Kimse ile görüşemiyoruz, sarılamıyoruz sokakta buluşamıyoruz, bir yere gidip oturamıyoruz, bir lokma yiyemiyoruz, bir kahve içemiyoruz.

Korona ikinci yükselişle tekrar hayatımıza girdi.

Lanet olsun.

Evdeyiz.

Kısıtlamadayız.

Yasaklar var.

Kimse ile görüşemiyoruz, sarılamıyoruz sokakta buluşamıyoruz, bir yere gidip oturamıyoruz, bir lokma yiyemiyoruz, bir kahve içemiyoruz.

Hiç kimse evimize gelemiyor, biz hiç kimselere gidemiyoruz.

Telefonlarda, çocuklarımıza, kardeşlerimize, arkadaşlarımıza "özleştik" deyip duruyoruz.

Her cümle, her arzu, her istek, şu korona bitsin de ondan sonra diye bitiyor.

Ben ilk salgın geldiğinde olana bitene, ama ne varsa anlayışla göğüsleyip, uyum sağlamıştım.

Moralim, katlanma gücüm yerindeydi.

Bu ikinci dalga bana çok fazla geldi.

Canım çok sıkkın.

Çok sıkılıyorum.

Çok bunalıyorum.

Böyle olunca da yapmak istediklerim, ama yapamadıklarım çoğalıyor.

İçim şişti.

Ekşiyim yani.

Böyle zamanlarda, erkekleri bilmem ama kadın psikolojisi, mutlaka bir şeylere takıyor.

Sadece telefon ilişkisi olan, görüşemediğin insanlarla bazı sıkıntılar oluyor.

Bana da tuhaf bi sıkıntı geldi, bir sinir geldi, ay herkes "benden bir şey istiyor", bu ne yahu, kimse benden bir şey istemesin siniri geldi.

Eskiden biri benden bir şey istediği zaman, onu yapmak için elimden ne gelirse yapardım, adeta yırtardım kendimi.

Öyle yükselirdim ki! tez canım, daha o telefonu kapatmadan harekete geçerdi.

Benden istenilen her şeyden mutlu olurdum, yapınca da başım göğe ererdi.

Zaten içimiz şişik ya, sabır, dayanma gücü kalmamış ya, bir de insanlar devamlı bir şey isteme derdinde ya.

Bir arkadaşım var, her gün yazışıyoruz işte şöyle böyle neyse.

Benden geçen hafta bir şey istedi, içimden yapmak gelmedi ve yapmadım, baktım yazdıkları değişti, aslında neden yapmadın demiyor da, başka türlü, tatsız tatsız dolanıyor, yazıyor.

Anladım tabi.

İstediğini yapmadım ve esas yüzü ortaya çıktı meselesi.

Dedim ki, nasıl bir anda nasıl bu hale geldik.

Uzatsam çirkefleşecek, çirkeflik noktasında, hesapta başka, o tuhaf konularda yazıyor.

AMA derdi belli.

İstekleri var.

1 aydır neler yazışmışız, eskiye doğru yazdıklarımıza bakayım dedim.

Şaşkınım, ortalama haftada bir gün mutlaka benden bir şey istiyor.

1 ay içinde 5 defa kendi ile ilgili bir şey istiyor.

Benden alacaklı gibi.

Böyle insanlar var, hep isterler.

Vermek, birinin istediği bir şeyi, elinden geliyorsa yapmak ne kadar güzeldir.

Ama ben bundan hep isterim kafası, çakallık kardeşliği ile el ele tutuşmaktır.

Dikkat edin bakın, devamlı isteyen insanlar hiç vermezler.

Ne beş kuruş verirler ne bir kahvesini içersiniz ne sizi düşünüp bir küçük bir şey alırlar.

Onlar hep isteyecekler.

Aslında istemek ayıp, değil mi?

Annem kimseden bir şey istemeyin, çok ayıp çocuklarım derdi.

