'Güven bunalımını ortadan kaldırabilsek projeyi soğukkanlılıkla tartışabilsek…

Gazeteci Hulki Cevizoğlu durup dururken bir açıklama yaptı.. ‘Ben Kanal İstanbul projesine evet diyen bir Atatürkçüyüm.. Kanal İstanbul’a evet diyen biri değil, Kanal İstanbul’a evet diyen bir Atatürkçüyüm..’ dedi ve devam etti: ‘Bunu benim gibi birinin söylemesi çok önemli..’

Şundan dolayı onun söylemesi çok önemliymiş, ülkede bir meşruiyet krizi, partiler arasında güven krizi olduğu için halk da Atatürkçüler, muhafazakarlar diye kamplara ayrıldığı için…

‘Güven bunalımını ortadan kaldırabilsek projeyi soğukkanlılıkla tartışabilsek… Kemal Kılıçdaroğlu’na sorsam neden karşısın diye.. Karadeniz’le Marmara karışacak diyorlar, dünyada bütün sular biribirine karışır.. Denizler okyanuslara karışır… Bunu benim gibi birinin söylemesi çok önemli.. Rantçılar gelecek sağını solunu yağmalayacaklar diyorlar. Yağmacılık her yerde olabilir, engellemek lazım.. Bunları AK Parti’yi seven bir gazetecinin ortaya koymasıyla benim ortaya koymam arasında fark var benim söylemem çok önemli.’

Durum böyle… Gerçi bu ‘çok önemli açıklama’ AK Parti cephesinde fazla yansıma yapmadı ama belli olmaz.. Cevizoğlu bir şey söylemek istiyor olabilir elbette. Belli yaşı geçmiş her gazeteci gibi kendisine sadece ‘gazeteci’ denmesi yetmiyor olabilir.. İnsan bu.. ‘Bir bilen’ muamelesi görmek ister, ya da başkası.. *

MOHAMMED ALSALOUSSİ KİM?

Şeyma Subaşı’nı bilmeyen, tanımayan yok herhalde.. Kızanı, seveni onun günlük hayatını ister öfkelensin ister alkışlasın izliyor.. Mohammed Alsaloussi’yi onunla tanıdık.. Kartvizitinde ne yazdığını bilmem ama sıfatı ‘Mısırlı iş adamı.. ’ Çocuğun – çocuk dediğime bakmayın 35’lerindeymiş- Ne tür bir işin adamı olduğu meçhul.. Yani değirmenin suyunun nereden geldiğine ilişkin ayrıntı yok.. Bir arada hakkında soruşturma v.s. lafları çıktıysa da üstü kapandı.. Para Türkiye’de olduğu gibi ABD’de de defoları örtüyor… Ama emekle kazanmadığı belli ki su gibi harcıyor..

Geçenlerde sevgilisi için uçak kapatmış… Şeyma’nın tatilden ABD’ye dönmesi gerekti zahir, özel uçak kiralamak istemiş, istediği gibi bir uçak bulamayınca tarifeli sefer yapan yolcu uçağının bütün biletlerini satın almış!.. Şeyma Boeing’in koridorunda bir aşağı bir yukarı tur atıyordu.. Hosteslerin hallerini düşündüm, gülmem geldi.. *

DEFNE NEREYE?

Şeyma diye başladık devam edelim.. Defne Samyeli New York’a uçmuş.. Kiraydı, borçtu, icraydı, ev sahibiydi, yeni sevgili, yeni TV projesi derken pırrr… Ver elini ABD, New York…

Eski tadı yok elbette New York’un.. Trafik rahat, yollar boş.. Ucuzlamış şehir.. Ama yine de Türkiye’den giden ‘açlar için’ hala statü, havası yeter..

Aslında ABD’nin topyekun gardı düşmüş vaziyette.. Herkes işsiz, herkes devletin adeta tellal çıkarıp dağıttığı 1000- 1500 $’ın peşinde.. FED para basıp basıp veriyor, Biden dağıtıyor… Ancak FED kaynağı sonsuz değil. Bitince ne olacak kimse bilmiyor.. En zengin eyaletlerde su yok, belli başlı yiyecekler yok.. Korona İstanbul’a ayrı New York’a ayrı muamele yapmıyor tabii.. Ne restoran var, ne mağaza.. Gördük, bildik.. Koskoca gökdelenlerde kiralıktan geçilmiyor.. Herkes evden çalışmaya, internetten konuşmaya, yazışmaya, alışverişe alışmış.. Oteller sinek avlıyor.. Brodway, 5. Cadde v.s. bomboş.. Ama ismi var New York!. Korona yıksa da ‘mihrap yerli yerinde..’ New York gibi Defne’de de..

