Önce Ferhat Göçer'in sesinden notalarını duyduk, sonra "İstersen" adlı şarkı ile sesini duyduk. Müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yaptı.
Gezgin ruhlu, sempatik bir genç. Müzik ortağı Gözde Ançel ile beraber dünyanın öbür ucunda Avustralya’da ardı ardına ürettiler şarkılarını. Sonra Skype aracılığı ile Sony Müzik’le yapılan telekonferanslar. Her şey çok hızlı gelişti. Türkiye’deki müzik kariyeri başarılı bir grafik çizdi ve bir anda zirveye rezervasyon yaptı. Kısa sürede üç albüm yayınlandı. Üçüncü albümü “Kehanet” henüz çok yeni. Yine dolu bir albüm ve yine Buray kendi dediği gibi “kendi tarzında”. Buray albümünü ve müzik tarzını bakın nasıl anlatıyor.
“Serüvenim Ferhat Göçer şarkısı ile başladı”
Beste yapmaya Gözde Ançel’le beraber başladık. O edebiyat tarafında, ben ise beste tarafındayım. Kendisi Avustralya’da kilometrelerce uzakta, ama çok iyi bir uyum var aramızda. Ferhat Göçer’in seslendirdiği “Unutmuş Çoktan” adlı şarkıyla başladı serüvenimiz. Selim Gülgören, Mustafa Ceceli, Koray Avcı ve Ziynet Sali gibi şarkıcılara da verdik şarkılarımızı.
“Kehanet’in şarkıları Antalya’da doğdu”
Yeni albümüm “Kehanet”te yer alan 12 şarkının çoğu yeni bestelendi. Bir tek “Bir Ömürlüğüm”ü tekrar yorumladık. Gözde Ançel Antalya’ya gitmişti, ben de gitarımı alıp Antalya’ya gittim. Antalya’da sahilde kumsalda oturup çalıp söyledik ve şarkılarımızı böyle bir ortamda kaydettik. Şarkıların yedi, sekiz tanesi oradaki bu çalışmamız sırasında doğdu. Bize deniz ilham veriyor onu anladık. Bazen ben melodiyi veriyorum, sözü Gözde yazıyor; bazen Gözde sözleri söylüyor, ben armonileri yapıyorum, bazen de ben nakarat buluyorum o boşlukları dolduruyor. Her şarkıda değişik çalışma tekniklerimiz var. İkimiz yan yana isek o an doğan çok bestemiz var demektir.
“Albümde çok derin mesajlar var”
Albümün adı “Kehanet”. Hem ilginç bir isim hem de bizim albümümüzde de geleceğin ne getireceğini bilemezsin teması var. Bu ismin albüme çok yakışacağını düşündük. Ben bazen bu şarkının sözlerinin içinde kayboluyorum. Çok derin bir anlamı var. Albümün kapağındaki fotoğrafım biraz agresif. Buray büyüyor. Birazcık değişiyor. Albümün şarkılarında isyan var. İsyankar bir Buray göreceksiniz bu albümde. Hırçın bir Buray karakteri ve şarkılarda.
İlk klip: “Aşk Bitsin” oldu
Çıkış şarkımız “Aşk Bitsin”’i Antalya’da sabahın 3’ü gibi dalgalar kumsala vururken, o atmosferden aldığımız ilhamla yaptık. “Aşk Bitsin” aşk açısı çeken bir adamın kurtulamamasını, onu bırakma isteğini ama cesaret edememesini anlatıyor ve dayanamıyor “Aşk Bitsin” diyor. Aşk bitsin yenileri başlasın.
“Aşk Bitsin”’in klibinde ilginç bir senaryomuz var. Yıpranmış, perişanları oynayan bir kahramanımız var onu canlandırmaya çalıştık. Klip yönetmeni “Senden biraz oyunculuk bekliyoruz” demişti. Ben normalde pozitif ve şen şakrak biriyim. Beni perişan, sinirli gören bir arkadaşım olmamıştır gerçek hayatta. Klipte oynayan karakterimiz perişan durumda ve bir puzzle parçaları var. Onu birleştirdiğinde kızı dünyada tutuyor, ama eksik parçaları bulamadığında ay tutuluyor ve kız kayboluyor. Ben bu depresif role bayağı çalıştım. Siyah giyerek, aynaya bakarak “Nasıl o perişanlığı yansıtabilirim?” diye düşündüm. Hatta oyunculuk dersleri de aldım ve klipte de bunu yansıttığıma inanıyorum. Klip için 2 hafta hazırlık yaptım.
