Ölü veya canlı doğumlar diyorum çünkü dünya üzerinde çekilen her sosyolojik sancı güçlü, sağlıklı, gürbüz doğumları müjdelemez…
Türkiye siyaseti kurulan yeni partilerle son birkaç yıldır oldukça renklenmeye başladı… Gördüğüm kadarıyla bir süre daha bu değişim-dönüşüm hareketleri devam edecek çünkü siyaset ve siyasetçiler Metaverse Çağı’nı, gençliği, beklentileri, sorunları, çözümleri, sokağın nabzını henüz tam olarak yakalayamadı bu sebepten sancılar eşliğinde siyaseten ölü veya canlı doğumlar devam edecek…
Ölü veya canlı doğumlar diyorum çünkü dünya üzerinde çekilen her sosyolojik sancı güçlü, sağlıklı, gürbüz doğumları müjdelemez… O halde önümüzdeki süreçte de seçmenin beklentilerinin karşılanmasına yönelik yaşanacak sosyolojik sancılar eşliğinde ölü doğum ve hatta yalancı gebelik dönemlerine de şahit olacağız… Neden mi? Türkiye siyaseti yerelde giderek “işin ehlinden” çıkıp vasıfsız ve vatandaşta karşılığı olmayan isimlerin tekeline girmeye başladı… Bunun sebebi, siyasete olan inancın azalmasıyla “donanımlı bireylerin“ geriye çekilip kendi işine bakmasıyla siyasi parti teşkilatlarının toplumdaki karşılığı iyice zayıfladı… Şehirlerden aldığım genel vatandaş gözlemi şu; “şehrimizde ne kadar sevilmeyen, kimselere hiçbir faydası olmayan, konuşmayı-dinlemeyi-üretmeyi-çözüm aramayı-oturup kalkmayı bilmeyen isim varsa hepsi siyasi partilerin teşkilatlarında yer alır oldu…”
Vatandaş siyasetin vizyonsuzluğundan böylesi mutsuzken siyasiler de her şeyden bihaber kendine Kaf Dağı‘nın zirvelerinde pahalar biçerken, bizler irili ufaklı çok daha fazla yeni parti denemelerini “sil baştan misali” göreceğiz önümüzdeki yıllarda…
Bunca siyasi hararet arasında HDP’den istifa ederek Sessizlerin Sesi Hareketini başlatan ve hemen sonrasında yeni bir solukla Türkiye’nin Sesi Partisi’ni kuran Ayhan Bilgen’i de Bismillah diyenler arasında gördük… HDP’den sonra SES Partisi’yle Ankara’daki yerini alan Ayhan Bilgen‘le görüştüm… Kendisine sahadan topladığım veriler doğrultusunda ve ileriye dönük öngörülerim eşliğinde zihnimde beliren soruları yönelttim… Aldığım cevaplar beni tatmin etti mi etmedi mi orası bana ve zamana kalsın şimdilik… Bildiğim gerçek şu ki; iletişim çağıyla birlikte SES Partisi’yle birlikte komple siyasetin ve siyasilerin işi giderek zorlaşacak…
Yıllar önce “önümüzdeki yıllarda siyaset ve il-ilçe teşkilat yapıları çökecek! Adaylar seçimden hemen önce reklam firmaları ve danışmanlar ile anlaşıp sandığa gidecek” dediğim zaman her öngörümde olduğu gibi yine hep bir ağızdan “hayıııırrr böyle bir şey imkansız” deyip gülenler yıllar sonra şimdi haklıymışsın diyor… Evet siyaset ve siyasetçi anlayışı güncellenmek zorunda artık çünkü bu aş daha fazla suyu kaldırmıyor doydu…
Sorularım karşısında her siyasi gibi Ayhan Bilgen de yoğurdum ekşi demedi haklı olarak ve partisinin vizyon-misyon başlıklarının altını dolduracak cümleleri aktardı… Her şey bir yana ifade özgürlüğünün en büyük göstergelerinden biri olan siyasi çeşitlilik adına HDP’den sonra yeni bir Kürt motifli partinin Türkiye adına boy vermesini önemli ve değerli buluyorum… Madem tüm söylemler demokrasi adına o halde bırakınız gelsin yeniler…
Ayhan Bilgen neler mi söyledi? Buyrun hep birlikte okuyalım konuşmamızın özetini… “Siyasette kutuplaşmadan kaynaklı bir tıkanma yaşanıyor. Oysa siyaset uzlaşma ve çözüm sanatıdır. Toplumsal kaygılar yerine kişisel ya da partisel öncelikler siyaseti fanatize ediyor. Yeni bir muhalefet tarzı ve diline ihtiyaç olduğu düşüncesi ile yola çıktık. Biz toplumun temsili demokrasinin edilgen pasif rolü yerine aktif katılımcı rolünü üstlenmesini istiyoruz. Özne siyasetçiden önce toplum olmalıdır. Sade, samimi, öğrenmeye ve anlamaya açık özeleştiri yapabilen bir siyasetçi profili geliştirmeyi hedefliyoruz. Kürt toplumunun büyük çoğunluğunun da tüm topluma hitap edebilen bir siyaset tarzından yana olduğunu düşünüyoruz. Bir kesime, bir bölgeye bir etnik kimliğe değil tüm kesimlere sözümüzü söylemeyi önemsiyoruz. Özellikle göç nedeniyle Kürt sosyolojisindeki değişim ve beklentiyi doğru okumamız gerekiyor. Soğuk savaş dönemine ait sloganlar ve siyaset dilinin küresel siyaseti de Türkiye siyasetini de çözümsüzlüğe mahkûm ettiğini görüyoruz. Kimsenin oyu partilerin ipoteği altında olmamalıdır. Sosyal medya üzerinden partimize karşı yürütülen organize tepkilerin toplumun düşüncesini yansıttığını düşünmüyoruz. Toplumun sessiz çoğunluğunun arayışta olduğunu çok net görüyoruz. Partinin tüm kademelerinde gençlerin öncü rol üstlenmesini istiyoruz. Onları eski kavgaların taşıyıcısı değil yeni bir bakış açısının yol açıcısı olarak görmek umuduyla hareket ediyoruz…”
Bilgen’in çizdiği siyasi perspektif toplumun tam da beklentileri doğrultusunda fakat dediğim gibi henüz çok yeni bir hareket olduğu için bu söylemlerin ve tabi ki parti kadrosunun toplumdaki yansımasını zamanla görüp daha iyi değerlendireceğiz diyorum…