Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı “Meclis Çağrısı” esasında bir ilk değil! Bu konuda ilke imza atan isim merhum Necmettin Erbakan...

Ne ilginçtir ki; bugün Bahçeli’ye tepki gösterenler arasında Fatih Erbakan da var. Babasının dönemin Başbakanı iken Özal ile yarım kalan çözüm sürecini devam ettirmek adına Öcalan’a yolladığı mektup bugün Bahçeli’nin beklentisinden hiç de farklı değil.

***

27 Temmuz 1996 günü RP Genel Merkezi’nde Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve Araştırmacı Yazar İsmail Nacar’la bir araya gelen Necmettin Erbakan, barış sürecini yeniden başlatma niyetindeydi. Erbakan, Öcalan ve arkadaşlarının silah bırakmasıyla birlikte Kürt meselesinin çözüleceğine inanıyordu.

Nacar’a şöyle dedi:

“Biz bu meseliyi iyilikle, dostlukla, kardeşçe, barışçıl yöntemlerle çözmek istiyoruz. Tarih boyunca kardeş yaşadık. Yakından takip ediyoruz. Siz de barış inisiyatifi içindesiniz. Kendilerine (Öcalan’ı kastederek) söyleyin dağdaki arkadaşlarıyla birlikte silahlarını bırakıp teslim olsunlar.”

Nacar, Erbakan’a şu uyarıyı yaptı:

“Bu mesele, bir devlet projesi geliştirilerek çözülebilir. Bunun için de devletin tüm kurumları arasında mutabakat şarttır.”

Erbakan ılımlıydı:

“Siz gidin kendileriyle konuşun. Teslim olsun. Bir arada barış içinde yaşamak için devlet üzerine düşeni yapacaktır.”

Erbakan, ‘dağdaki’ bir terörist başını muhatap alarak ulaştırdığı notta; ‘Güneydoğu’da siyasi, ekonomik ve kültürel açılımlarda bulunmak istediklerini, bu nedenle barışın sağlanmasını, ateşkesin ilanını’ önermişti.

Erbakan’ın bu girişimi Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ağır tepkilere yol açtı ve ABD’nin çıkarlarına ters düştüğü için Refahyol hükümetinin idam fermanı imzalandı.

ABD Dışişlerinin, 30 Ekim 1996’da Ankara büyükelçiliğine gönderdiği belgede;

“Türkiye, Birleşik Devletler’in anahtar stratejik ortağı olarak kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunu gerçekleştirip sürdürmedeki başarımız, bizim milli menfaatlerimizi doğrudan etkileyecektir. Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük çaba sarfetmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır.” yazıyordu.

28 Şubat “Post-modern Darbe” planı FETÖ terör örgütü ve ABD’nin ortak aklıydı. 28 Haziran 1996’da kurulan Refahyol Hükümeti 30 Haziran 1997’de feshedildi.

Şimdi soru şu;

Hükümet kurulduktan sadece bir ay sonra Öcalan ile diyaloğa geçen Necmettin Erbakan da mı oy kaygısı içindeydi, bu ciddi adımı hangi amaçla ne doğrultuda atmıştı?

ABD ve misyonlarının ortak çalışması neticesinde ve TSK içindeki ajanlar vasıtasıyla dışarıdan komuta edilen sözde ordu Erbakan’ın sonu oldu. Bugün Devlet Bahçeli'nin dile getirdiği ve nihayetinde devlet aklının ortak strateji atağı olan ‘meclis çağrısı’ ve ‘terörsüz Türkiye’ söylemini iyi okumak lazım! Merhum Necmettin Erbakan Hoca'nın döneminde görmediği destek ve ordunun hükümete yönelik darbe planı içinde olması sebebiyle gerçekleştirilemeyen bu hedef tarihin yazdığı acı şekliyle mi kalmalı?

***

Bugün yine merhum Erbakan’ın ideali ekseninde aksiyon alan Türkiye, terörün bitmesi için çabalıyor, Kürtlerle terörü birbirinden ayırıyor ve silahla değil müzakere yoluyla anlaşmayı dile getiriyor. Devlet aklını yalnız bırakmak ve hor görmek 97 yılında kimlerin ekmeğine yağ sürdü bir düşünün!

İktidar olma çabanız anlaşılır, lakin böylesi kritik bir süreçte babanız merhum Erbakan'ı hiç anlayamamış olmanız akıllara durgunluk veriyor.  İktidarın oy kaygısı ve bir dönem daha Türkiye'nin başında olmak gibi bir anlayışla eylem geliştirdiğini düşünmek ‘terörsüz Türkiye’ idealine gölge düşürme çabası... Siyasi tecrübesizlik ve kendine bırakılan mirasın kadrini bilememek neticesinde talihsiz bir söylem... Refahyol’un devrilmesinden sonra dimdik durabilen Erdoğan’ın ipi göğüslediği aşikar... Beka yolunda yarım kalan her adımı atansa yine Erdoğan...

GENÇLİK döneminize denk gelen 90'lı yıllarda merhum babanız Necmettin Erbakan Hoca'nın maddi olanaklarından son derece faydalanıyorken keşke; ilmi, fikri ve siyasi zenginliklerinden de faydalanmış olsaydınız eğer kim bilir; bugün ileride mahcup olacağınız bu sözleri etmez ve bugün için de bulunduğunuz siyasi mağduriyete düşmemiş olurdunuz.

Refahyol hükümetine aynı zamanda babanız merhum Erbakan’a yapılan darbe acı ama gerçek! Erbakan Hoca, Öcalan’a gönderdiği mektupla kimleri rahatsız etmişti? Yine bugün aynı doğrultuda hareket eden Cumhur İttifakı ve devlet aklı sizi neden rahatsız ediyor, asıl kilit nokta burası...

Zorlamayalım kırılmasın, siz açar mısınız?