Avustralya’dan Türkiye’ye gelen dostluk
Bahadır Tanrıvermiş, Avustralya’ya Gökhan Tepe’ye davul çalmaya gelmişti. Ben de Gökhan Tepe’ye gitarist olarak eşlik ettim ve orada Bahadır’la tanıştık. Sonra geri geldiğimizde Bahadır benim demolarımı Sony Music’e ulaştırdı. Beraber çalışmaya başladık. Canlı kayıtları yapmama yardımcı oldu, çok güzel fikirleri var. Bu yıl Tolga da katıldı aramıza. Kıbrıs’tan İstanbul’a geldi, orkestra şefi oldu. Hatta albümde bir şarkıyı da ona teslim ettim. Genel olarak üçümüz beraber yaptık albümü. Tabii ki başka arkadaşlarımızın da emekleri var. Çok keyifli bir takımız. Cümbüşü ve gitarları da ben çaldım. Benden çok daha iyi gitaristler var aslında ama onlara anlatacağım enerjiyi kendime harcarım ve kendi duygumu kendim daha iyi anlatırım diye düşündüm. Aslında iyi bir şey ama fazla zamanımı alıyor. Her şeye müdahale ediyorum, bir tek klibe karışmıyorum.
“İnsanlara ne kadar verirsen o kadar bolluk gelir”
Albümün için stüdyoda çalışırken ekibimi biraz zorluyorum ama kibarım. Kimsenin kalbini kırmam, sonuca odaklanırım. “Arkadaşlar bu olmadı baştan” derim, “Ne tavsiye edersiniz?” diye sorarım, çözüm odaklı yaklaşırım. Zaten benim çevremdeki insanlar çok pratik, kimseyi kırmadan çözüm odaklı bir çerçevede çalışıyoruz. Biz gönlü bol olan insanlar olduğumuz için de işin maddi tarafı geride kalır. İnsanlara ne kadar daha fazla verirsen, sana da o kadar bolluk gelir ve o kadar kapılar açılır.
“Benim tarzım Buray’ın tarzı”
Yaptığım müzikle ilgili bir zamanlar çok fazla soru işareti vardı kafamda. Türk halk müziğiyle büyüdüm ben. Lisede rock ateşi, elektro gitar, orkestra derken rock ve pop müzikle tanıştım. Sonra gidip klasik müzik okudum. Bir dönem bir kimlik arayışı vardı kafamda. “Buray sen hangi tarza gideceksin?” diyordum kendime. Mezun oldum birçok sanatçıya eşlik ettim. Kendimi her alandan besledim ve sorunun cevabını en sonunda buldum. Aslında play tuşuna bastığımda o duygu beni yansıtıyorsa, bana ait olan müziği yapıyorum demektir. Ruhuma dokunan, bana ait olduğunu hissettiğim şarkıları söylüyorum. Bir baktım ki bu kadar zaman boyunca müzikten öğrendiğim tüm bilgiyi harmanlamışım ve Buray’ın duymak istediği tınıları yakalamışım. Hangi tarz dersen Buray’ın kendi tarzı derim, çünkü günümüzde tarz denen bir şey kalmadı.
“Beste yapmak için beste yapmak esnaf işi”
Günümüzün taslaklarına bağlı kalmadan, hiçbir ticari kaygı gütmeden üretim var bende. Ekibimle beraber sadece kendi yaşadığımız aşklar, hikayeler ve kendi duymak istediğimiz müzikleri yapıyoruz. “Aman insanlar beğenecek mi?” diye kaygıya düşmediğimizde gerçekten insanlar beğeniyor. Bizde sırf beste yapıyor olmak için beste yapmak yasak ve esnaf işi.
Şu an hayat çizgimdeki zirveye doğru ilerliyorum. Müziği yarış olarak görmüyorum, benim yarışım kendimle. Hep daha iyisini yapabilmek için kendimle yarışıyorum. Bu işin sonu yok.
----
Tempo Awards geleceğin klasikçilerini arıyor
Avrupa’nın en önemli klasik müzik radyosu Radio Classic yaşı otuzun altında olanlar için çok özel bir müzik yarışması düzenliyor. Finlandiya’da karasal ulusal çapta yayın yapan Gbtimes Medya Grubuna ait, Çin menşei klasik müzik kanalı Radio Classic, Tempo Awards adını verdiği yarışmada klasik müziğe meraklı olanlara yönelik bir yarışma düzenliyor.
