ABD'nin oyalama taktiklerinden bıkan Türkiye, ABD ile birlikte değil ABD'ye rağmen bölgeye kapsamlı bir operasyon gerçekleştirmeye karar vermiş bulunuyor.
Aylardır tartışmaları süren “güvenli bölge” ve “Fırat’ın doğusuna operasyon” tartışmalarında yeni bir evreye girildi.
Salı günü altı saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada, Türkiye’nin bölgede bir “barış koridoru” oluşturmak için kapsamlı bir operasyon yapılacağı duyuruldu. Anlaşılan ABD’nin oyalama taktiklerinden bıkan Türkiye, ABD ile birlikte değil ABD’ye rağmen bölgeye kapsamlı bir operasyon gerçekleştirmeye karar vermiş bulunuyor.
Açıklamadaki, “bütün gücümüzle” ifadesi, bu operasyon sırasında veya nedeniyle ABD ile karşı karşıya gelme dâhil her türlü olasılığın göze alındığını gösteriyor.
Bu açıklamadan sonra operasyon için Kurban Bayramından hemen sonra düğmeye basılabileceğini düşünebiliriz.
Türkiye, bekası için bu operasyonu gerçekleştirmekte sonuna kadar haklıdır, üstelik bu konuda geç bile kalınmıştır.
Bu operasyon sadece Türkiye’nin bekası değil bölgedeki Kürtler, Araplar ve Türkmenler dâhil tüm halkların huzur ve güvenliğe kavuşması için zorunludur.
Şüphesiz aylardır hazırlıkları devam eden bu operasyonun askeri ve siyasi tüm unsurlarının tüm boyutlarıyla değerlendirildiği düşünebiliriz.
Buna karşın bu operasyonla ilgili kimi hassasiyetlere dikkat çekmekte fayda var.
Kanımca burada dikkat edilecek en önemli husus, bu operasyonun Kürtlere yönelik değil, aksine Kürtler dâhil bölgedeki tüm halkların desteğiyle, ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda bir piyon olarak kullandığı bir terör oluşumuna yönelik olduğu konusunda gerek Türkiye kamuoyunda gerek uluslararası camiada bir kabul yaratmaktır.
ABD ve Fransa başta olmak üzere operasyonun başarısız neticelenmesini arzu eden birçok ülke, bu operasyonun Kürtlere yönelik olduğu konusunda bir algı oluşturmaya çalışacak, operasyon süresince “siviller öldürüldü” vs. söylemlerle operasyonu boşa çıkarmaya çalışacaklardır.
Burada PKK’nın ya da doğrudan ABD’nin bazı sivil yerleşim yerlerini bombalayarak bunu Türkiye’nin üzerine atma ihtimali bile göz önünde bulundurulmalı ve bunlara karşı önlemler alınmalıdır.
Bu operasyonun Kürtlere yönelik olduğu şeklindeki algının oluşmasını önleyecek en önemli unsur bu operasyona Kuzey Irak’taki Kürtlerin de desteğinin sağlanmasıdır.
Erbil’deki Türk konsolosluk yetkililerine yönelik saldırıdan bu yana Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile PKK arasında giderek tırmanan bir gerginlik söz konusu. PKK en yetkili ağızlarından açıkça Kürdistan Bölgesi’ni istikrarsızlaştıracağına yönelik tehditlerde bulundu. Erbil’den de PKK’ya karşı sert tepkiler gösterildi.
Erbil, yakın, orta ve uzun vadede Kürdistan Bölgesi’nin istikrara kavuşması ve gelişmesinin önündeki en büyük engelin PKK olduğunu biliyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin bu operasyonuna Peşmerge katılımıyla sahada açık bir destek veremese bile PKK’nın bu bölgeden sökülüp atılmasından en büyük memnuniyeti duyacaklardan birisi Kürdistan Bölgesi olacaktır.
Buna karşın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde ilk üç büyük parti KDP, YNK ve Goran dâhil birçok partide Türkiye’ye karşı PKK’ya yakın duran isimler vardır.
Yine özellikle Türkiye dâhil dünyanın birçok yerine yayın yapan Erbil merkezli yayın organlarında PKK yanlısı üst düzey isimler vardır.
Bunlar, söz konusu operasyonun başarısızlıkla sonuçlanması yönünde bir çabaya girebilir. Afrin operasyonu sırasında aynıları oldu. Gerek sözünü ettiğimiz bazı parlamenterlerin açıklamaları gerekse de bu yayın organlarından bazılarının sürekli olarak operasyonda sivillerin öldürüldüğü iddiasına dayalı yayınlar yapması Afrin operasyonunun boşa çıkarılması amacını taşıyordu.
Türkiye bu operasyon sırasında Erbil yönetimiyle yakın temas içinde olup bir yandan bunların desteğini sürekli kılmalı, bir yandan da özellikle Kürt yayın organlarına düzenli, doğru bilgi akışı sağlayarak PKK kaynaklı yalan yanlış bilgilerle algı operasyonu yapılmasının önüne geçmeli.
Ve elbette operasyon süresince PKK’nın talimatıyla HDP’nin içerde bir hareketlilik yaratma çabası içine girmesi çok muhtemel. 2014’teki 6-8 Ekim olayları benzeri olayların yaşanmasının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınmalı.
Fırat’ın doğusu, PKK açısından Afrin ile eşdeğer değildir. Burada tutunmak PKK için ölüm kalım meselesidir.
O nedenle PKK operasyonu boşa çıkarmak için Türkiye’deki cezaevlerinde açlık grevlerinin başlatılması, bombalı saldırılar ve intihar eylemleri dâhil her türlü terör eylemine başvurabilir.
Bunlara karşı da gerekli tedbirlerin en üst düzeyde alınması şart.