Türkiye gayrisafi yurtiçi hâsıla sıralamasında 17. sıradaki ekonomidir.
Sürekli gelişen, dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini ispatlayabilen bir ekonomidir. Ön sıralardaki ekonomilerle aradaki farkı kapatmak için büyük bir potansiyel taşır. Birçok alternatifleri, farklı sektörleri ilk onda yer almak için daha etkin kullanabilir. Bunu orta vadede başarabilir.
Tek ihtiyacımız sermayedir. Türkiye’de artık katlanılmaz bir noktaya gelen sıkılaştırıcı para politikaları bu anlamda destek sunmamaktadır. Ekonomi bu etki nedeniyle birçok üretim faktörü atılken tam istihdam duvarını aşmışçasına yüksek enflasyon taşır.
Para politikası genişletilememektedir. Genişletilmesine karşı çıkan görüşler de olacaktır. Bu görüşlere hem kurun hem enflasyonun zaten yükselmekte olduğunu söylemek yeterlidir. Gene de para politikasını gündem yapmadan da sermaye ihtiyacımız giderilebilir. Bunu yapmak için kaydi para sağlayan bankacılık sistemi kullanılabilir.
ABD’de 44 bin banka vardır. Japonya’da 4 bin beş yüz ve Almanya’da 4 bin banka bulunur. Türkiye’nin ise mevduat ve katılım bankaları özelinde 30 bankası vardır. Yani bir yanı oligopol bir yanı oligopson olan yapı elinde piyasa ezilmektedir. Üstelik kaydi para geliştirilmesi imkânı da daralmaktadır. Gelişmiş bir ekonomiden bahsedebilmemiz için kendi varlıklarımız yerine finansal imkânlarımızdan bahsetmemiz gerekir. Eldeki yapıdaysa insanlar KGF’den gelecek iyi haberlere umut bağlamış durumdadır.
Reva mı?
Uzman banka yok. Alternatif finans kaynağı yok. Döviz geliri olmayanlara döviz cinsi kredi kullandırılamaz şeklinde düzenleme ihtiyacına düşmüşüz. Sırf bankalar kendi risklerini bin bir emekle ortaya çıkarılan mütevazı işletmelerin bilançolarına umarsızca yıktıkları için. Dünyada bu konuda yasa yaptık demenin bizi gülünç duruma düşüreceğini bile bile düzenlemek durumunda kaldık.
Bankaların oligopol yapı içinde bir tür hoyratlık anlamına gelebilecek firmaya göre değil kendine göre ödeme planı oluşturmaları nedeniyle bir çok işletmeyi sürdürülemez duruma sokmalarına seyirci kaldık.
Banka lisansına başvurularına yönelik hassasiyet aşırı bir hal aldı. Türk ekonomisinin bugün için dahi 200 civarı bankaya sahip olması gerekir.
Bu konuda teşvik edici olunmalıdır. Yoksa yatırımlar büyütülemediği gibi istihdam da geliştirilemeyecek. Kalifiye işler ortaya çıkarılamayacak. Hatta gelişimi, istihdamı, üretimi üzerine alan işletmeler kaybedilecek. Paraya değil finansal güce ihtiyacımız vardır.
TMSF elindeki lisanslardan başlamak üzere sermayedarlara banka yatırımları konusunda destek olunmalıdır. Böylece halka arz imkânları gelişecek. Sermaye piyasaları da güçlenerek refah geniş kitlelere yayılacaktır.