Avrupa'da ırkçılığın vardığı boyutlar çok kaygı verici.
Bir yandan ırkçı ve yabancı düşmanı partiler girdikleri her seçimden daha başarılı sonuçlar alarak çıkmaktalar. Avrupa ülkelerinde ırkçı ve yabancı düşmanı partilerin hükümette yer alması eskiden bir tabu idi. Günümüzde ise artık normal bir gelişme haline geldi. Eskiden ırkçı ve yabancı düşmanı içeriklerinden dolayı saygı görmeyi hak etmeyen politikacılar günümüzde bakan olmaktalar. Avrupa’da “Avrupa ve Avrupa Birliği karşıtlığı” yapan siyasi partiler artık hem ulusal meclislerde hem de büyük bir ihtimalle 2019 yılının Mayıs ayından itibaren Avrupa Parlamentosu’nda güçlü konuma gelmekteler. Koalisyon ortağı olarak İçişleri ya da Dışişleri gibi önemli bakanlıkları üstlenmekteler. Henüz ırkı ve yabancı düşmanı bir partinin başbakan olduğu bir ülke yok. Ancak bu durum bizi teselli etmemeli. Yarın bu durum her an karşımıza çıkabilir.
İşte 14 Ekim 2019 tarihinde Almanya’da hem Angela Merkel’in hem de federal hükümetin de geleceğini etkileyecek Bavyera Eyalet Meclisi seçiminde yönelik kamuoyu yoklamasının ortaya çıkardığı gerçek. Bavyera Eyaleti’nde iktidar partisi olan CSU ancak yüzde 40 oya ulaşabilmekte. Sosyal demokrat SPD yüzde 11 ile yerlerde sürünüyor. Buna karşılık yabancı düşmanı sloganlarıyla ünlü AfD yüzde 14 oy oranına ulaşmış durumda. CSU sırf AfD’ye daha fazla oy kaptırmamak için istediği kadar “sığınmacı karşıtı” bir politika izlesin seçmenler “orijinal yabancı düşmanı olanı” tercih etmekteler.
Yine Almanya’nın oldukça önemli eyaletlerinden biri olan Hessen Eyaleti’nde yapılacak olan Hessen Eyalet Meclisi seçimi için yapılan kamuoyu yoklamalarında da yabancı düşmanı AfD yüzde 11 ve 14 arası oy oranına ulaşmış durumda. Son seçimde sadece yüzde 4,5 oy oranında kaldığını hatırlatacak olursak bu son yükselişini kaygıyla izlemekte haklılığımız ortaya çıkar. Hessen Eyaleti oysa Almanya’da yabancı düşmanlığının en az destek bulduğu eyaletlerden biriydi.
İtalya ve Avusturya gibi AB’nin önemli ülkelerinde yapılan seçimlerin ardından aşırı sağcı partilerin koalisyon ortağı olmalarının ardından şimdi sıra 9 Eylül 2018 tarihinde gerçekleşecek olan İsveç Parlamentosu Seçimi’nde! Bu seçim öncesi İsveç’te de aynı Almanya’da olduğu gibi AfD’nin kopyası bir AfS (İsveç için Alternatif) adı altında yabancı düşmanı bir parti kurulmuş durumda. AfS seçimden yana oldukça umutlu ve başarı bekliyor. Haksız da değil, çünkü İsveç’te yapılan kamuoyu yoklamalarına göre seçmenlerin yüzde 33,5’i “sığınmacı karşıtı bir hükümetten” yana olduklarını açıklamış durumdalar. Özellikle son dönemde İsveç’te artan Müslüman düşmanlığı AfS için tam bir propaganda malzemesi haline gelmiş durumda. İsveç Seçimi, Avrupa’da bu yılın son ulusal seçimi olarak özellikle ırkçı ve yabancı düşmanı partilere verilen destek açısından da önemli bir gelişme olacak.
2019 yılında ise Belçika’da, Estonya’da, Finlandiya’da, Danimarka’da, Yunanistan’da, Portekiz’de ve Polonya’da seçimler var. Belçika, Danimarka ve Yunanistan bu açıdan aşırı sağcı ve ırkçı partilerin büyük başarılar elde etmeye aday oldukları ülkeler arasında yer almakta. 2019 yılında yapılacak bu seçimlerden sonra AB’de aşırı sağcı ve ırkçı partilerin iktidarda olma şansına sahip olacakları ülkelerin sayısının artmasına hazırlanmamız gerektiğine inanıyorum. AB içinde “AB karşıtı hükümetlerin” sayısı artacak kesinlikle.
Tüm bu seçimlerin yanı sıra bir de 2019 yılının Mayıs ve Haziran aylarında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri var ki, asıl bu seçimler bizi çok kaygılandırmakta. Hristiyan demokrat partilerin oluşturduğu meclis grubunun gene en büyük grup olacağının ortaya çıktığı kamuoyu yoklamalarına göre AP’de ikinci büyük grup her zamanki gibi sosyal demokrat partilerin grubu olacak. Ancak aşırı sağcı ve ırkçı partiler konusunda kamuoyu yoklamaları hali hazırda yetersiz durumdalar. Aşırı sağ ve ırkçı partileri yeterince ciddiye almayanların büyük bir yanılgı içinde olduğunu hatırlatalım. AP seçimleri genelde katılımın en az olduğu seçimler ve bu nedenle de küçük partilerin büyük başarı sağladığı seçimler konumunda. AP’de 2019 Temmuz ayından itibaren çok daha fazla sayıda yabancı düşmanı ve ırkçı milletvekili olacağından emin olabiliriz.
Tüm bu gelişmeler bizi Avrupa’nın geleceği ve Avrupa’da demokrasi konusunda haklı bir şekilde kaygılandırırken yine çok vahim haberleri de medyadan takip etmek zorunda kalıyoruz: Almanya’nın Leipzig kentinde bir döner büfesinde patlama oldu. İki yaralı var. Polis oldukça aceleci bir şekilde “saldırı ihtimaline çok şans vermediğini” açıkladı. NSU cinayetleri sonrasında da uzun bir dönem polis katledilen dönercilerin aile üyeleri arasında aramıştı katilleri. Sonra NSU terör örgütü olduğu ortaya çıkmıştı. Hatırlatmakta yarar var.
Bir başka acı gelişme ise 20 Haziran 2018 tarihinde Almanya’nın Mecklenburg Eyaleti’nin Schönberg isimli kasabasında talihsiz bir trafik kazasında hayatını yitiren 9 yaşındaki Suriyeli çocuğun öldüğü noktaya ırkçıların ikinci defa “gamalı haç” çizerek onun ölümünü kutlamakta olmaları.
Tüm bunlar bizi çok kaygılandırmakta!