Tepeden tırnağa dap-dar siyah derilere bürünmüştü Samyeli.. Fotoğraflara bakarken bahar günü zorlanmış olmalı diye geçti aklımdan.. Ama belli ki bir hesabı bir planı olmalı.. Yoksa kuru kuruya neden gitsin New York’a neden girsin o cendereye.. Yoksa ‘50’ye merdiven dayadığıma bakmayın hala dal gibiyim..’ demek için değer mi?..

Onca koşturmanın arasında kızları için de çırpınıyor Defne.. 17 yaşındaki Derin Talu’ya ‘patlama yapacağı bir proje, bir rol, bir pozisyon’ için.. Geçen hafta bir tanıtım, reklam için kamera karşısındaydı Derin.. Deniz Kızı olmuştu.. Ahım şahım bir şey değil ama gündeme gelmesini sağladı.. *

ÇÖLAŞAN’IN TAKINTISI DEPREŞTİ..

Emin Çölaşan ilginç insan.. Tanıyan, birlikte çalışanlar, yarısı yer üstündeyse yarısı yer altındadır, der.. Neresi nedir bilmem.. DPT’de falan çalıştı, orada tanıdı Özal’ı herhalde.. Arası da iyiydi sanırım.. 1980 sonrası rahmetlinin ciddi desteğini de gördü ama ne zaman ki kaynak kurudu o zaman düşman oldu, derler..

Hazretin uzun süredir oklarının hedefinde eski dostu, genel yayın müdürü Ertuğrul Özkök var. Fırsat bulmaya görsün.. Isırır, tırnaklarını geçirir, çimdikler.. Gerçi Özkök’e de müstehaktır ne yapılsa.. Geçenlerde Özkök iki ayrı bağlamda Turgut Özal ve Sharon Stone’u konu ettiği bir yazı kaleme aldı.. Çölaşan sayıp döküyor önce ‘Meslekte fırdöndü, hacıyatmaz olarak tanınır; her devrin ve her patronun adamıdır..’ falan diye peşrev yapıyor ve sonra sadede geliyor.. “1989 yılı idi… Övünmek gibi olmasın ama Özal ailesini ve marifetlerini anlatan muhteşem bir kitap yazmıştım: Turgut Nereden Koşuyor… Özal'ın en güçlü dönemi idi. Kitap ben dahil hiç kimsenin ummadığı bir biçimde patladı. Hilesiz hurdasız net 270 bin adet sattı. Çok büyük bir rakamdı. Ertuğrul benden imzalı kitap istedi, gönderdim.. Birkaç gün sonra aradı: Yav Emin muhteşem olmuş, ellerine sağlık. İki günde okuyup bitirdim. Özal hanedanının ağzına s..mışsın… Aradan yıllar geçtikten sonra, geçtiğimiz cumartesi günkü yazısında ise aynen şöyle diyordu: Haksızlık ve hakaretlerle dolu bir kitaptı!.

Finalde Çölaşan, Sharon Stone’la belden aşağı vurup noktalıyor yazısını.. Özkök libido damlayan kalemiyle Sharon Stone’la karşılaşmasını anlatıyor.. “.. karşımdaydı. Üstelik üzerinde sadece bornoz vardı. Ayağa kalkıp sordum: Yorgun musunuz? Hayır hiç değilim.. ve arkasından öyle bir şey söyledi ki kendimden geçtim: Şu an sizinle her şeyi yapabilirim… Aynı şehvetli ifade ile Her şeyi mi, dedim. Bir an için ikimiz de sustuk…”

“Sonrasında aralarında bir şey olmadığı anlaşılıyor…” diyor Çölaşan ama orada bırakmıyor: “Anladığım kadarıyla bizim Ertuğrul'un şehveti de fos çıkmış!.”

Medyanın iki duayeni bunlar.. Emin Çölaşan 80 yaşın eşiğinde.. Ertuğrul’la aralarında altı yaş var sanırım..