Türkiye’de hep pop müzik ve star yarışmaları gündeme gelirken, Finlandiya’da klasik müzik yarışması gündemde. Sanırım bu haber ve bu olay bizim sanat alanında Avrupa’dan ne kadar geri kaldığımızı örnekleyen çok özel bir olay. Finlandiya’da müzik eğitimi veren okul ve üniversitelerin de desteklediği bu müzik yarışması altı kategoride klasik müzik üretimi yapan gençleri hedefliyor. Vokal – Çalgı – Beste – Orkestra Şefliği – Koro gibi branşlarda üretim yapan gençler www.tempoawards.fi adresine on dakikalık bir performans videosu yolluyor. Yarışmada her kategorinin birincisine 3.000 Euro para ödülü verilecek. Bu yıl yarışma sadece Finlandiya’da yaşayan klasik müzikçileri kapsıyor, seneye ise dünya genelinde yapılacak. Darısı bizim başımıza diyeceğim.
---
Türk dizileri dünyaya açılmaya devam ediyor
Son beş altı yıldır çok az kişinin farkında olduğu bir ihracat kalemimiz gelişme göstermeye devam ediyor. Türk dizileri iki binli yıllarda gösterdiği ulusal başarı küresel başarıya döndü. Önce Arap ülkeleri sonra Balkan ülkeleri derken Amerika kıtası hatta Çin. Kısa bir sürede dünya televizyonlarında yer bulan Türk dizileri dünyaya pazarlanmaya devam ediyor. Şu an geldiğimiz nokta çok ihtişamlı. Bugüne kadar 150’ye yakın ülkeye pazarlanan Türk dizileri 350 milyon dolarlık bir ihracat kalemi oluşturdu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Singapur’da düzenlenen AFT Asya TV Forum ve İçerik Fuarında Türk dizilerini görücüye çıkarttı. Aralarında Diriliş Ertuğrul, Payitaht: Abdülhamid, Bir Zamanlar Çukurova ve Çukur gibi dizilerin yer aldığı Türk dizi sektörü bu fuarda dünyaya tanıtıldı. Konu ile ilgili Bakanlık Fuar öncesi şu açıklamayı yaptı: “Son yıllarda gerçekleştirdiği büyük atılımla ihracatta dünya ikinciliğine yükselen Türk dizi sektörü, bu prestijli organizasyonun odağında olacak. Singapur'da düzenlenen ve farklı formatların tanıtımlarının yapıldığı fuara, 700'ü aşkın firmayla yaklaşık 5 bin 500 sektör temsilcisinin katılımı bekleniyor. Fuarda bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ve İstanbul Ticaret Odası iş birliğinde sektörün önde gelen temsilcilerinin oluşturacağı ticaret heyeti dünya profesyonelleriyle buluşacak. Kurulacak 54 metrekarelik ülke standında dizi filmlerimiz uluslararası sektörün beğenisine sunulacak”.
Hiç hafife alınmaması gereken bir olay bu. Dizi ihracatında dünya ikincisi olmak çok büyük bir başarı. Türkiye’de çok ciddi bir endüstri olan dizi endüstrisinin bu başarısını tebrik etmemiz lazım. Özellikle tarih temalı dizilerin bu başarıdan pay alması Türk kültürünün küresel çapta tanıtılması adına büyük bir fırsat.
Tarık Sezer Orkestrası’nın ikinci şarkısı hazır
O Ses Türkiye yarışmasının müzik direktörü ve aranjör Tarık Sezer, ülkemizin önemli müzisyen ve vokalistlerini bir araya getirdiği Tarık Sezer Orkestrası ile genç müzisyenlere isimlerini duyurma fırsatı sunmaya devam ediyor. Tarık Sezer, projenin ikinci single’ı olan Tarık Sezer Orkestrası feat Burak Çetinkaya ‘Hoş Geldin’ adlı şarkıyı müzikseverle buluşturdu.
