Türkiye'de Kemalist zihniyetten hiçbir vakit hayır gelmedi ama şundan emin olun ki anti- Kemalistlerden de bir hayır gelmedi.

Size ezberden cümleler kurmayacağım. Ne ‘28 Şubat’ zulümleriyle mağdur edebiyatı yapacağım ne de ‘Atatürk’ adı altında saplantılı zihniyetlerin beş kuruş etmez faaliyetlerinden bahsedeceğim! Ayağıma takılan prangaları kırabildim. Önüme konulan engelleri aşabildim. İstediğim yerde, olmak istediğim mevkideyim. Bedelini ödediğim tüm yasaklardan soyutlandım. Özgürce yazabiliyorum artık. Mukaddesatsa mukaddesat; Özgür Filistin'i savunabiliyorum. Ezandan, Kuran'dan mahrum değilim. Kim, kiminle aşık attığını anladı. Gereken ders, 20 küsur yılda alındı!

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur ittifakının kilit isimlerinden Devlet Bahçeli ‘terörsüz Türkiye’ umuduyla iç cepheyi sağlamlaştırmanın önemine vurgu yaparken; bu kutsal ideale gölge düşürmek isteyen herkes bu vatana sadakatini tekrar tekrar sorgulamalı! Terör örgütlerinin sınırlarımızda yürüttüğü illegal faaliyetler ve bunun doğrultusunda kritik şehirlerimizin göbeğinde çıkardığı iç karışıklıklarla büyük bir inançla mücadele edilirken; durduk yere, mukaddes bir vazife gibi, kitle imha amacıyla, daha da ötesini söyleyeyim “bizi AK Parti camiasından zannediyorlar” diyerek hayıflananların anti- Kemalizm tuzağına düşmemek, en az terörle mücadele etmek kadar kutsal bir vazifedir.

Her türlü ideolojinin yobazı var!

Mesela; din yobazı, bilim yobazı, devrim yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laiklik yobazı... Yobazlık; dinde, bilimde, düşünce yapısında kısaca her alanda mevcut... Yobaz göremez, yalnızca bakar. Yobaz şekilcidir. “Farklılıkların her biri düşmandır ve yok edilmelidir” fikrine hizmet eder. Bu sebeple hiçbir yobaz düşünce, Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne geçecek bir değer değildir.

***

Türkiye bir hukuk devleti...

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek kılıçlı yemin ettiren Teğmen Ebru Eroğlu’na disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak suçundan ‘ihraç talebi’ tebliğ edildi. Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildi. Neticede Türkiye bir hukuk devleti...

Yine aynı doğrultuda bir ülkenin kurucu lideri olan ismi, küçük düşürmeye yönelik her türlü söylem ve eylemin, saldırı ve tehdidin de hoş görülmesini beklemek behemehâl aymazlık...

Atatürk’ün manevi şahsına ve heykellerine saldırılar sonucu çıkarılan 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun anti-Kemalizm’in siyasal ve toplumsal bir yansımasıdır. Kanunun çıkmasına sebep olan zihniyet bugün o kanunun mağduru... İllegal reaksiyonla, mirası bildiği kavgayı devam ettirenler, saldırgan tavır ve üsluplarıyla yeni koruma kanunlarının önünü açıyor.

Ne ibrettir ki; Kemalizm ve onun ürettiği seküler modernlik uygulamaları, içinde bulunulan çağdan nasıl etkilendiyse, geleneksel ve dinî olanın savunusunu yapan Mukaddesatçıların söylem ve eylem biçimleri de modernlikten fazlasıyla nasibini aldı. Niteliğini kaybetti. Hükmünü yitirdi. Haddini aştı. Bu sebeple Türk Sağının ideolojisine mütevazı bir katkı sunacak yeni bir tanımlama getirilmeli...

Kemalizm’in Türkiye'ye vermiş olduğu zararı düşündüğümüzde, anti-Kemalistlerin mevcut rejimi değiştirmek uğruna; hem iktidara hem Cumhur İttifakına hem de Cumhuriyetçilere karşı bilendiğine ve bu uğurda çokça mesai ve enerji harcadıklarına şahit oluyor ve haliyle öfkeleniyorum!

Atatürk'e tapıldığını düşünen zihniyet merhum Kadir Mısıroğlu’nu idol olarak en tepeye oturtmuş durumda...

Şimdi soruyorum onlara:

—Ne farkınız var tapınanlardan?

Bu ülkenin; askeri, eğitim, kültür, edebiyat, sanat, din alanlarında yetiştirmiş olduğu birçok değeri varken; hepsinin de hakkını iade etmek dururken; saygıyla, hoşgörüyle, vefayla anmak yakışırken; dünün ağzıyla bugün konuşmak, var olan kavgayı daha da körüklemek, aklı peynir ekmekle yemek nedendir? Rota neden hep çıkmaz yollara çevrilir, anlamış değilim?

Konuşulması gereken bir konu varsa eğer; iç cepheyi sağlamlaştırmak adına hiç şüphesiz ‘domates soğan muhabbeti’ yüzünden kaybedilen belediyelerdir. Dostluk ayağına yatıp, düşmanlık besleyen; fitne yolundan giderek, gül bahçesi vaat eden; durgun sularda suni dalgalar üreten mukaddesin savunucusu olamaz.

Feraset sahibi olamayan, ihanet sahibidir!

Siyasetçisinden, profesörüne; gazetecisinden, yazarına; din adamından, sade vatandaşına kesimlerin halen etiketlendiği ortada... Oysa kavga biteli çok oldu, engeller kalkalı çok oldu, dünden alınan ibretle bugün imar edildi. Yıkıldık yapılandık, dağıldık toparlandık... Halen bir yerlerde, belki ücra köşelerde, belki de alenen; konuşanlar, art niyet taşıyanlar, bıçak bileyen, taş atan parmak sallayanlar bizden değildir! Bizi biz yapan değer, bu değil! Sağ ya da Sol, Türk ya da Kürk, isterse küskün olsun ama ihanet içinde olmasın kimse! Türkiye'nin gücünün konuşulacağı, hükmünün hakim kılınacağı, zulmün Türkiye eliyle durdurulacağı, ülkenin terörden arındırılacağı şu süreçte feraset sahibi olamayan, ihanet sahibidir.

Kemalistler kadar, Kemalizm ile kavga eden anti-Kemalistler de gözden çıkarıldı, gündemde kalma çabaları nafile!.. Mevcut Sağ iktidarın derdi siz değilsiniz destek de beklemeyiniz! Halkla ve hakla örtüşmeyen belediyeler ve terörü besleyen tüm şebekelerin önü kesilecek böylelikle en esaslı düşmanın, tüm terör örgütlerinin çatısı olan Siyonizm’in sonu gelecek! Dikkat dağıtmayın, ferasetiniz yoksa gölge de etmeyin başka ihsan istemez.