Birbirimizden uzak durmaya alıştığımız şu günlerde, maske ve mesafe ile yaşarken, çaresizlik içindeyiz.

Çaresizlik çok kötü bir şey.

Hakimiyet kayıtsız şartsız virüsün endişesinde dolaşırken, kimsenin takati kalmamışken.

Ben, bu çaresizlik duygusu içinde yaşarken, elim kolum bağlı iken, sen ne münasebet benden hep bir şeyler istiyorsun.

Takipçim kadın kulağımdaki altın küpeyi istiyor, bana yollayın, ben steril ederim diyor.

Sanki benim derdim onun kulağının mikrop kapma endişesi.

Arsız kadın.

Bir başka kadın, 2.çocuğu olmuyormuş, tüp bebek için, 20 bin TL istiyor, sonra bana dua edecekmiş.

Kızı bu parayı annesine, hiç tanımağı sadece televizyonda tanıdığı kadın için, ancak Funda teyzem yollar demiş.

Bir baba çocuğu için okul parası istiyor, yolladım, bana oğlu ile, ikisi birden dil çıkaran fotoğraflarını yolladı.

Daha neler, ne istekler var, inanamazsınız, ben yazmaya utanıyorum

Bilinen bir şey var ki, bu insanlar yüzünden yarına güzellikler kalmayacak, çoğalan arsızlık asla azalmayacak.

İste dur.

Sakın verme.

Ben ne veririm diye hiç düşünme.

Ben Üsküdar'da büyüdüm.

"Paran olunca ödersin" bakkal amcam olduğu mahalle iyiliğinde büyüdüm.

İki balkon arasına kardeşliği asan insanları göre göre büyüdüm.

Mahallenin çocukları, okuldan döndüğünde sanayağ üzerine şeker dökmüş bekleyen komşu teyzelerin pamuk ellerini göre göre büyüdüm.

Radyolardan görmediğim insanların sesini duya duya büyüdüm.

Gülsuyu kokulu dedemin, dualı sakalına sarıla sarıla büyüdüm.

Etrafımda haram lokma yiyen birini görmeden büyüdüm ben.

Kapıların üzerinde kilit bile olmayan mahallemi göre göre büyüdüm.

Herkes vicdanlıydı.

Herkes merhametliydi.

Birine, birilerine çok değer veriyorsan istemeyeceksin.

Önce vereceksiniz.

O halde insan olun lütfen.

Ne kadar "yanlış insan bu" dedirtmeyin.

İstemek cesarettir, çoğu zaman çok ayıptır.

Kendinizi ayıplatmayın.

Bırakın herkes ne yapacaksa kendiliğinden yapsın.

İstemenin yeri, zamanı ve ölçüsü olmalı.

Öyle öğrenerek büyüdüm.

Funda'nın aklındakiler…

... Adam tiktok’ta paylaşmak için sevgilisinin videosunu çekiyor.

Sonra tesadüfen, videoyu detaylı incelerken, kız arkadaşının gözündeki yansımada, flört bulma sitesi Tinder uygylamasını görüyor.

Adamda ne göz varsa.

Kız, sevgilisi onu videoya çekerken, o sitedeki erkekleri kaydırıyor.

Ve adam ilişkisini bitiriyor.

Gazeteci erkek arkadaşım anlattı.

İlişki bitiren, yuva yıkan o kadar çok site varmış ki, boşanma oranlarının bu kadar yükselmesine şaşırmamak lazım.

Hiç aklında yok iken, facebook’u bilmem ama, instagram’dan kişi önerileri geliyor.

Ne alaka.

Kişi önermek ne münasebet.

Instagram dm’den, hiç tanımadığınız insanlardan; mrb, selamlar, nasılsınız, soruları neden?

Bırakın varsa ilişkinizi, yuvanızı, yoksa kendinizi SİT alanına koyun.

Dengesiz insanlar, dengesiz teknolojik gelişmeler de boğulacaklar haberleri yok.