---
Bendeniz BEST OF’la döndü
Doksanların popüler yorumcuları arasında yer alan Bendeniz, klasiklerini best of albümünde topladı. Bendeniz müzikseverlerle 25 yıl önce ilk kez buluştuğu ’Ya Sen Ya Hiç’ adlı şarkısından, klasikleşmiş ‘Güvendiğim Dağlara’, ‘Ağlayayım Mı’, ‘Müjdeler Ver’ şarkılarına kadar seslendirdiği 12 hit şarkıyı best of albümünde yeniden yorumladı. Bendeniz’i yakın dostları Ümit Sayın ve Hazal da yalnız bırakmadı. 5 şarkıya vokal yapan iki güçlü ses, yorumları ile albüme renk kattı.
Bendeniz best of albümü ile ilgili “Her zaman yaptığım şarkılarla farklı olmaya çalıştım. Kimseye benzemeyen değişik melodilerle, kalplere dokunan ve kalıcı olmasını istediğim şarkılara hayatımı ve tüm hayallerimi verdim. Şimdi Bendeniz şarkılarını yine yeniden taze ruhlara tanıtma sırası geldi. Benim neler hissettiğimi onlar da anlamalı ki, beni gerçekten tanıyabilsinler” yorumunu yaptı.
---
Deniz Seki’nin Uzun Hikayesi tamamlandı
Uzun bir aranın ardından kariyerinin 9’ncu albümünü yayınlayan Deniz Seki, albümü yayınlanmadan önce albümde yer alan şarkıları medya mensuplarına dinletti.
Şarkılarını dinletmeden önce kısa bir konuşma yapan Deniz Seki’nin çok heyecanlı olduğu sesine de yansıdı. Seki konuşmasında: “Uzun Hikaye” albümün ismi. Gerçekten çok uzun yollardan geldi bu şarkılar, çok yaşanmışlık var içinde. Başka arkadaşlarımın şarkıları da var. Şehrazat’ın özgürlük hediyesi bir şarkısı var mesela, Sezen Aksu’nun “Gidemem”, Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu’nun “Nereden Bileceksiniz” şarkısı var. Albümde bir de Ayla Çelik şarkısı yer alıyor.
Bu şarkıları kendim yazmış gibiyim. Beni anlatıyor ve bana aitmiş gibiler. Kendi yazdığım şarkılarım da var, o şarkılar çok dertler, çok çileler çekti, çok uzun uzun demlendi. Albümdeki şarkıların aranjeleri İskender Paydaş’a ait. Çok değişik, içi dolu dolu, ömrü uzun, albüm gibi albüm oldu”. 7 Aralık günü piyasaya sunulan albümünde Deniz Seki, kardeşi Serkan Seki ile bir düette seslendirdi.
--
Bu Youtube tıklamalarını mezardakiler mi yapıyor?
Ferdi Tayfur klasiklerinden “Canına Okuyacağım” şarkısını coverlayarak müzik yolculuğuna devam eden başarılı yorumcu Rober Hatemo, müzik dünyasında sahte sosyal medya hesapları ile yapılan manipülasyonlara değindi ve “80 milyonluk ülkede kim 100 milyon tık yapıyor?” diye çıkıştı.
Rober Hetemo, müzik dünyasında son zamanlarda yaygınlaşan sahte YouTube tıklanmalarına değinerek bu konuya isyan etti. Rober: “Sahte sosyal medya tıklanmaları ve YouTube için bazı şarkıcıların verdiği rakamlar 30 bin TL’ler falan. Ayda bir tekrarlayanlar var bunları. Para kocasından ya da babasından geldiği için sorun etmiyorlar. Yapsınlar tamam ama onlarla kıyaslanmak acı oluyor. Ben şu anda organik tıklanma ile gidiyorum. “Giden Candan Gidiyor” 20 milyon organik izleme aldı. Türkiye nüfusu zaten 80 milyon. Bazı şarkıcıların klipleri nasıl 100 milyon, 200 milyon tıklanma alıyor anlamıyorum. Herhalde mezardakiler kalkıp tıklıyor.” dedi.
---
Sekiz günde neler değişmez
İpek Güneş Çıgay’ın İngilizce aslından dilimize çevirdiği Dünya Üzerinde Sekiz Gün, hep kitap logosuyla piyasaya sunuldu. Uzaylılara dair hikâyeler dinleyerek büyüyen Matty ve gezegenine gitmek üzere uzay gemisini beklediğini söyleyen Priya’nın öyküsü Dünya Üzerinde Sekiz Gün bilim kurgu sevenler için ideal bir kitap.