 yılının Mayıs ayında Donetsk ve Luhansk’ta bağımsızlık için yapılan oylamanın ardından bu bölgelerin Rusya’ya dahil olması için adım atıldı. Ancak Rusya, Donetsk ve Luhansk’ın Rusya’ya dahil edilmesi girişimini kabul etmemekle birlikte bölgede destek verdiği güçleri, Ukrayna’nın NATO’ya dahil edilmesini engellemek için kullandı.

Rusya-Ukrayna ikili ilişkileri

Ukrayna ve Batılı ülkeler Rusya’yı bölgedeki ayrılıkçılara silah ve asker desteği gönderdiğini ileri sürerken, Rus yetkililer bölgede savaşan Rusların Rusya ordusuna bağlı olmadığını, gönüllü savaşçılar olduğunu iddia ediyor.
Bölgede tank ve savaş uçaklarıyla yoğun bir çatışma yaşanırken, 17 Temmuz 2014 tarihinde Malezya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı çatışmaların ortasında hedef olarak yere çakıldı. Uçaktaki 298 yolcu yaşamını yitirdi. Olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda uçağın, ayrılıkçıların kontrolündeki bölgeden, Rusya’dan alınan bir füzenin fırlatılması sonucu düştüğü ortaya çıktı. Moskova olayla ilgili herhangi bir bağlantısı olmadığı iddiasında.

Ukrayna’nın doğusunda uzlaşma için barış anlaşması

2014 yılının Ağustos ayında çatışma yaşanan bölgede Ukrayna askerlerinin yenik düşmesinin ardından, ayrılıkçı grup liderleriyle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) arasında Belarus’un başkenti Minsk’te, aynı yılın Eylül ayında bir anlaşma imzalandı. Anlaşmada, AGİT gözetiminde bir ateşkes sağlanması, tüm yabancı savaşçıların bölgeden geri çekilmesi, taraflar arasında mahkum ve rehine takası yapılması, ayrılıkçılara af çıkarılması ve ayrılıkçı bölgelere belirli oranda özerk yetki verilmesi kararı alındı. Anlaşma çok kısa süre uygulamada kalabildi ve geniş çaplı bir çatışma yeniden başladı. Bu çatışma sonucunda da Ukrayna 2015 yılının ilk aylarında yeni ve büyük bir yenilgi daha yaşadı. Fransa ve Almanya, yeni bir anlaşma için arabuluculuk yaptı. Bu anlaşma 2015 yılının Şubat ayında, Belarus’un başkenti Minsk’te Ukrayna, Rusya ve ayrılıkçıların liderleri arasında imzalandı. Minsk Anlaşması olarak bilinen anlaşmada ateşkesin sağlanması ve siyasi bir çözüme zemin hazırlanabilmesi için tüm ağır silahların geri çekilmesi kararı alındı. Ukrayna, Rusya, Fransa ve Almanya anlaşmayı onaylayan ortak bir bildiri imzaladı.

Ateşkes süreci

2015 yılında imzalanan barış anlaşmasında Ukrayna’ya ayrılıkçı bölgelere özel statü sunma zorunluluğu getirildi. Rusya için diplomatik bir kazanç olarak görülen bu anlaşmayla söz konusu ayrılıkçı bölgelerdeki liderler kendi emniyet güçlerini oluşturma ve yerel savcı ve hakimlerin atanmasında söz sahibi olma hakkını elde etti. Anlaşmaya göre ayrıca Ukrayna’nın Rusya sınırındaki yaklaşık 200 kilometrelik bölgede kontrolu yeniden alması için bölgede özerkliğin oluşturulması ve bölge halkının çoğunlukla Rusya yanlısı olduğu bölgede AGİT gözetiminde seçim yapılması şartı getirildi.
Birçok Ukraynalı bu anlaşmanın ülkelerinin ulusal çıkarlarına uymadığı görüşünde. Minsk Anlaşması her ne kadar bölgede taraflar arasındaki çatışmaları büyük oranda engellemiş olsa da gerginlik ve çatışmalar yer yer devam etti. Minsk Anlaşması’nın da etkisinin azalmasıyla beraber, Moskova’nın, ayrılıkçı bölgeleri Ukrayna siyasetini doğrudan etkilemede kullanma çabaları sonuçsuz kaldı. Diğer taraftan, Ukrayna ise bölgedeki uzlaşmazlık nedeniyle, anayasal hedeflerinden olan NATO üyeliğine yönelik adımlarında planlandığı şekilde ilerleyemedi. Moskova bu süreçte, ayrılıkçıların kontrolündeki yaklaşık 3,6 milyon nüfuslu bölgedeki 720 binden fazla kişiye Rus pasaportu verdi, bölge halkına ekonomik yardım sundu. Ancak bu yardımlar da savaş öncesinde Ukrayna’nın gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık yüzde 16’sını kapsayan Donbas’ın ekonomisini yeterli düzeyde büyütmeye yetmedi. Rusya’nın Ukrayna sınırında askeri varlığını arttırmasıyla beraber kısa bir süre önce Minsk Anlaşması’nın yeniden canlandırılması için Batılı ülkeler harekete geçti. Almanya ve Fransa, Minsk Anlaşması’nın maddelerine uyulması çağrısı yaparken, Ukrayna hükümeti bu anlaşmaya karşı eleştirilerini yeniden gündeme getirerek ülkenin bu anlaşma nedeniyle tehlike altında olduğunu savundu. Paris ve Berlin’de Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya liderlerinin katılımıyla düzenlenen görüşmelerde fikir birliği sağlanamadı. Rusya meclisinin alt kanadının üyeleri geçen hafta yapılan oylamada, Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı iki bölgenin bağımsızlığını tanıma çağrısı yaptı.

Putin’in ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıması

Putin’in Minsk Anlaşması’nı tamamen ihlal ederek Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıması gerilimi daha da yükseltti, Ukrayna ve Batılı müttefiklerini harekete geçirdi. Başta Amerika ve AB ülkeler olmak üzere bazı ülkeler Rusya’ya karşı yaptırımları devreye soktu. Batılı ülkeler bir süredir Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı hazırlığı olduğu yönünde uyarılarda bulunuyordu. Bu iddiaları aylardır reddeden Rus yetkililer, bugün Ukrayna’yı karadan, havadan ve denizden işgal etti. Rusya’nın operasyonlarının hedefinde olan birçok kentte halk daha güvenli bir yer arayışıyla yola çıkmış durumda. Acil durum toplantısı düzenleyen Batılı ülkeler ise alarmda

GÜNÜN SÖZÜ: SAVAŞA HAYIR